Ekonominin asabı bozulur mu?
Rahmetli Özal’ın meziyetlerinden birisi de gündemi yönlendirmekti. Ortaya bir laf atar, haydi bakalım, tüm kalem ve söz esnafı o lafın peşine düşerdi. Başbakan Erdoğan da -belki irticalen, belki planlayarak- gündem belirleyen sözler sarf ediyor. “Hamdolsun” diyor, “teğet geçti” diyor, “ümüğümüzü sıktırmayız” diyor ve yorumlar peş peşe diziliyor. Başbakan son olarak “kriz psikolojik” deyince mutad yorumlar yine sökün etti.
***
Yok efendim şirketler psikolojiden mi batıyormuş, artan işsizlik, düşen cirolar, kapanan krediler psikolojiyle nasıl izah edilirmiş! Ortada, dünya ekonomisini sarsan bir kriz var ve bunun getirdiği zararlar, hatta yıkımlar olacaktır. Oluyor da... Lakin ekonomide sonuçların rakamsal olması, sebeplerin psikolojik olmayacağı anlamına gelmez. Hakkında “batıyormuş” dedikodusu çıkan nice şirketlerin hiç yoktan battıkları bir piyasa gerçeğidir. Tabii ki her iktisadi bozulma psikolojik sebepten değildir. Ama psikolojik faktörler, kötüleşen beklentiler, ekonomik bozulmanın hem şiddetini, hem hızını artırır.
***
Bir oran vermek mümkün değil ama, bugün Türkiye’de yaşanan ve piyasayı bunaltan daralmanın önemli bir kısmı beklentilerin kötüleşmesinden ve tedirginliğin “bulaşıcı hastalık gibi” yayılmasından kaynaklanıyor. Dünyadaki kriz Türkiye’yi de etkilerken, içeride estirilen felaket havası bu etkinin “hissedilen şiddetini” bir kat daha arttırıyor. 8000 işçinin çalıştığı bir fabrikada işten çıkarılan 300 kişi haber bültenlerinde ilk haber olursa, yıllardır tefecilere borçları yüzünden darboğazda olan bir iş adamının intiharı “kriz kurbanı” şeklinde yansıtılırsa, var olan tedirginlik yerini umutsuzluğa bırakır, yaşanan daralma da felaket olarak algılanır. Türkiye’de yaşanan da tam olarak budur. Kimse krizi “yok sayalım” demiyor. Ama midesinde ülser başlangıcı olan bir adama “kanser” teşhisi koymaya kalkarsanız, onun iyileşme şansını zora soktuğunuz gibi, umudunu da yok edersiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.