İsrail’in soykırımı... Sadece kınamak yeter mi?
Geçen haftanın “en önemli” olayı, hiç şüphesiz ki “terör devleti İsrail”in, hem de hiçbir gerekçe olmaksızın “Gazze’de giriştiği katliam”dır!..
Adına; ister “insanlık dışı saldırı” deyin, ister “vahşet” veya “katliam” deyin... İsterse “canilik” deyin... Sonuç itibariyle; bu saldırı, “insanlıktan nasibi olmayan İsrail”in giriştiği “soykırım”dır!..
Kim, ne derse desin, bunun adı “soykırım”dır!.
Çünkü, İsrail’in saldırısında şehid olan “300 civarında Müslüman”dan çoğu “çocuk” ve “kadın”dır!.. “Filistinli” olmak dışında hiçbir suçu (!) olmayan bu çocukların öldürülmesi “soykırım” değilse, sormak lâzım; “nedir soykırım?”
Evet, “terör devleti İsrail”in önceki gün Gazze’de gerçekleştirdiği “insanlık dışı saldırı” sadece “geçen hafta”nın değil; bundan sonraki “gün”lerin, “hafta”ların ve hatta “yıl”ların olayı olacaktır...
Çünkü bu olay, “insan” olan hemen herkesin, hem de silinmeyecek bir şekilde hafızalarına kazınmıştır!..
Asla unutulmaz!..
Unutturamazlar!..
POTANSİYEL VAR, ORGANİZE YOK!
Bu vesileyle, “acı bir gerçeği” de dile getirmek durumundayız... İsrail’in; “dünyanın tepkisi”ni hiçe sayan bu saldırısı, aynı zamanda “Müslümanların acziyeti”ni de gözler önüne sermiştir!..
Evet, “1,5 milyarlık İslâm âlemi aciz”dir ki, İsrail, böyle bir “soykırım”a cür’et edebilmiştir!..
Söyleyin Allah aşkına;
İslâm dünyası “birlik ve bütünlük” içinde olabilseydi, “potansiyel” olarak var olan güç ve imkânlarını “organize” edip kullanabilseydi, İsrail acaba böyle bir “saldırı”ya cesaret edebilir miydi?..
Düşünün hele...
Gazze’de, “son 40 yılın en kanlı saldırısı” gerçekleşmiş... Dediğimiz gibi; aralarında, “çocuk, kadın ve ihtiyar”ların da bulunduğu 300 civarında insan şehit olmuş... Bu sayı, belki daha da artacak!.
Bu vahşet karşısında, “duyarlı” her insan; “kınama”nın ötesinde bir “tepki” bekliyor... Tamam, hiç kimse; “İslâm ülkelerinden bir uçak kalksın ve İsrail’in tepesine bomba yağdırsın... İsrail’in her milimetresine füze fırlatılsın” demiyor... Ama, gösterilecek tepkinin “kınamanın da ötesinde” olmasını arzu ediyor!..
Meselâ; her İslâm ülkesi; kendi ülkesinde bulunan “İsrail elçisi”ni sınırdışı edebilir veya İsrail’de bulunan elçisini geri çağırabilirdi!.. Meselâ, İsrail ile olan “askeri ve ticari ilişkiler”ine son verebilirdi!..
Maalesef, böyle bir tepki yok!..
300’ü aşkın ölüye rağmen yok!..
Dün, Türkiye’de ve “bütün dünya”da meydanlara dökülen yüzbinlerce insan bunu soruyordu:
“Terör devleti İsrail’e gösterilen tepkiler, kınamakla mı geçiştirilecek?.. Bu canilere karşı lâftan başka bir şey yapılmayacak mı?..”
KİMİ HALI YIĞAR, KİMİ SİLAH!
İşte bunun için diyoruz ya;
İslâm dünyası, “1.5 milyarlık nüfus”una rağmen “potansiyel” olarak bir tehdit ama, “organize bir güç” olamadığı için, “5-6 milyonluk İsrail’in elinde oyuncak” olmaya mahkûm!..
Yazık!.. Hem de çok yazık!..
Peki, bu büyük kitle, niye “acziyet” içindedir?..
Niye “tepkisiz”dir ve niye “lâf var, icraat yok” durumundadır?
Çünkü İslâm dünyası, ya da tek tek “Müslüman”ların çoğu, ne yazık ki “İslâmî şuurdan yoksun”dur!..
Hatırlarsınız... “Bosna’da savaş” patladıktan sonra, bir Müslüman kadın, o günleri şöyle anlatıyordu:
“Biz, bu zulmü hakettik! Sırp kadınlar evlerinin birer odasını silah deposu haline getirirken, biz; evimizin dekorasyonu ve odalarımıza sereceğimiz halının deseni ile meşguldük!..”
Kendi kendimize sormalı değil miyiz;
O Müslüman kadın, odalara sereceği “halıların desenleri” ile değil de, “silahların markaları” ile meşgul olsaydı ve de “Sırp komşusu” bunu bilseydi, Sırplar, acaba Bosnalılara saldırabilirler miydi?..
İşte, bütün mesele burada!..
Müslümanlar zannediyorlar ki;
“Barış” havası ilelebet devam edecek!..
Sürekli “iktidar”da kalacaklar...
“Koltuk”larında sürekli oturacaklar!.. “İş”leri hiç bozulmayacak, “nasır”larına hiç basılmayacak!..
Yani, yaşadıkları “toz pembe tablo” hiç değişmeyecek!..
Oysa; o atasözü her zaman geçerli:
“Su uyur, düşman uyumaz”
Evet, “su” uyuyor olsa da “düşman” hiç uyumuyor!.. Düşman sürekli uyanık, sürekli tetikte!..
ALLAH’IM, ŞUUR İHSAN EYLE!
Düşman, her gün “silah”larını yeniliyor, yeni “plân”lar yapıyor “strateji”lerini geliştiriyor, “medya”sını güçlendiriyor, “gücünü takviye” ediyor!..
Peki, “Müslümanlar” ne yapıyor?..
“Kardeş”ine elinin ucuyla yardım yapıp, dilinin ucuyla sahip çıkıyor!..
Ki, bunun en canlı örneği Filistin’dir!..
“Müslüman”ın; çağımızın mücadele aracı olan “medya”sına sahip çıktığı da söylenemez!.. Müslüman, maalesef hâlâ “düşman safları”nda bulunan ve “düşman ağzı”yla yayın yapan medya organlarına sahip çıkıyor!.. Onları okuyor, onları seyrediyor!..
O kadar “şuursuz” ki, o gazetelere verdiği paranın, “Filistinli Müslüman’ın vücuduna kurşun” olarak geri döndüğünün farkında bile değil!..
Müslüman, “o kadar şuursuz” ki;
“Gazze’de 300 Müslüman’ın öldürüldüğünü” görmezden gelip, “İsrail’e roket saldırısı: 1 ölü” başlığı gibi alçakça haberler veren İsrail yanlısı gazeteleri okumaya hâlâ devam ediyor!..
İşte bu “şuursuzluk”tan dolayıdır ki; bugün İslâm dünyası “acziyet” içindedir!.. İşte bu “şuursuzluk”tan dolayıdır ki, “kan ve gözyaşı denizi”nde ağlaşmaktadır!..
İşte bu “şuursuzluk”tan dolayıdır ki, bir türlü “işgâl, saldırı ve tecavüz”den kurtulamamaktadır!..
Evet; “potansiyel bir güç” olarak var ama “organize bir güç” olamadığı için “acziyet” içindedir!..
HİCRÎ YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN!
Demek istediğimiz odur ki;
“Duyarsızlık”tan, “tepkisizlik”ten, “rahatlık”tan, “pısırıklık”tan, “korkaklık”tan, “sinmişlik” ve “dağınıklık”tan kurtulmanın tek yolu, “uyanmak”tır!..
Üzerimizdeki “ölü toprağı”nı atmak ve “silkinip uyanmak”tan başka çaremiz yok!..
Unutmayalım ki; dün Bosna’da, bugün ise Afganistan, Irak ve Filistin’de yaşanan vahşet, bir gün gelir Türkiye’nin de kapısını çalabilir!..
O halde, aramızdaki “tefrika”lara, “kırgınlık”lara, “çekişme” ve “kavga”lara son verip, bir an önce “bir ve beraber” olalım!..
Bir an önce, “kendi kaynaklarımız”dan beslenelim... “Mide” olarak da, “beyin” olarak da!..
Bilin ki; “organize bir güç” olduğumuz gün, ne “İsrail’in tehdidi” kalır, ne de bir başka ülkenin!..
Bu duygularla, “Hicrî Yeniyıl”ınızı kutluyor, bu yeni yılın tüm Müslümanlar için hayırlar getirmesini Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyoruz...
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...