Terör devleti, İsrail!
İlk Siyonist kongresi 1897 de İsviçre’nin Bassel kentinde 204 delegenin katılımı ile yapıldı. Yahudilere bir vatan bulma fikrinin babası ve tüm Yahudi örgütlerini bir çatı altında toplayan kişi Theodore Herzl’dir.
Bu kongre’de de Yahudilere Filistin’de, Kuzey sınırları Kapadokya’daki dağlara(Orta Anadolu’ya),Güney sınırı Süveyş kanalına uzanan bir devlet kurma kararı alındı.
Bu sırada Filistin’de toplam 24 bin Musevi,650 bin Arap yaşıyordu.
Bu tarihten sonra planlı bir Yahudi göçü başlatıldı. Abdülhamit’in geleceği gören basiretli tutumu bu göç dalgasına mani olunca, Yahudiler dünyanın her yerinde Osmanlı’nın yıkılması için faaliyet göstermeye başladılar.
1896 da İstanbul’a gelen ve Filistin’de toprak satın almak için izin isteyen Herzl’e Abdülhamit’in verdiği cevap tarihe altın harflerle yazılacak mahiyettedir.”Milletim bu imparatorluğu kanlarını dökerek kazanmıştır. Türk imparatorluğu bana ait değil, milletime aittir. Ben onun bir parçasını bile veremem. Bizim cesetlerimiz taksim edilebilir ama canlı bir beden üzerinde otopsi yapılmasına müsaade edemem.”
Osmanlı imparatorluğu yıkıldıktan sonra Yahudi göçü büyük ivme kazanmış,1917 yılında Filistin’deki Yahudi nüfusu 56 bine çıkmıştır.
Birinci dünya savaşından sonra Filistin İngilizler tarafından işgal edildi.
Filistinli Araplar hem göçe hem işgale karşı dönem, dönem çeşitli şekillerde mücadele ettiler.
Aynı dönemde Filistin’i yurt edinmek, bölgeyi Araplardan temizlemek için Yahudiler de örgütlenerek terör eylemlerine başladılar.
Bugün İsrail devletini kuran esas güç, bu tedhiş örgütlerinin kanlı eylemleridir.
Yahudi terör örgütlerinin en bilinen ve en etkilileri, Hagana, Irgun ve Stern’dir. Bu örgütler 1920’li yıllardan başlayarak İsrail Devletinin kurulduğu 1948 yılına kadar bölgeyi kanla yıkamışlar, Filistinlileri yıldırmak, göçe zorlamak, topraklarını gasp etmek için her türlü insanlık dışı eylemleri yapmışlardır.
Adını saydığım Yahudilerin devletleşme mücadelesinin omurgasını teşkil eden örgütlerle diğer küçük örgütleri aynı hedefe yönelten kişi David ben Gurion’dur. Herzl siyonizmin teorisyeni yani Marks’ı ise, Gurion da pratisyeni yani Lenin’idir. Daha sonra İsrail’in ilk başbakanı olmuş, Yahudilerin atası olarak taltif edilmiştir.
İkinci dünya savaşında Avrupa’dan kaçan Yahudilerin büyük kısmı Filistin’e göçünce, 1945 de Filistin’deki Yahudi nüfusu 600 bini bulmuş, devlet olmak için gerekli demografik yoğunluğa ulaşılmıştı. Aynı yıl Ben Gurion Yahudi terör örgütlerine eylem emri verdi. Yahudi örgütleri hem işgalci İngilizlere, hem de Filistinlilere karşı birçok terör eylemi gerçekleştirdiler.
29 Kasım 1947 de Birleşmiş milletler Ülkenin Yahudilerle-Filistinliler arasında bölünmesi yönünde bir tavsiye kararı aldı.
Bu karar Yahudilerin ümitlerini artırdı, eylemlerini daha çok Filistinlilere yöneltmeye başladılar.9 Nisan 1948 tarihinde Menahem Begin’in başında olduğu Irgun örgütüne bağlı militanlar Kudüs yakınındaki Deir Yasin köyünü bastı. Köylülerin tamamı(250 kişi) hunharca katledildi. Öldürülenlerin birçoğu kadın ve çocuk olup, cesetleri parça, parça edilmişti.
Bu olay İsrail için bir milat oldu. Yahudi saldırganlığının bu akıl almaz dehşeti Filistinliler üzerinde müthiş bir şok etkisi yaptı. Aynı akıbete uğramaktan korkan Filistinliler sağa sola göç etmeye başladılar. Bu da Yahudilerin Filistin’i Araplardan arındırma, tamamını işgal etme politikasına hizmet etti. Begin 1952 yılında yayınlanan hatıralarında Deir Yasin olmasaydı İsrail olmazdı diyerek bu gerçeğe işaret etmiştir.
Yahudi saldırıları Deir Yassin’le sınırlı kalmadı. Birçok köyde, yerleşim yerinde benzer dehşet verici katliamlar yapıldı. Her katliam Filistinlilerin kaçışına, bölgenin Yahudilerin eline geçmesine hizmet etti.
İsrail devleti kurulduktan sonra bu örgüt elemanlarının tamamı devlet yönetimine girdi. Dönemin bakanları başbakanları bu kan içici militanlar arasından seçildi. Gurion, Begin, Şaron, Şimon Perez, Şamir, İzak Rabin gibi isimler bakanlık, başbakanlık yaptılar. Örgütlerde kazandıkları alışkanlıkları, öğrendikleri metotları İsrail’i yönetirken de aynen uyguladılar. Asla çağdaş anlamda bir devlet yöneticisi olamadılar. İsrail’i bir örgüt devleti olarak kurup, örgüt devleti olarak yönettiler.
İsrail’in nasıl bir mantıkla idare edildiğini anlamak için genel Kurmay başkanı Refael Eytan’ın 1983 yılında söylediklerine kulak vermekte fayda var:”Açıkça ilan ediyoruz ki, Arapların Büyük İsrail’in bir santimini bile işgal etme hakları yoktur. Siz iyi yürekli insanlar(İsrailliler) şunu bilin ki; Hitler’in gaz odaları bile birer cennet sarayıdır. Zor(Arapların) tek anlayacakları şeydir. Öyleyse bizde Filistinliler dört ayaküstünde sürüne, sürüne bize gelinceye kadar zorun en şiddetlisini uygulamaya devam edeceğiz.”
İşte İsrail’i yöneten mantık budur.
Daha hala Gazze katliamını anlamakta zorlanan, Hamas olmasaydı bunlar olmazdı diyen varsa, biraz vicdan muhasebesi yapmalarını öneririm.
Çünkü vicdanı olan, bu katliama mazeret uyduramaz.