“İsrail ile bağlantıları kesecek misiniz?” sorusuna Sayın Başbakan’ın verdiği cevap buydu:
“Bakkal dükkanı işletmiyoruz...”
Bu cevap, şüphesiz devlet adamı sorumluluğu taşır ama, İsrail’in zulmü öyle demiyor.
“... Ben anlaşma, sözleşme, Birleşmiş Milletler” dinlemem diyor.
Vuruyor...
Hem de hunharca vuruyor...
Katilce, kalleşçe vuruyor...
Acımadan vuruyor...
Çocuk, yaşlı, kadın demeden vuruyor...
Okul, hastane, ambulans, yaralı ne varsa kırıp döküyor...
O kıracak dökecek; biz de “Aman, yurtta sulh, cihanda sulh” mu diyeceğiz?
“Erkeklik bizde kalsın” mı diyeceğiz?
Gerçi Sayın Başbakan’ın söylemleri cumhuriyet tarihine damgasını vuran cinsten. İlk defa bir başbakan İsrail’e karşı sert söylemlerde bulunuyor. İlk defa bir başbakanın eşi başörtüsünü, mazlum halktan yana renklerden seçiyor...
Burasını çok iyi anladık ama, yeterli mi? Değil...
Katiller güzel sözlerden, adamlıktan, insanlıktan anlamazlar...
Onlara anladıkları dilden cevap vermezsen, duymazlar bile...
İsrail, Ortadoğu coğrafyasında artık çıban başıdır. Müslüman kanına doymuyor. Hangi toprağı kazsak altından “kin kusan” İsrail çıkıyor...
İster Gölbaşı’ndaki araziyi tarayın, ister Susurluk denilen muammayı kaşıyın, göreceksiniz ki altından hep İsrail çıkar.
Silahlardan o çıkar... İlaçlardan o çıkar... Deterjanlardan o çıkar... Tohumlardan o çıkar... Çikolatalardan o çıkar... Tekstilden o çıkar... Çocuklarımıza yedirdiğimiz mamalardan o çıkar... Ağzımızda çiğnediğimiz sakızlara kadar hep o çıkar...
Terörden o çıkar...
ABD ile İsrail mallarını satın alarak kargayı besliyoruz, o da gözlerimizi oyuyor...
Dün Ergenekon bağlantılı bir kısım şahsiyetlerin kurdurduğu Hizbullah’in eline verilen silahlar ondan... Sonra da, Hizbullah yanlısı diyerekten domuz bağları ile öldürülen onlarca Müslüman’ın kanı ondan...
Aynı şekilde PKK’nın mühimmatı, eğitimi, korunması yine ondan...
Ona da satıyor, sana da satıyor ki savaş kızışsın, silahlarını satsın, fabrikaları durmadan çalışsın... Sonra da, iki ileri bir geri metodu ile Ortadoğu’da yayılsın...
Filistin konusunda bıçak Müslüman’ın kemiğine dayanmıştır...
Kemiklerimiz sızladığından artık hepimiz FİLİSTİNLİYİZ...
O zaman İslâm dünyası, İsrail’e demelidir ki; “Be katil, ya bu kanlı saldırıları kes, yoksa biz seninle olan tüm ilişkilerimizi kesiyoruz...”
İşte Saadet Partisi’nin Çağlayan’da tertiplemiş olduğu mitingin anlamı buydu... Ey İslâm alemi, İsrail ile yandaşlarını Ortadoğu’dan uzaklaştırın, değilse akan kanlar dinmeyecek....
Devamı gelecek...
Ne demişti Sayın Numan Kurtulmuş?
“İsrail ile tüm sözleşmeleri feshedin...”
“Elçilerini geri gönderin...”
“Konya Ovası’ndaki tatbikatları durdurun...”
Sade bu değil, başka şeyler de var...
İsrail ile yapmış olduğumuz “terör sözleşmesi” gereği, bu coğrafyada güvenliğini tehdit eden ne kadar örgüt varsa onları bize temizletiyor...
Bu örgütlerin başında Hizbullah (Lübnan’daki) ile El Kaide gelir...
Oysa ki bu örgütler, sırf İsrail ile ABD işgaline karşı kurulan direniş örgütleridir... Türkiye ile bir alıp veremeyecekleri yok... Varsa, elbette ki karşı koyarız... Ama yok...
Bakıyorsunuz, bir yerlerden listeler gelmiş... Ardından günahsız Müslümanlar toplatılıyor...
Ne imiş?
El Kaideci, ya da Hizbullahçı!
Dikkat ettim, İsrail Gazze’yi bombalamaya başladığı saatlerde Türkiye’de El Kaideci suçlamasıyla bir kısım insanlar toplatılıyordu...
“Niye toplatılıyor?” sorusuna gelince, bana göre tek bir cevabı olmalı...
Filistin topraklarında katliam başladı, ola ki El Kaideciler İsrail ile ABD’ye zarar verirler...
Kimseleri suçlamak istemem, çünkü bu coğrafyada yıllardır güdülen dış siyasetin altında hep ABD ile İsrail’in menfaatleri yatar.
Çarklar hep onların yönünde döner.
Şimdi ise olaylar yol ayrımına geldi, dayandı...
Müslüman halklar uyandı...
Ya onlardan tarafa, ya da istiklalden tarafa...
Osmanlının siyaseti; Türkü, Kürdü, Arabı, Çerkezi, Çeçeni... Birlik ve de beraberlik...
Başka gidilecek yön kalmadı...