Tam Sırası
Bu gün sizlere bir hikaye anlatacağım. “Bu da nerden çıktı?” demeyiniz, tam sırasıdır. Umarım okuyunca bana hak vereceksinizidir.
Yahudiler Tevrat’ta, başından evlilik geçip zina eden kişinin ceza¬sını recim olarak buluyorlardı. Bunu gerektiğinde yüzyıllarca da uygulamışlardı.
Ancak hz. Peygamber (sav) zamanında bu suçun cezasını değiştirmişlerdi. Allah’ın koyduğu recm cezasını kaldırmışlar, onun yerine celde-¬deynek- ve teşhir cezasını koymuşlardı. Bu yüzden de dinden çıkmış, sapıtıp gitmişlerdi.
Bunu niye ve nasıl mı yaptılar?
İşte burası çok önemlidir. Bu noktayı iyi takip ediniz şimdi.
Kur'an bu sapıklığı şöyle anlatıyor:
“Ey Peygamber! Kalpleriyle inanmadıkları halde ağızlarıyla "İnandık" diyen (münafık)larla yahudilerden o küfür içinde alabildiğine koşuşanlar seni mahzun etmesin.
Onlar, durmadan yalan dinleyen, senin huzuruna gelmeyen diğer bir kavim hesabına casusluk eden kimselerdir. Kelimeleri Allah tarafından yerlerine konulduktan sonda tutup bir tarafa atarlar.
Onlar, "Eğer size şu fetva verilirse onu alın, şayet o verilmezse onu kabul etmekten çekinin" derler.
Allah, kimin sapıklığını dilerse artık sen Allahın ona aid meziyyetini önlemeye hiçbir vechile muktedir olamazsın. Onlar, öyle kimselerdir ki Allah, kalplerini temizlemek dilememiştir. Dünyada hor ve hakir olmak onların hakkıdır. Ahirette de onlara pek büyük bir azap vardır." (Maide 41)
İmam Suyuti’nin “Celaleyn Tefsiri” kenarına dercedilmiş olan "Lübabü’n Nükül fi Esbabi’n Nüzül" adlı eserinde, bu yazdığımız Maide suresi 41. ayetin nüzül sebebi olarak gösterdiği ve bütün meşhur tefsir kitaplarında gördüğümüz olay da bize açıkça bildirmektedir ki, Allah’ın kitabında bildirdiği kanunlarını ret ve inkar ederek değiştirmek ve yerine başkalarını koymak din açısından küfür ve sapıklıktır:
İşte o meşhur olay şudur:
"Tevratta beni İsrailden zina edenlere recm -taşlama¬- emredilmişti ve bunu tatbik ediyorlardı.
Bir gün eşraftan, büyüklerinden birisi zina etmiş, mahkemede yargılanmış, malum cezayı almıştı. Bu recm cezasını uygulamak için toplanmışlardı.
Fakat ileri gelen eşraf ve seçkinler kalkmışlar, bunu menetmişler. Güçlerini ortaya koyarak kanunun uygulanmasını engellemişler.
Sonra günün birinde zayıflardan birisi zina etmiş, yargıya düşmüş, o da yine aynı cezayı vermişti. Yürütme ve halk da bunu uygulamak için toplanmışlar.
Bu defa da zayıflar gurubu ayağa kalkmış, "Ne oluyor?” demişler. Zengin, soylu, hatırlı diye siz arkadaşınızı cezalandırmadınız. Şimdi bu zayıf ve fakir diye cezalandıracaksınız. Yahu bunlar aynı suçu işlemişlerdir. Nasıl farklı muamele yaparsınız? Ya arkadaşınızı da recm edersiniz, ya da bunu da etmezsiniz. Siz önce arkadaşınızı cezalandırmadan bunu da cezalandıramazsınız. Ya ikisini de affedin, ya ikisini de recmedin." demişler.
Bunun üzerine “mesele müşkilleşti, geliniz bir çaresine bakalım." demişler.
Çaresini de güya şöyle bulmuşlar: Recmi bırakıp, Allahın ayetini, yani ayetteki kanununu değiştirerek, "tahmim"e karar vermişler. Tahmim cezası şu imiş: elyaftan örülmuş, zifte bulanmış bir kamçı ile kırk kamçı vururlar, yüzünü karalarlar, ters yüz edip bir eşeğe bindirerek dolaştırır, teşhir ederlermiş.
Resulullah (as) Medine’yi şere¬flendirinceye kadar böyle yapıyorlarmış.
Bera bin Azib (r.a)dan rivayet olduğu üzere bir gün Resulullah (sa) Medine’de böyle bir yahudinin dolaştırıldığına bizzat tesadüf etmiş. Alimlerinden birini çağırınış:
-Sizde zina edenin haddi (şer'i cezası}böyle midir? diye sor¬muş.
-Evet, cevabını almış.
- Musa’ya tevradı indiren Allah için doğru söyle, kitabınızda zaininin haddini böyle mi buluyorsunuz? Diye tekitli ve yeminli sorunca:
- Böyle yemin vermeseydin söylemezdim. Doğrusu recimdir. demiş ve hikayeyi anlatmış" (Bkz. Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, III. 1682)
Benzeri bir iki olay için, aynı ayetin değişik tefsirlerine veya bizim “İnançta Arınma” kitabımıza (s. 157 - 160) bakılabilir. Çok enteresan olaylar görülecektir. İşte bu tip insanlar hakkında Allah, bu Maide suresi 41. ayette “küfre şedditle koşarlar... Dilleriyle inandık derler ama kalbleri inanmamıştır... Yalanı dolanı dinlerler... Allah yerli yerine koyduktan sonra Allah’ın kelimelerini değiştirirler. Allah fitnelerini dilemiştir... Allah kalblerini temizlemek istememiştir onların... Onlar için dünyada alçaklık, ahirette de can yakıcı azap vardır…" gibi çok sert ve aşağılayıcı kelimeler kul¬lanmaktadır.
Özellikle günümüz anlayışı ve sosyal yapılanışı karşısında bu ayeti ve geliş sebebini iyi düşünmemiz ve ibret almamız gerekir.
Nasıl, sizce de bu hikayenin tam sırasıdır değil mi?