Norveç ve Türkiye
KÜÇÜK bir ülke olan Norveç'in birtakım özellikleri vardır. Kısaca sayayım:
1. Meşrutî krallıktır.
2. Orada gerçek bir demokrasi vardır.
3. Hukukun üstünlüğü prensibi geçerlidir.
4. İnsan haklarına bağlı ve saygılıdır.
5. Laik değildir. Devletin dini vardır (Norveç Lüteryen Kilisesi).
6. Tam bir din, inanç, düşünce, tenkit hürriyeti vardır,
7. Orada Müslüman bir kız üniversiteye başı örtülü olarak gidebilir.
8. Son derece temiz ve şeffaf bir ülkedir. Temizlik notu yıllara göre 10 üzerinden 8-9'dur. Orada kokuşma yoktur.
9. Norveç iyi ve doğru idare edilen bir ülkedir.
10. Nüfusu 4 milyon 700 bin, yüzölçümü 324 bin Km2'dir.
11. Norveç'in deniz altından çıkan petrol ve doğalgaz üretim geliri vardır.
12. Norveç Avrupa Birliği üyesi değildir. İki kere referandum yapılmış, halk ülkenin Birliğe katılmasını istememiştir.
13. Fert başına düşen yıllık gelir 50 bin doların üzerindedir.
14. Dünyada en fazla basın hürriyeti olan ülke Norveç'tir.
Norveç devleti son on iki yıl içinde, petrol ve gaz gelirlerinin 220 milyar dolarını kötü günler için saklamıştır. Parlamento, bu konuda çıkardığı bir kanun ile bu paranın yılda sadece % 4'ünün bütçeye alınmasına izin vermiştir.
Bütün dünyayı pençesi içine alan kriz baş gösterince Norveç, bir kenara koymuş olduğu, nüfusuna göre gerçekten çok büyük bir meblağ olan bu parayı akıllıca kullanmaya başlamıştır. Öyle ya, ak akçe kara gün içinmiş...
İşte iyi idare edilen temiz ve şeffaf bir ülke...
Bize gelelim:
1. İç ve dış borçlarımız akıl almaz derecede yüksektir. Bunların faizini bile ödemekte zorlanıyoruz. Faiz ve borç ödemek için devletin, milletin mallarını haraç mezat satıyoruz.
2. Temizlik ve şeffaflık notumuz 10 üzerinden 4'tür. Yani pislik ve kokuşma içindeyiz.
3. Ergenekonlarla mergenekonIarla boğuşup duruyoruz.
4. Gelir dağılımında korkunç bir adaletsizlik görülüyor....
5. Kara günler için bir kuruş bile ayırmamışızdır.
6. Japonya'dan uzman getirttik, deprem konusunda İstanbul'u inceleyip rapor verdi. Büyük bir depremde şehrin binalarının yüzde 65'i yıkılacakmış. Son çıkartılan kanunlara ve nizamlara göre yapılan sözde sağlam nice yeni bina da yıkılacakmış...
7. Şimdi rantçılar ormanları yağmalamak için bekleşiyor. Hele bir kanun çıksın... Bu rantlarla ülkenin borçları birkaç senede ödenebilir. Kimin umurunda...
İşte Norveç krallığı, işte Türkiye...
Mü'min Tekfir Edilmez
ŞU dünyada en kolay yapılan şey nedir?.. Birtakım Necdilerin mü'min'leri şirk ve küfürle suçlamalarıdır.
Allah'a, Resulüne, Kur'ân'a, İslâm'a iman etmiş bir mü'mini şirk ve küfürle suçlamak ne büyük bir aşırılık ve sapıklıktır.
İman etmiş bir kimsenin dinden çıktığını yâni mürteci olduğunu iddia etmek kimsenin hakkı ve haddi değildir
Diyelim ki, bir Müslümanda küfre delalet eden bir söz veya hareket görüldü. İslâmi prosedür şöyledir:
1. Yetkili müftüye müracaat edilir, şikayet edilir. (Herhangi bir alim veya hocaya değil...)
2. Müftü bu söz veya hareketin küfür olduğuna dair açık bir fetva verirse...
3. Mesele kadıya intikal eder. Kadı dosyayı inceler ve ona göre hükmünü verir.
4. İslâm devleti başkanı bu hükmü infaz ettirir.
Yani bu işin ifta, kaza ve İmametle ilgili üç safhası vardır.
Şu manzaraya bakınız... Birtakım aşırılar, gulüvve sapmış dengesiz kişiler, şu veya bu fırkanın bağlıları mü'minleri şirk ve küfürle suçluyorlar. Hem de kolayca. Bu ne büyük bir densizlik ve felakettir.
O kâfir, bu müşrik, diğeri zındık... Böyle şey olur mu?
Şu Hindistanlı Salman Rüşdi, şu Bangladeşli Teslime Nesrin küfre sapmışlardır. Çünkü onlar bunu bizzat kendileri itiraf ediyor.
Lakin ben mü'minim, ben Müslümanım, ben Allah'a ve Resülüne iman etmişim, ben Kur'an'a iman etmişim diyen Ehl-i İmana, Ehl-i Kıbleye kafir demek, müşrik demek ne korkunç bir iftiradır.
Asırlar boyunca gelip geçmiş büyük ulema küfür sözleri ve hareketleriyle ilgili kitaplar yazmışlardır. Bunlarda şahıs ismi verilerek, kimlik belirtilerek küfür ve şirk ithamı yoktur. Bir kişi şu sözü söyler, şu hareketi yaparsa kafir olur diyerek anonim konuşmuşlardır.
Müslümanların yüzde doksandan fazlasını küfürle, şirkle suçlayan taife aleyhinde ulema nice kitaplar yazmıştır.
Sevgili din kardeşlerimizden rica ediyoruz:
1. Tenkitler, tartışmalar, müzakereler kardeşçe yapılsın.
2. İsim vererek ve kimlik belirterek hiçbir Müslümana ve mü'mine uluorta saldırılmasın.
3. Muhyiddin Arabi'ye ve diğer büyüklere müşrik, kafir, sapık denilmesin. Beğenmiyorsa onun yolundan gitmez lakin küfür ve hakaret de etmez.
4. Bendeniz İbn Teymiyye'yi tenkit ederim. Bu tenkitler benim kendi tenkitlerim değildir. Vaktiyle ve hâlâ nice alim tenkit etmiş, onların fikir ve görüşlerini aktarıyorum. Ona kafir demem, müşrik demem. Tenkit, başka şeydir, tekfir başka şey.
5. Tasavvuf ulularına, tarikat büyüklerine, evliyaya saldırmak, onları şirk ve küfürle suçlamak büyük fitneye yol açar. Zerre kadar adaleti, insafı, hikmeti olan bir Müslüman böyle bir şey yapmaz.
6. Her Müslüman, mü'mini tekfir edenin kendisinin kafir olacağını bilmeli ve lisanını kontrol altına almalıdır.
Bazı bid'atler, bazı aykırı inanç ve görüşler kişiyi küfre götürebilir. Lakin bunlara sahip Müslümanların isimleri verilerek, kimlikleri açıklanarak "kafir oldular" denilemez.
Ehl-i iman ve Ehl-i kıble olanlar tekfir edilemez, şirkle suçlanamaz.
Kardeşlerimizden rica ediyoruz. Aşırı giden, gulüvve sapan, itidali terk eden Necdîlerin peşinden gitmesinler. Ehl-i Sünnet ulema ve fırkasına tâbi olsunlar, cadde-i kübrada yürüsünler.
Bütün mü'minlere selam ederim...
Hırsızlığın Kökünü Kurutmak
İSLÂM'DA esas olan, hırsızlığın kökünü kesmektir. Gerçek ve örnek Müslüman toplumda hırsızlık azın azı, istisnanın istisnası, nadirin nadiri bir suçtur,
Hırsızlığın kökünün kurutulması için cezasının ağır olması ve toplumu bu suçtan uzak durma konusunda ibret-i müessire olması gerekir.
Ceza kanununun ana vazifesi hırsızlık yapanları cezalandırmak değil, yapmayı düşünenleri korkutmak ve vazgeçirmektir.
Hırsızlar, "En kötü ihtimalle biraz hapis yatar, sonra çıkarız..." diyorlarsa o ülke batmış demektir.
Ceza Kanunu, hırsız adayına "Ölürüm yine hırsızlık yapmam.... Şayet bir yakalanacak olursam işim bitiktir..." dedirtemiyorsa o kanun iyi ve âdil bir kanun değildir.
Ailece seyahatten döndünüz, evin kapısını açtınız ki, felaket!.. Hırsızlar girmişler ve evi soymuşlar. Ev yangın yeri gibi. Kıymetli eşyalarınız çalınmış, kalan nicesi tahrip edilmiş. Yıkıldınız, perişan oldunuz...
Allah sizi bundan korusun... Lakin başınıza böyle bir felaket gelirse yukarıda yazdıklarımın doğruluğunu ve kıymetini o zaman iyi anlarsınız...
Hırsızlığın kökünü İslâm kurutur...