Tuncay Güney'in açıklamaları...
Tuncay Güney’in TRT 2 de büyüteç programındaki açıklamalarını dikkatle izledim.
Güney, bazı çevrelerin iddia ettiği gibi -yönlendirilmiş- soyut, gerçek dışı beyanlarda bulunan biri değil.
Yaptığı açıklamalardan, sorulara verdiği cevaplardan, son derece zeki, cevval biri olduğu görülüyor. Kendini savunurken sahip olduğu bilgileri çok iyi kullanıyor. Çok üstüne gelenlere, ceketinin önünü açarak belindeki kasetleri göstererek mukabele etmekten, aba altında belge göstermekten imtina etmiyor.
Güney’i dinlerken cevaplandırılması gereken ilk sual, bu kadar bilgiye nasıl sahip olduğudur.
Genç bir gazetecinin bu kadar derin bilgiyi, sadece gazetecilik sıfatıyla elde ettiğini düşünmek safdillik olur.
Anlaşılan, devlete operasyon yapmak isteyenler, fena halde operasyona uğramışlar. Güney Ergenekon’un merkezine yerleştirilerek, bir radar gibi örgütün her faaliyetini not etmiş.
Onun için konuşurken gayet rahat, kendinden emin, üstüne oturduğu bilgilerin değerini bilmenin rahatlığı ile konuşuyor.
Verdiği bilgilerin yalan, mesnetsiz olduğunu iddia edenler bence halt ediyorlar.
Güney’in gerek emniyette verdiği ifadeler, gerekse büyüteç programında söylediklerini iki ana başlık altında tasnif etmek mümkün.
Verdiği bazı bilgiler, bilgi olmaktan çok elindeki malzemenin yorumuna dayanıyor. Gazeteci veya istihbaratçı olarak elindeki ipuçlarını birleştirerek vardığı yargıyı, toplumla paylaşıyor. Aynı bilgilerden başka sonuçlar çıkarmak da mümkün olduğu için bu yorum ve analizlerin fazla bir hukuki değeri bulunmuyor. Çünkü parçaları birleştirerek, ondan bir Hukuki karar çıkarmak bir istihbaratçı veya gazetecinin işi değil, Yargıçların işidir. Bu tür yorumların tepki ile karşılanması, eleştirilmesi, hatta kabul edilemez bulunması normaldir.
Ama Güney’in verdiği bazı bilgiler var ki, kendi görgü ve tanıklığına dayanıyor. Gördüklerini, yaşadıklarını, şahit olduklarını yer, zaman ve mekân belirterek en ince ayrıntısına kadar anlatıyor. Hukuk mantığında, bir tanığın bu işi falanın yaptığını tahmin ediyorum demesi ile gözlerimle gördüm, yaptı demesi arasında çok fark vardır. Birincisi yorum, ikincisi açık bir tanıklık ve dolayısıyla delildir. Bunu hiçbir Yargıç, hiçbir Hukuk adamı es geçemez.
Mesela Güney’in PKK kongresinde yaptığı çekimler, yaşadığı ve gördüğü olaylarla ilgili verdiği beyanlar fevkalade önemlidir. Üstelik bu beyanlar görgüden ibaret, inandırıcılığı Güney’in kişilik durumuna bağlı beyanlar değil. Birçoğu kayda alınmış, belgelendirilmiş ifadeler. Güney ben şunları, şunları gördüm demekle iktifa etmiyor, belgesi, kaydı kuydu şurada diyerek söylediklerinin teyidini de yapıyor. Onun için Yargı bu açıklamaları görmezden gelmeyecek, ama hukukun süzgecinden de geçirerek, Güney’in yorumlarıyla, belgelendirdiği görgü’lerini ayrı, ayrı değerlendirecektir.
Kasetler gün yüzüne çıkar çıkmaz ortalığı velveleye verip, bu korkunç iddiaları gölgede bırakmak isteyenler de bunu biliyor. Gün boyu yapılan yayınlar, tepkiler, açıklamalar, kişilik analizleri, küçümsemeler hep bu gerçekten kaynaklanıyor. Ama bu gürültüyü çıkaranların anlayamadıkları bir husus var, o da okun artık yaydan çıkmış olduğu gerçeğidir. Süreç Güney’in ifadelerini aşan ve ona ihtiyaç duymayan bir noktaya gelmiştir.