Gazze katliamı, Batı’nın medeniyet krizine aynadır
İşgal altındaki Filistin, Batı medeniyet krizine ayna tutan önemli meselelerin başında gelir hep. İsrail’den yana mutlak tavır koyan, onun en temel insan haklarını çiğneyerek savaş suçları işlemesine kimi yerde göz yuman, kimi yerde verdiği askerî silahlarla destek olan seküler Batı medeniyetinin kurucu paradigması, ciddi krizlerle karşı karşıyadır.
Son olarak Gazze katliamına verilen destekle Batı’nın şampiyonluğunu yaptığı değerler sisteminin bir daha iflas ettiği alenen ortaya çıkmıştır.
Global bir ekonomik kriz sürecinden geçiyor dünyamız. 2009 yılı ekonomik kriz yılı olacak. Her ne kadar mesele ekonomik kriz diye geçiştirilse de, problemin özü; ekonomiyi de kuşatan medeniyet krizidir.
Bir medeniyeti meydana getiren temel unsurlar vardır. Bunlar; varlık, bilgi ve değer sistemini kuran ontolojik unsur, epistemolojik unsur ve ahlâk/hukuk sistemidir. Bir de bunlara bağlı olarak zaman idraki, mekân mefhumu ve bunlar üzerine inşaa edilmiş siyasi sistemdir.
Batı’nın yaşadığı krizi anlamak ve haritasını çıkarmak, ancak bu alanlarda tıkanan Batı medeniyetini iyi tahlil etmekle mümkündür.
Batı, yukarıda değindimiz bir medeniyetin kurucu unsurlarının tümünde kriz yaşıyor. Ama bu yazıda, Gazze katliamı üzerinden, Batı’nın ahlâk ve hukuk krizine değinmek istiyorum.
Her dünya görüşü, ahlâk sistemini kendi varlık ve bilgi teorisinden yola çıkarak oluşturur. Varlığın anlamını ve bilgi kaynaklarını ortaya koymadan bir ahlâk sistemi geliştirmek mümkün değildir.
Değerler unsuru aynı zamanda vaaz edilmiş kanunların illet ve hikmetlerini izah ederek, hukuk sistemini meşrulaştıran son derece önemli bir özelliğe sahiptir.
Meselâ kanun çalmayı yasaklar. Ancak, çalmanın neden kötü olduğunu izah etmez. Toplumsal düzeni sağlamak temel hedef olduğundan, kanun, sadece herkesin uymak zorunda olduğu kuralları içerir. Hükmün hikmetini, nedenselliğini izah makamında ise ahlâk tasavvuru devreye girer.
Meselâ der ki; “Kendine yapılmasını istemediğin bir eylemi başkasına yapmayacaksın.” Eğer din perspektifinden bakıyorsa buna; “Allah bu işten hoşnut olmaz” hükmünü de ekler.
Ahlâk sistemi, sâbiteler üzerine kurulu olmak durumundadır. Teorik bağlamda Batı'da da böyledir. Çalmak, masum insanları öldürmek, insanları tehcire zorlamak, topraklarını zorla ele geçirmek, mâbedleri, üniversiteleri ve hastahâneleri füzelerle vurmak, savaşmayan sivilleri ve hele de çocukları öldürmek gayri ahlâkî ve gayri kanunîdir. Aksini söyleyecek bir ahlâk sistemi de düşünülemez zaten.
Batı, öncülüğünü yaptığı insan hakları sözleşmelerinde bunları teyid etmiştir. Bu sâbiteleri hayata geçirmek için Birleşmiş Milletler kurulmuş, insanlık suçlarını inceleyen uluslararası mahkemeler inşaa edilmiştir. Ama özellikle son on yıllarda bu kurumlar ahlâk zaafiyeti gösteren Batı’nın elinde meşrulaştırılamayacakları meşrulaştırma aracına dönüşmüştür.
Malûm, Yahudilere karşı işlenmiş suçlarda, bu kurumlar, son derece aktif çalışmış ve çalışmaktadırlar. Ama, İsrail’in icra ettiği katliamlara sıra geldiğinde tamamen bir felç hâli geçirmekteler...
Özgür dünyada (!) adâleti temsil eden gözü bağlı, bir elinde kılıç, bir diğer elinde de terazi tutan heykel; mazlumun kimliğine bakıldığından beri anlamını yitirmiş bir semboldür artık.
Gazze'de öldürülen çoğunluğu çocuk ve kadın 1300 kişiden fazla insanın hesabını orada kimse sormayacak. Bir şehir yerle bir edilmiştir, sözde uluslararası adâlet kurumları bu yıkımdan sorumlu İsrail'den alınması gereken tazmini almayacaktır. Aksine sonuna kadar korunacak ve HAMAS suçlu gösterilecektir.
Yasak silahları kullandı İsrail. Yetmedi, BM’ye bağlı okullara sığınmış çocukları ve kadınları katletti. BM kendi onurunu dahi kurtaracak bir tavır alamadı. Zaten bugüne kadar BM İsrail aleyhine aldığı hangi kararları uygulayabilmiştir ki?!
Demokrasi istediler Filistin’de. Arap âleminin en nezih seçimleri yapıldı. Halkın kahir ekseriyeti yüzde 70’in üzerinde bir oyla HAMAS’ı seçti. Sonuç, Filistinlilerin özgür iradesinin üstü çizildi ve halk bu tercihinden dolayı cezalandırıldı.
Uluslararası hukuka göre işgal altında olan toprakların statüsü unutturulmaya çalışılıyor. Bunun gibi ahlâk ve hukuk sisteminin iflasına yüzlerce örnek vermek mümkün. İşte bu değerleri temsil makamındaki Bush’un meymenetsiz yüzüne fırlatılan bir çift pabuç, aslında tefessüh etmiş değerler sistemine atılmıştır.
Gazze şiddetli bir deprem sonrası yıkılmış bir şehir görüntüsünde. Ama asıl yıkılan, Siyonist İsrail çılgınlığına “Dur” diyemeyen Batı değerleridir. Diplomasinin dilinden, medya diline varana kadar bunu görebilirsiniz.
İsrail’in zaten ahlâkî kaygılar taşımadığı bilinir. Ya ona destek verenler? İşte onlar, ahlâken yenilmişlerdir. Batı, medeniyetinin kurucu unsurlarından ahlâkı nerede yitirdiğini arayacaksa eğer, bakacağı yerlerden birisi de Filistin olmalıdır.