Hukuk, Kemal Gürüz'e de lazım oldu

Hukuk, Kemal Gürüz'e de lazım oldu

Eski YÖK Başkanı, yeni Ergenekon şüphelisi Prof. Dr. Kemal Gürüz'ü CNNTürk'te Tarafsız Bölge'de seyrederken içim burkuldu. Üniversite camiasını, yani bilim dünyasını 8 yıl yönetmiş bir kişinin psikolojisi canımı sıktı. Gürüz'ü farklı bilmiyordum, ama bu kadarını da beklemiyordum.
Bir insan, mağduru oynarken aynı zamanda yargısız infazlarına nasıl bu kadar pervasızca devam edebilir? Hayretler içinde seyrettim. Bahsi geçen ama hoşuna gitmeyen kişilerle ilgili iki cümlede infazı yapıp bırakıyor. O müstehzi tavrı takınan kişinin üç gün önce polis sorgusunda dört defa ağlayan insan olduğuna inanamıyorsunuz. Hemen örneklere geçeceğim, ne demek istediğim kolaylıkla anlaşılacaktır.

Mesela mevcut YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'la ilgili, "Malezya'da İslam Üniversitesi'nden, adı üstünde 'Şeriat Üniversitesi'nden gelen biri." diyor. Hemen internete giriyorsunuz, karşınıza çıkan Yusuf Ziya Özcan bambaşka biri. Doktorasını ve yüksek lisansını Amerika'da Chicago üniversitesinde yapmış. Kendi ifadesiyle 'Amerikancı' Kemal Gürüz için iyi bir referans olması lazım. ODTÜ'de profesör olmuş, sosyoloji bölüm başkanlığı yapmış. 1992-94 yılları arasında Malezya'da misafir öğretim üyesi olarak bulunmuş. İrkiliyorsunuz; bu kadar açık bilgileri bir bilim adamı nasıl böylesine çarpıtabilir? 'Zaten YÖK'ü o yönetmiyor.' diye ekliyor. Özerk bir kurum olan YÖK'ün hükümetin dümen suyuna girdiğini ima ediyor. Bunu söyleyen, Orgeneral Çevik Bir'in talimatıyla ortaöğretim başarı puanı düzenlemesi yaptığı ZAMAN tarafından belgelenen Kemal Gürüz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.

Emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Yahya Tezel, programa bir mesaj göndererek görüşlerini dile getiriyor. "Sayın başkanın laiklik adına giriştiği mücadele övgüye değer, ama bunu keşke bir siyasî parti çatısı altında yapsaydı. Üniversite çatısı altında olmasaydı." şeklinde konuşuyor. 'Demokrat' Gürüz'ün tepkisi ne olsa beğenirsiniz. "Yahya Tezel, bir süredir işsiz, benden bazı yerler için aracı olmamı istedi. Olmadığım için bunları yazıyor." Tezel de çok saygın, iyi yetişmiş bir bilim adamı. Anında menfaatperest bir tetikçi olarak yaftalanıveriyor. Bel altı vurmanın bile bir usulü ve edebi olmalı.

Eski milletvekili Şeref Malkoç, telefona bağlanıyor. Doğal olarak sağlıksız bir iletişim gerçekleşiyor. Şeref Bey, "Stüdyo ortamında beraber olalım, tartışalım." teklifinde bulunuyor. Gürüz, yüzünde yine o alaycı maske ile reddediyor: "Ben de Nadal ya da Federer'le tenis oynamak istiyorum. Ama elime geçmiyor." Sanki hazret Konfüçyüs, karşısındaki ümmi bir bedevi!

Geldik en ağır olana. Gürüz, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın adı geçince burun kıvırıyor: "Benim irticai faaliyetlerinden dolayı görevden aldığım bir rektör." 28 Şubat'ın en ağır yargısız infazlarından birini, önemli bir başarı gibi anlatıyor. Atalay, istifaya direndiği için çok bilinen örnek, kaç rektörü istifa etmek zorunda bıraktı, kaç bilim adamına hayatı zehir etti, bilemiyoruz. Ancak sayının hiç de az olmadığı medyaya yansıyan örneklerden anlaşılmıştı. Gürüz, mahkemelerde suç teşkil edecek hiçbir belge ve delile ulaşmadan onlarca insanın alnına 'irticacı' damgası vurmuştu.

Hep söylenir, 'hukuk, bir gün sana da lazım olur' diye. İşte en güzel örnek. Bir dönemin keskin kılıcı Kemal Gürüz, bugün hukuk içinde muamele istiyor. Sebep olacağı tartışmaları bile bile kendini Amerikancı ilan ediyor. Sorguda dört kere ağladığını belirterek kendini acındırmak istiyor. Fakat iki cümle sonra haysiyet infazlarına kaldığı yerden devam ediyor. Bu manzarayı görünce üniversite camiasının 8 yıl nasıl bir zulüm yaşadığını anlıyorum. Onu iki defa atayan Süleyman Demirel'in bu icraatlardaki payını da kayıtlara geçirmek gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi