Ergenekon medyasının oyununa gelmek
İntihar eden emekli Albay Abdülkerim Kırca, Askerler tarafından uğurlandı. Komutanların tam kadro cenazeye katılmaları, Kırca ile ilgili basında çıkan haberlere askerin bir tepkisiydi. Nitekim Genelkurmay’ın, “yapılan yayınlar karşısında yetkili ve sorumlu makamlarla sağduyulu medyayı göreve çağırması” bunu gösteriyordu.
Albay Abdülkerim Kırca uzun yıllar güneydoğu da görev yapmış bir askerdi. Ergenekon operasyonundan sonra bölgede görev yapmış, birçok Jitemci gibi o da mercek altına alındı. Bazı sanıklara yakınlığına, PKK itirafçılarının iddiaları da eklenince, bu medya ilgisi daha da yoğunlaştı.
Sonunda Kırca intihar etti.
Bu intiharın yapılan yayınlar ve ortaya atılan iddialarla ne kadar ilgisinin bulunduğu şimdilik meçhul. Kırca, genç denilecek bir yaşta sakat kalmanın verdiği üzüntü veya başka bir sebeple de hayatına son vermiş olabilir.
Benim asıl anlatmak istediğim bu değil.
Kırca’nın hangi saikle hayatına son verdiğinden daha önemli olan, son günlerde Ergenekon operasyonunun bilinçli bir şekilde –mecrasından- çıkarılmaya başlanmasıdır.
Operasyon başlarken ortaya atılan iddialar arasında, bazı örgüt mensuplarının PKK ile iş birliği yaptığına dair iddialar da vardı. Bekaa’da Apo ile görüşmeler, Talabani, Barzani ile silah alış verişleri, resmi araçlarla yapılan uyuşturucu sevkiyatı, yakalanan silahların tekrar PKK’ya satılması bu iddiaların bazılarıydı…
Şimdi ise tam tersi iddialar gündeme geliyor.
Zamanında PKK’ya karşı mücadele etmiş, askerler Ergenekon’la ilişkilendiriliyor.
İtirafçıların ağzından –terör mücadelesi-Ergenekonculara mal ediliyor. Böylece Yargılamanın örgüt elemanlarından çok, PKK’ya karşı mücadele edenleri hedef aldığı izlenimi verilmek isteniyor.
Böyle bir imaj, ETÖ’nün kamuoyu nezdinde aklanmasıdır.
Onca kanunsuzluğun, onca hukuksuzluğun PKK üzerinden meşrulaştırılmasıdır.
Çünkü kamuoyunda PKK’ya karşı zaman, zaman yasadışı yolların kullanılabileceğine dair yaygın bir kanaat var. Ergenekon’u bu toplumsal yargı ile buluşturmak, onu vicdanlarda berat ettirmek, elli yıldır ilk defa yakalanan önemli bir fırsatı heba etmektir.
Derin çetelerle, darbelerle, mücadelenin bundan sonraki seyri, ETÖ davasının neticesine bağlıdır. Toplumda, davanın, terör mücadelesini- yargılamaya döndüğüne dair bir kanaatin oluşması bu davayı başlamadan bitirecektir.
Onun için, son günlerde mantar gibi çoğalan itirafçı artıklarının iddialarına daha dikkatli, daha ihtiyatlı bir şekilde yaklaşmak gerekiyor. Her iddiayı hiçbir süzgeçten geçirmeden medyaya taşımak, Ergenekoncuların değirmenine su taşımaktır. ETÖ, PKK ile mücadele eden bir örgüt değil, PKK ile iş birliği eden bir örgüttür. Bunu gözetmeden yapılacak yayınlar, Yargılama sürecini baltalamaktan başka işe yaramayacaktır.