Nasıl bir demokrasi?
Bazıları demokrasiyi Hz.Musa (A.S)’ın asası gibi bir şey sanıyor.
Her problemi sihirli bir dokunuşla çözecek, Türkiye’yi güllük gülistanlık edecek bir asa.
Hangi sorunu konuşsanız, bilgiç bir tavırla üstünde demokrasi yazan bir reçete sunuluyor. İçeriği belli olmayan, çapı, sınırları muğlâk, flu, tanımsız, ucube bir demokrasi.
Demokrasi, gelen ağam, giden paşam rejimi değildir.
Demokrasinin bir özgürlükler nizamı olması, onun sınırsız, kuralsız, ölçüsüz bir yönetim biçimi olduğu anlamına gelmez.
Dünyanın hiçbir yerinde de böyle bir demokrasi yoktur.
Evet, demokrasi bireyi merkez alır, çoğulcu, özgürlükçü, eşitlikçidir.
Azmanlaşan devlet gücüne karşı, bireyin hak ve özgürlüklerini korumayı esas alır.
Ama asla otoritesizlik, kuralsızlık, ölçüsüzlük değildir.
Hemen her meselede iksirli bir ilaç gibi ileri sürülen demokrasi biçimi tam da böyle bir düzene, daha doğrusu düzensizliğin düzenine benziyor.
Vur, kır, yak, yık, kundakla, polis taşla, bayrak yırt neymiş efendim demokrasilerde bunlara alışacakmışız.
Alışamayanlar demokrasi düşmanı, Faşist, gerici, şövenist ilan ediliyor.
Vatandaş böyle bir demokrasiye fit olur mu? Olmaz!
Her gün Güneydoğu’dan şehit cenazeleri geliyor, bombalar patlıyor, annelerin ciğerleri dağlanıyor. TV ekranlarını mekân tutmuş, birileri, milletin gözünün içine baka, baka, bunu demokrasimizin eksikliklerine bağlıyor. Daha özgürlükçü, daha toleranslı olsaymışız bunlar olmazmış. Yani aslında başta Apo olmak üzere, bu tosuncukların tamamı bizim –hukukumuzu-savunuyor, bizim özgürlüklerimiz için çırpınıyormuş!
Kan dökmeyi bile demokrasimizin eksikliklerine bağlayıp, dolaylı olarak meşrulaştıran dünyada başka bir ülke aydını var mıdır acaba?
Vay lımın, vay lımın(vay beni, vay beni)
Türk demokrasisinin standartları elbet yükseltilmeli.
Elbet, kültürümüzle, inançlarımızla, temel hak ve hürriyetlerimizle ilgili sınırlamalar kalkmalı.
İnsanımıza güvenen, inanan demokratik bir düzen kurulmalı. Buna kimsenin bir itirazı olamaz. Ama demokrasi her sorunu çözen, her isyanı yatıştıran sihirli bir reçete değildir.
Belçika’da ideale yakın bir demokrasi var, ama Belçika bölünmek üzere.
Kanada dünyanın önde gelen demokrasilerinden birine sahip, ama Fransızca konuşanlar Kanada’dan ayrılmak istiyor. İspanya’da 17 ayrı bölgesel (Eyalet) yönetim var. Her bölge özerk olmasına rağmen, İspanya içten içe kaynıyor, gelişmiş İspanya demokrasisi İspanyolları bir arada tutmaya yetmiyor. Demek ki, demokrasinin gücü her problemi çözmeye kâfi gelmiyor.
Onun için demokrasiyi bir mevzi kazanma aracı ve hedefe giden yoldaki engelleri ortadan kaldırma vasıtası olarak görenlerin taleplerini iyi anlamak gerekiyor. Daha kolay bölünmek için demokrasi olmaz, daha iyi, daha huzurlu yaşamak için demokrasi olur.
Özgürlüklerin genişletilmesi de bu eksende tartışılmalıdır; Bölücülerin önünü açan bir özgürlük değil, Türk insanının hayatını kolaylaştıran bir özgürlük.