Bukalemun
Yukarıdaki hayvan cinsinin bariz vasfının ne olduğunu herhalde biliyorsunuzdur. Dilimizde bununla ilgili bir deyim var; biz yanar döner tipleri, “Bukalemun gibi kılıktan kılığa giriyor” şeklinde teşhis ediyoruz. Buradan da anlaşılıyor ki bukalemunların bariz vasfı, renkten renge, kılıktan kılığa girerek bulunduğu ortama anında uyum sağlaması... Bir insan için söylenince kulağa ne kadar itici geliyor değil mi?
Bu enteresan hayvanın bu yazının başlığında ne aradığına gelince... Doğrusu bunu bilmiyorum. Gazeteleri okuduktan sonra birden bu hayvan aklıma geliverdi. Üstelik bir daha da gitmeyiverdi. Tuhaf şey, belki üç beş senedir onun lafının geçtiği bir muhabbetin içinde olduğumu hatırlamıyorum. İnsan zihni böyle bir şey işte, ne halt karıştırdığını anlamak zor!
Aklımı bu sözcükten alamayınca vardır bir esbab-ı mûcibesi diyerek getirip sayfanın en başına yazdım bu sözcüğü: Bukalemun! İyi güzel de, devamında ne yazacağım şimdi? En iyisi bir yerden başlamak, belki gerisi kendiliğinden gelir.
Ben canlı olarak hiç bukalemun görmedim; bukalemunun ne olduğunu filmlerde, fotoğraflarda gördüm. Hiç bilmeyenler için tarif ederdim ama bu mantıken mümkün değil. Bildiğim kadarıyla bir bukalemunu tarif etmeye çalışmak zekiyseniz ironiseverliğinize, değilseniz saflığınıza veriliyor. Çünkü siz bukalemunu tarif etmeye çalışırken, bukalemunun görüntüsünü bir başka görüntüyle değiştirmiş olabilir. Dolayısıyla sizin tarifiniz boşlukta asılı kalır. İşte bu yüzden bir bukalemunu tarif etmek mantıken mümkün değildir. Bu yetenekleri bizim için ne kadar dezavantaj teşkil ediyorsa, bukalemunlar için de o kadar avantaj haline geliyor. Onu bir dolandırıcı olarak düşünün mesela, defalarca karşınıza çıkıp sizi defalarca dolandırabilir. Ona her defasında safça inanabilirsiniz. Çünkü o hep aynı bukalemundur ama siz her defasında karşınızda başka birini bulursunuz.
Buradan yola çıkarak bukalemunun üç kağıtçılığa eğilimli bir canlı olduğunu söyleyebilir miyiz? Eğer bir hayvandan sözediyorsak hayır! Eğer bu sözcüğü bir başka canlıya, mesela bir insana yakıştırıyorsak kesinlikle evet! Çünkü bir hayvan için kılıktan kılığa girmek, vahşi tabiat şartlarında kendini savunmanın bir yoludur. Ama mesela bir insan için aynı şeyi düşününce, onun kılıktan kılığa girmesinin bizi kendisi karşısında savunmasız bırakmak niyeti taşıdığı gerçeğiyle karşılaşırız.
Bizim ülkemizde eğer yanılmıyorsam bu isimle andığımız hayvanlar sadece hayvanat bahçelerinde bulunuyor. Ama yine de dilimizde “Bukalemun gibi kılıktan kılığa girmek” şeklinde bir deyim var. Tuhaf değil mi? Demek ki buralarda hayvan olmayan ama kılıktan kılığa girme yeteneğine sahip birileri var. Hem de sayıları hiç de az değil bu bukalemunların!
Neyse canım, burada bırakıyorum artık. Bu yazı uzatmakla belli ki bir yere gitmeyecek. Memlekette seçim varken, sizi bu alakasız mevzû ile meşgul ettiğim için lütfen affedin beni!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.