Şeytanın Kulağına Sağır
Böyle diyerek başlamıştım bir yazıya geçenlerde ve devam etmiştim, “irtica çoktandır ortalıkta görünmüyor.”
Sahi iyice unuttuk o musibeti. Oysa onunla yatar, onunla kalkardık geçen yıllarda. Ne oldu da birdenbire geberdi gitti anlamadım.
Bu günlerde hangi taşı kaldırsanız altından o çıkıyor. Bunun sebebi de “Ergenekon” olmasın?
Aman özlediğimi falan sanmayın. Şeytan görsün yüzünü o mendebur heyulanın. Zaten ne olduğunu da bir türlü anlamamıştık. Lügat manasına bakıyoruz, “geriye gidiş” diyor. Yahu herkesin gözü ilerde, kim ister geriye gitmeyi?
Ama başta Baykal olmak üzere birileri birilerini irtica ile suçlardı sürekli. Mübarek geldi mi tusunomi gibi gelirdi hani. Belli bir kesim vardı, bir şeften işaret almışçasına hep beraber başlar ve her biri bir Pavarotti olur, koro halinde irtica yaygaraları koparırlardı.
Akşam haberlerde üst üste atılan salvolardan siz de şaşırır, “ne oldu yahu? Benim kaçırdığım bir olay mı var?” derdiniz değil mi? Televizyonlar, gazeteler, siyasi liderler, basın bildirileri, üniversite ve rektörler, emekli askerler, paneller, açık oturumlar vs. hep birden gürül gürül irtica akıtırlardı.
Her şeyi Baykal mahvetti galiba! Onu da “Ergenekon” mahvetti herhalde!
Eskiden çıkar, “geliyorlar, ayak sesleri geliyor, kör müsünüz, daha ne bekliyorsunuz, rejim elden gidiyor, laiklik bitti, cumhuriyet siz sağolun, intikam alıyorlar, başörtüsü, siyasi simge, kuşatılıyoruz, ötekileştiriliyoruz, yarın çok ararsınız demokrasiyi, her taraf Kur’an Kursu ve İmam Hatiplerle doldu, kadrolaşıyorlar, ilan etmeye az kaldı, geliyorlar, uyuyun siz, daha ne bekliyorsunuz, siz ortalıkta görünmeseniz de biz sonuna kadar karşıyız, yılmaz savaşçılarıyız, meydan boş değildir, bizi çiğnemeden…” diye nutuklar atardı.
Korkardık o nutuklardan. “Acaba darbe mi geliyor?” derdik. “Ne var ki ortalıkta, neden bu çığlıklar?” derdik. Tansiyon fırlardı, ateş yükselirdi ülkede. Derken birkaç da terör olayı, birkaç şehit cenazesi, yürüyüşler, kınamalar, protestolar…
Yahu seçime böyle mi gidilir? Biz böyle seçim görmedik daha!
Neydi o eski seçimler? Çok uzaklara gitmeyin canım, bir önceki seçimi hatırlayın. Şehit cenazeleri. Kuzey Irak’a teskere çıkar mı çıkmaz mı? Çıktı ama girer miyiz, girmez miyiz? Asker geceyarısı e- muhtıra verir, gündüz hükümet açıklama yapar, Meclis Anayasa değiştirir, bay 367 bozar, pardon, daha evvel emsal teşkil eden onlarca örneği Anayasa Mahkemesi görmez de bu sefer bozar, liderler meclise girse mi, girmese mi, şaşırır kalır, çünkü telefon trafiği her şeyi değiştirir, ortalık nohut sapı…
Biz böyle alışmıştık doğrusu. Ne oldu da şimdi ortalık süt liman. “Ergenekon” bunu da mı mahvetti? Böyle seçim mi olur yahu? Burası Almanya mı? Orada görmüştüm bir seferinde. Seçim var diyorlardı, ne bayraklar asılı, ne konvoylar var, ne toplantılar, ne gürültü…
Ah Baykal ah! Şu çarşaf açılımın bitirdi bütün bunları! Yetmiyormuş gibi, bir de Kur’an Kursu vaad etmeniz tuz biber oldu. Şimdi biz nasıl “aman irtica” diyeceğiz? Nasıl “Dini siyasete alet ediyorlar” diyeceğiz?
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de kalkıyor, “vatandaşa kılık kıyafet dayatamazsınız, dinini öğrenmek isteyenlere engel olamazsınız, vatandaş Kur’an Kursu istiyorsa vereceksiniz” diyorsunuz.
Bütün bunlar iyi de, şu başörtülü kızlar vatandaş değil mi? Yani okullarda okuyanlar? Kamuda çalışanlar? Kur’an Kursu isteyenler vatandaş da, İmam Hatip isteyenler değil mi? Onlara yapılan haksızlıklar ne oluyor?
Akşam bir televizyonda bir açık oturum vardı. Çağdaş yaşamcılar birbirine düşmüşlerdi. İster inanın, ister inanmayın, Nur Sertel başörtüsünü savunuyordu…
Ah Baykal ah, ne hale getirdin bu ülkeyi!
Bunlar iyi idi de, yetmiş yıldır nerdeydin?
Bizim tansiyonumuzu yıllarca niye fırlattın da hepimizi hasta ettin?
Aslında seni anlıyor ve içinden geçenleri biliyorum. “Nerden biliyorsun?” demeyin lütfen, içten geçenleri sayenizde okur olduk, bu marifeti de size borçluyuz.
Evet, diyorsunuz ki, “Kardeşim umduğumuz dağlara kar yağdı. Şu bizimkiler bir şey yapamadı. Ne yazık ki bizi bu halka mecbur ettiler. Ah Ergenekon ah.”
Ne diyelim, bize ancak “Halk Partisine halk hayırlı olsun” demek düşer.
Unutmadan, o halka çok teşekkürler.