Metin Yüksel’i anmak!
Metin Yüksel, bundan otuz yıl önce, Fatih Camii avlusunda meydana gelen bir olayda vurularak öldürüldü. O yıllarda Yüksel, Akıncı gençlik için önemli bir isimdi. Öldürülmesi büyük tartışmalara sebep oldu. Bazı çevreler, Ülkücülerle-Akıncıları çatıştırmak, aralarına kin ve nefret tohumları ekebilmek için bu olayı kullanıp durdular.
Olayın faili olarak Ülkücü A.B yargılanıp hüküm giydi.
Hapishane sürecinde A.B. ile kısa süreli bir yazışmamız oldu. A.B. olaya mecbur bırakıldığını söylemesine rağmen, her zaman –Yüksel’in acısını içinde taşıdı. İslam çerçevesinde bir değerlendirmenin vereceği her cezaya hazır olduğunu, üzüntüsünde samimi olduğunu her fırsatta dile getirdi. Yanılmıyorsam bir dönem Yüksel’in ailesiyle de bu yönde bazı görüşmeler yapıldı.
Bir hayata kıymak, dünyanın en büyük günahlarından biridir. Hele, hele haksız yere bir Müslüman’ı öldürmenin nasıl bir fecaat olduğunu anlatmaya bile gerek yok. İnsan bazen hiç düşünmediği, tasavvur etmediği olaylara karışabilir. Şartların zorlaması sizin bütün disiplinlerinizi yok edebilir. Onun için olayla ilgili bir değerlendirme yapmanın bu saatten sonra fayda getireceğine inanmıyorum. Bir büyük mahkemede, bir Adil-i Mutlak’ın önünde nasılsa bütün bunların hesabı görülecek. Benim asıl anlatmak istediğim, bu gibi durumlarda bizim, yani geriye kalanların nasıl davranacağıdır.
Akıncılar da, Ülkücüler de aynı nur kaynağından beslenen, Müslüman insanlar. İki grup da, farklı alanlarda bir yüce davaya hizmet etmeye çalıştılar. (En azından 12 Eylülden önce böyleydi, daha para icat olmuş, mertlik bozulmamıştı) Her iki tarafın da beşer olmaktan gelen doğruları kadar, yanlışları da oldu. Bu ülkede hiçbir hareketin zemzem suyuyla yıkandığını söyleyemez. Günah da, sevap da bizim için. Bazen niyetimiz doğru amelimiz yanlış, bazen amelimiz doğru niyetimiz yanlış oldu. Düşe kalka bugüne geldik.
Aynı kaynaktan beslenen, aynı hedefe farklı yollardan varmaya çalışan Kardeş hareketler için en kötü şey araya husumetlerin girmesidir. Yüksel hadisesinin böyle bir cinayete vesile olmaması için gayret sarf etmek gerekirken, bazıları iki tarafı çatıştırmak için Metin Yüksel olayını sürekli istismar edip, durdular. Hala da aynı gayretler devam ediyor. Yüksel’i anıyoruz diye kardeş hareketler arasındaki farklılıkları derinleştirmek, düşmanlıkları keskinleştirmek, kimseye fayda getirmez. Unutmayalım ki, Fitne katilden daha büyük bir cinayettir.
12 Eylülden önce muhtelif şehirlerde başka –Akıncı-gençler de öldürüldü. Kayseri’de iki, Kırşehir’de bir Akıncı gencin katledilmesi buna örnek gösterebilir. Bu gençlerin vurulmasından sonra da benzer söylentiler çıkarıldı, propagandalar yapıldı. Ülkücülerin Akıncıları vurduğu iddia edilerek, kardeşler arasına nifak sokuldu.
12 Eylülden sonra Konya Dutlukır askeri cezaevinde, bu olayların failleriyle birlikte tutuklu kaldım. Kayseri’de Ülkücüler vurdu denilen gençlerin birini Dev-sol’un, ötekini kendi arkadaşlarının vurduğu ortaya çıktı. Kırşehir’de vurulan genç ise, yine kendi arkadaşları tarafından gece afiş asarken, solcularla çatışma esnasında kazaen vurulmuştu. Kırşehir’de öldürülen gencin faili soyadını şimdi hatırlayamadığım Akıncı Ö. İsimli kişi bu olaydan hüküm giyerek uzun yıllar hapis yattı. Kendisine de –kendi arkadaşını vurup-ülkücülerin üzerine atmasının işlediği cinayetten daha ağır bir cürüm olduğunu söyledim. Asıl faili kurtarmak için ülkücülere iftira atmaktan imtina edilmemişti. Sonradan, gerçek ortaya çıktı ama bu cinayetler ülkücülerin üzerine yapışıp kaldı. Kimse de biz bu düşmanlık tohumlarını niye ekiyoruz diye düşünmedi. Aynı yıllarda Üsküdar Müftüsü de sırf MHP sempatizanı olduğu için Akıncı gençler tarafından kaçırılarak katledildi. Olayın failleri daha sonra yargılanıp ağır cezalara çarptırıldılar. Hiç kimse bir kaç kendini bilmezin karıştırdığı bu menfur olaydan dolayı bir camiayı suçlamadı. Olay münferit bir cürüm olarak değerlendirildi, üzerine düşmanlıklar inşa edilmedi. Bugün bu müftünün adını hatırlayan bile yok.
Şimdi aynı –fitne-kazanı rahmetli Metin Yüksel üzerinden kaynatılmaya devam ediliyor. Anma adı altında omuz omuza vermesi gereken hareketler, duygusal olarak birbirinden uzaklaştırılıyor. Hâlbuki Yüksel olayı bir istisnadır. Bir istisnadan hareketle, Ülkücüleri bütün bir Akıncıların karşısına oturtmak insafla bağdaşmaz. Ülkücülerle-Akıncılar arasında bir ihtilaf konusu varsa, milyonlarca da ittifak noktası var. Kardeşi kardeşe düşman etmek, her şeye uysa da İslam’a uymaz. Bırakalım Metin Yüksel rahat uyusun. Onun üzerinden bozgunculuk yapmak kimseye fayda getirmez.