Bahtiyar Çocuklar
Çocuklarımıza dini en basit haliyle öğretelim derim. Aslında ilk ve ibtidaî bilgileri verdiğimiz halka da aynı usül geçerlidir değil mi?
Diyelim abdesti öğreteceğiz. Bunu öğretmenin en kolay şekli, onların yanında abdest almaktır. Sadece abdest almak, bunu öğretmek için yeterlidir.
Niçin abdest alması gerektiğini de görerek öğrenmeli ilkin ocuklarımız. Bunu yaparken hangi işlemlerin farz, hangilerinin sünnet, hangilerinin müstehap olduğunu anlatmamız gerekmez.
Hiç mi gerekmez?
Öyle de değil. Bir gün onu da öğrenmeli elbet. Ama o daha sonraki aşamalarda. Abdesti iyice öğrendikten ve hayatında icap ettikçe hep uyguladıktan sonra.
Bir gün gelir, artık o günde ilgili ahkamı kolayca öğrenir. Çünkü temel bilgi alınmış, işin künhü kavranmıştır.
Ashab-ı Kiram da böyle öğrenmişti ilkin. Hatta Sevgili Peygamberimiz (sav) de Cebrail’den (as) böyle öğrenmişti.
Ashab-ı Kiram abdest alırken hangi davranışın farz, vacip veya sünnet olduğunu sormamıştır ilkin. Öyle görmüştür Sevgili Peygamberimizi (sav) ve de öyle yapıp gitmiştir.
Abdest alma işini diğer bütün ibadet ve muamelelere de benzetebiliriz herhalde üç aşağı beş yukarı. Bu görerek eğitmede kolaylık vardır. Hem de Müslüman bir ailede bu kolaylık kendiliğinden oluşur. Çocuklar babalarını abdest alırken, namaz kılarken, oruç tutarken görürler ve taklit ederler. Bakarsınız siz namaz kılarken yavrunuz veya torununuz da yanınızda durmuş, sizinle beraber rukuya gider, hatta genellikle secdeye sizden evvel kapanır.
Oruç da öyle değil mi? Bir gün bakar ki aile gece yarısı yemek yiyor. Hoşuna gider ve katılmak ister.
Ama niçindir bu? Sorar, öğrenir. O da başlar oruca ama öğle olmadan “acıktım” diye ağlamaya başlar. “Yarısını tutmak” yeter ona ve bazen onu da babasına “satarak” karlı çıkar. Öyle öyle başlar oruçlar…
Onun için derim ki İslam’ı öğretmenin, mantığını kavratmanın, hikmet-i teşri’yi belletmenin en kestirme yolu siyer okutmaktır. Siyer, Sevgili Peygamberimizin (sav) hayatı, ahlakı ve yaşam tarzı konu edilen ilim dalıdır.
İnsan siyer okurken kendiliğinden İslam Dininin iman, ibadet, hukuk ve ahlak esaslarını, hem de sırasıyla ve aşamalı olarak yavaş yavaş öğrenir. Bu öğrenmede kolaylık, hatta zevk vardır.
İnsanlara dini anlatırken de asr-ı saadet’ten örnekler sunmak, kıssalar anlatmak fevkalade etkili, dolayısıyla da değerlidir. İyi vaizler, siyer ilminde derin alimlerdir desek doğrudur.
İnsan her zaman önünde örnek olsun ister. Bir kılavuz rehberliğinde yol alan insanlar, rahattır. Din yolunda yürürken de kılavuz insanların rehberliği çok çok önemlidir.
Ama bir başka önemli olan husus da, o saadet çağını günümüze taşıyabilme, güncelle tarihi uyum içinde sunabilme başarısıdır. Bunun için de günümüzde yaşayan yiğitlere ihtiyaç vardır.
Bunun en güzeli de, o yaşayan yiğitlerin bizim evde olmasıdır herhalde. Gözünü açtığında güzel Müslümanlarla karşılaşan çocuk ne kadar bahtiyardır dersiniz değil mi?