Çağdaş menkıbeler yaşayanlar

Çağdaş menkıbeler yaşayanlar

Adamın biri hayrına çölde kuyu kazmış ama suyu bulamamış fakat iyilik yapmanın sevabını almış.

Adamın biri de evinde ne varsa fakirlere dağıtmış ve elinin emeğiyle geçinirken fakirin biri adamın üzerindeki elbiseyi istemiş, o da vermiş.

Allah'tan başka kimseden bir şey istemeden yaşamaya çalışan bu adam çırılçıplak şehirde yaşayamayacağını anlayınca kendisini kimselerin olmayacağı çöllere vermiş.

Bir gün çölde giderken daha önce kazılan kuyuya düşmüş.

Çıkmayı başaramayan bu adam ölmeyi beklerken kuyunun ağzına gelen ve bu körkuyuya birileri düşer diye kapatmaya çalışan insanlardan yardım istemeyi, güneşe kelepçe takıp hapsetmekten, suyu elekle taşımaktan, dünü düğümle tutmaktan daha zor kabul ettiğinden yardım da istememiş.

O iyilik sahibi adamlar, kuyuyu kapatmışlar ve sevaplarını almışlar.

Kendi kollarıyla kendine bir hava akımı sağlayan bu adam bir müddet sonra üzerinin açıldığını ve birinin el uzattığını görür ve dışarı çıkınca bakar ki o el uzatan yeleli bir erkek aslan.

Aslan uzaklaşınca Allah'ın kendisinden başkasına el açmaması sebebiyle ermişler arasına girdiğini anlayan ve içinde bir böbürlenme bulan bu adam, ucub/böbürlenme hastalığının insanlardan istemekten daha tehlikeli olduğunu bildiğinden tekrar şehre dönmüş, insanlara yardım etmeye ve Allah'ın yarattığı bu insanlarla birlikte yaşamaya, bunları de sebep kabul etmeye devam etmiş.

Menakıp kitaplarında anlatılan bu hikayeler bu günün Müslümanın anlayışına doğuyla batı kadar uzaktırlar ama bu gün de dahi bu günün şartları için bu türden hayat yaşayanlar yok değildir.

"Tanıdığım Ünsüzler" isimli kitabımda bu türden insanları anlatmaya çalıştım.

Siz de etrafınızdaki zengin, fakir, ünlü, ünsüz, rütbeli, rütbesiz insanlara iyi gözlerle bakınız, o zaman siz de göreceksiniz ki bu diyarda nice cevherler var.

Kıyamete kadar da olmaya devam edecektirler.

Değerli hocalarımdan Doğu Türkistan muhacirlerinden Celalettin Karakaş hoca efendiye yardım elini uzatan mühendislerimizden biri şöyle anlattı: "Hoca efendi çalışmasın, evinde ders okutsun diye yalnız bir insanın harcayabileceği kadar parayı her hafta ona takdim ettim. Ancak yirmi yıl sonra öğrendim ki, o benden aldığı o paradan bir günlük yiyeceğini aldıktan sonra yatmadan önce fakir öğrencilere verirmiş.

Bu durumu öğrendikten sonra ben de yardımı biraz daha artırdım. Çünkü bu değerli hoca yardıma muhtaç ve layık olanı benden daha iyi bilir diye yaptım" diyor.

"Hocam, adam bekârmış. Fazla ihtiyacı olmaz. Bizim gibi evli olsaydı o zaman görürdük" denebilir.

Eksik akıl bu kadar düşünebilir.

Peki, bunu düşünen biri şu anda kaç çocuğu olursa olsun bu günlük yiyeceğinin dışında kalanı fakirlere dağıtabilir mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi