Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Her parti ‘Ben kazanacağım..’ diyor

Her parti ‘Ben kazanacağım..’ diyor

Peki, bu söz kocaman bir yalan değil mi? Eğer söyledikleri gibi her parti kazanacaksa, seçmen nüfusumuzun tamamının, bütün partilere oy vermesi gerekmez mi? Milletin gözünün içine baka baka yalan söylenmiş olmuyor mu?..
Önce siyasiler kendilerini kandırıyorlar. Siyasiler kendi kendilerini kandırdıklarına ikna olunca da etraflarını aldatmaya başlıyorlar. Etraftakiler de kendi kendilerini yalan makinesine bağlayınca, başlıyorlar halka karşı yalan söylemeye.
İşin garibi, bu alanda siyasiler de, biz seçmenler de iyi rol yapıyoruz. Onlar söylüyor, biz inanıyormuş gibi yapıyoruz. Yine öyle güzel rol yapıyoruz ki; onlar da, biz de birbirimize güven hissi vererek, gül gibi geçinip gidiyoruz. Sıra sandığa gelinceye kadar tabiî.
Oysa kazın ayağı öyle değil. Siyasiler bize karşı ayıp ederken, biz de kendimize karşı ayıp ediyoruz. Akıl var, mantık var. Türkiye’de kaç partinin kazanacağı belli. Kamuoyunun eğilimi ortada, kimlerin nerede kazanacağı gerçeğe yakın tahmin edilirken, birbirimizi kandırmanın ne âlemi var?
Seçime giren partiler arasında kıyasıya bir iftira ve öfke yarışı sürüyor. Siyaseti; “iftira, yalan, kin, hırs ve öfke” olarak algılayan politikacılar, kendi yarınını ve milletin yarınını hesap etmeyen siyasilerdir. Siyaset; “hücum ve savunma sanatıdır” fakat hücum, yalan ve iftiralarla yüklü olunca, ister istemez savunmalar da aynı kategoride seyreder.
“İştir kişinin ayinesi lafa bakılmaz” sözünü en iyi milletimiz idrak etmiştir. Halkımız kadar siyasi partiler de bu söze inanabilseler ve toplumun karşısına bu şekilde çıkabilseler, belki de millete karşı böylesine yalan rüzgârları estirmeyeceklerdir.
Lâkin gelin görün ki; hiçbir gücü ve kazanma şansı olmadığı halde, sanki çok güçlüymüş gibi öylesine palavra sıkan partiler var ki; gülünç duruma düştüklerini göremeyecek kadar da kafalarını kum kuyularının içine sokmuş vaziyetteler. İnsan etrafına bir bakar, çevrede neler olup bitiyor diye aklıselim bir şekilde gözlem yapar.
Bir kısım partiler, kendilerinin daha iyi olduğunu göstermek için halka müracaat ettiklerini sanıyorlar ve başlıyorlar propaganda yapmaya. Millet olarak geleneğimizde toplum önüne çıkıp konuşan herkese saygı duymak vardır ama siyasilerin de bir zahmet; “Ey millet, yahu siz bizim söylediklerimize inanıyor musunuz” diye sormaları gerekir.
Kendini vazgeçilmez zanneden bazı partilerce bu soru sorulmadığı için, halkımız seçim günü sandık başına gidiyor ve tıynetine göre, mayasına göre, dünyevi ve uhrevi düşüncesine göre, ülkesinin selameti, huzuru, güveni ve istikrarı adına, en doğru seçimini yaparak, emanetini teslim edip işine bakıyor.
Siyasiler bunu pekalâ biliyor ama yine de yapacaklarından geri kalmıyorlar. Israrla vatandaşa karşı yalan, iftira ve yerine getiremeyecekleri sözleri verip duruyorlar. İşte kaybedenler bu yüzden kaybediyorlar. Kendilerini kandırdıkları için inandırıcı olamıyorlar.
Gençlik yıllarımda bir tiyatro oyununda rol almıştım. Rolüm gereği bir politikacıyı oynuyordum. Sahnede seçim nutukları atıyordum. Konuşmamın bir yerinde, Kayseri’ye deniz getireceğime dair sözler vermiştim. Beni dinleyen seçmenler uzun uzun alkışladılar ve mutlu bir şekilde sahneden inmiştim.
Seçim günü gelip sandıklar açıldığında, politika yaptığım partiye hiç oy çıkmamıştı. Çünkü kendim bile oy vermemiştim. Kayseri’ye deniz getirilmesi koca bir yalandı. Ama alkış ve kahkahalar boldu. Yalan söyleyen birine karşı insanların tebessüm ettiklerini görmüştüm.
Bugünkü siyaset sahnesinde rol alan bazı isimlerin de benim oyundaki rolümden farklı olmadıkları ortada. İnsanımız onları da alkışlıyor, tebessüm ediyor, hatta ilgi gösteriyor ama sandıklar açılınca bir bakıyorsunuz ki, “yalancılık, iftiracılık ve kargaşacılık” mesleklerinden dolayı kaybetmişler.
Henüz seçime 3 hafta var. Üç hafta epey siyasetçiyi tanıyacağız, tahlil edeceğiz ve ona göre kararımızı vereceğiz. Söz yalandan açılmışken, meselenin daha iyi anlaşılması için işi ehline bırakmak gerekir. Bu konu asla benim haddime değil. Yarına devam inşaallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi