Saadet Partisi bu seçimde ne yapar?..
Devlet Bahçeli, “Biz Başbakan gibi devletin uçaklarından, helikopterlerinden faydalanmıyoruz” diyor ya, “Niçin vatandaşa gitmiyorsun!” yollu eleştirileri karşılamak maksadıyla...
Hemen ifade edelim, bizim de böyle imkanlarımız yok!..
Devlet Bahçeli’nin kullanabileceği imkanların binde birine sahip olmaksızın, üç haftada 22 şehri devirdik!..
Bahçeli vesaire, “hoooop” miting alanlarına inecek, bir iki de konuşacak...
Hadi, en fazla bir iki de ziyarette bulunacak!..
“Çıkartma” dediğin bu!..
Ve bunu bile yapamıyor, “Lider” dediğin.
Bize gelince; “seçimin nabzını” sağlıklı bir şekilde tutabilmek için kapı kapı, dükkan dükkan dolaşmak durumundayız. Onun için kimse halinden şikâyet etmesin,
Hele Bahçeli, hiç öyle “Ne yapayım, imkanım yok, Başbakan gibi gezemiyorum” demesin!..
Bir “lider”in etkili bir seçim kampanyası yürütebilmesi için, ille de ,“Başbakan” olması mı gerekiyor?..
Tayyip Erdoğan, “muhalefetteyken” diyar diyar dolaşmadı mı?..
Ya, işte böyle oluyor;
Bahçeli gibi “etkisiz” Genel Başkanlar meydanı Sayın Başbakan’a bırakıyor!..
¥¥¥
Efendim, Sayın Bahçeli böyle...
Deniz Baykal hepten bitik; Abdurrahman Dilipak ağabeyimizin dünkü yazısında çok güzel ifade ettiği gibi, “Emekli Kemalistler Cemiyeti”ne dönmüş bir partinin başında...
Sayın Bahçeli’nin hiç olmazsa dinamik bir parti teşkilatı var.
Kastamonu’nun MHP’li Belediye Başkanı Turhan Topçuoğlu gibi aktif adamları var.
CHP hepten bitik; gezdiğim illerin birkaç ilçesi dışında neredeyse hiç yok!..
¥¥¥
Bu iki partiye ilişkin genel izlenimimizi böylece aktardıktan sonra...
Gelelim, her gittiğimiz yerde karşımıza çıkan soruya:
“Saadet bu seçimde ne yapar?..”
Bu minvaldeki sorular daha ziyade AK Partililerden geliyor...
Bazı yerlerde, SP’nin alacağı oyların kendilerine seçim kaybettirmesinden endişe eden AK Partililer, oradaki gelişmeleri an be an takip ediyor.
Ve bu da önemli;
AK Partilileri, CHP’den, MHP’den gelen “hücumlardan” ziyade, Saadet Partililerin “sert” muhalefeti etkiliyor...
Bu iki partinin mensupları, çoğu zaman aynı ailenin içindeki iki kanadı oluşturuyorlar.
Gittiğimiz illerde misafirleri olduğumuz ailelerin mensupları, bizim önümüzde Saadet-AK Parti tartışmalarına girebiliyorlar...
AK Parti teşkilatlarındaki “aktif” görevlilerin neredeyse tamamı Milli Görüş kökenli...
Dışarıdan gelenler, ne bileyim Eski DYP’liler, ANAP’lılar, MHP’liler filan, genellikle kendilerine çalışıyorlar!..
AK Parti’yi AK Parti yapan, çok açık bir şekilde görülüyor ki, Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere “Eski” Milli Görüşçüler...
Ziyaret ettiğim illerde sohbet halkalarımıza katılan bu Milli Görüş kökenli AK Partililer, “Saadet’in güçlenmesi Türkiye’nin hayrınadır!..” görüşünü dile getirmekten çekinmiyorlar.
Bunu söylemekle birlikte, özellikle “DTP”nin (ve çok az mahalde CHP’nin) bir ölçüde iddialı olduğu yerlerde, Belediye Başkanlığı’nın AK Parti’ye bırakılmasını,
İl Genel Meclisi’nde de “Saadet’in desteklenmesini uygun görüyorlar...
¥¥¥
Saadet’e dönelim;
“Numan Kurtulmuş”la başlayan yeni dönemin getirdiği motivasyon hemen dikkat çekiyor,
En iddiasız aday bile; “Kazanamasam da oylarımızı en az yüzde 70 artırırız” diyor.
¥¥¥
Dolaştığım yerlerde son derece renkli, usta ve ne zaman ne yapması gerektiğini, ne zaman ne söylemesi gerektiğini bilen adaylarla buluştum.
Mesela; daha önce 10 yıl Bitlis Belediye Başkanlığı koltuğunda oturmuş olan ve beş yıllık bir “zihni dinlenme” döneminin ardından bu seçimlerde yeniden adaylığı koyan SP’li Yaşar Buhan...
Müthiş bir zekâya sahip, dahası “kafa dinleyerek” geçirdiği beş yıllık dönemde kendisini daha da geliştirmiş.
Kendisiyle, yüz kadar partilinin önünde sohbet ettik.
Ağzından, Başbakan Erdoğan aleyhinde tek bir söz çıkmadı.
Aksine; “Sayın Başbakan bizim kardeşimizdir” dedi.
Başkanlığa uzandığı takdirde, Başbakan’a projelerini götüreceğini ve bu projelere tam destek alacağı konusunda hiçbir tereddüdünün olmadığını belirtti.
“Sayın Başbakan belediyeciliği çok iyi bilir. Başkan olmam halinde götüreceğimiz projeleri, ‘muhalefete aittir’ diye desteklemekten imtina edeceğine ihtimal vermiyorum” diye de ekledi.
Ve tabii bunu yaparken, mevcut belediye yönetiminin eksikliklerinden bahsetmeyi ve projelerini ortaya koymayı da ihmal etmedi.
¥¥¥
Bazı yerlerde, Başbakan’ı yerden yere vuran Saadet adayları var.
Yaşar Buhan gibilerse, “Belediyeyi kazanmaları halinde” Başbakan’la beraber çalışmak, onun desteğini almak durumunda olduklarını biliyorlar...
Dahası, “Kazandığı takdirde hükümetle takışacağı belli bir isim olarak öne çıkmanın” avantaj getirmeyeceğinin, aksine zarar vereceğinin farkındalar.
Bu anlayıştaki Saadet adaylarından Bitlis’li Yaşar Buhan, belki seçimi kazanamayacak...
Belki de;
AK Parti Bitlis Vekili Vahit Kiler’in başını çektiği AK Parti ekibi, son günlerde “iktidarda olmanın avantajını” daha etkili bir şekilde kullanarak, ipi göğüsleyecek...
Sonuç ne olursa olsun;
Yaşar Buhan’ın yaptığının “sağlıklı” ve bilhassa uzun vadede “kazanç getirici” olduğunu düşünüyorum.
Dahası, o illerdeki birçok sağduyulu vatandaş da benim gibi düşündüklerini ifade ediyor.
¥¥¥
Efendim; Saadet’in şansına ilişkin bir toparlama yapmak gerekirse...
Ben, il genel meclisi oylarını artıracaklarını tahmin ediyorum.
Bazı illerde ve zamanı geldiğinde isim vererek belirtebileceğim bazı ilçelerde, “sürpriz” neticeler elde edebilirler.
“Klasik” merkez sağın sahipsiz oylarından bir bölümünü kendilerine çekmeleri de kuvvetle muhtemel...
Peki bütün bunlardan Saadet açısından “çok parlak” bir seçim neticesi çıkar mı?..
Bir “Numan Kurtulmuş zaferi” sözkonusu olur mu?..
Orası net değil;
Erdoğan rüzgârı Anadolu’nun birçok yerinde esmeye devam ediyor...
Ziyaret ettiğimiz DTP’lilerin bile “Erdoğan olmasın hiçbir endişemiz kalmaz!..” demek zorunda kaldıkları bir zeminde, Kurtulmuş’tan beklenti, “Oyları önemli ölçüde artırmak”la sınırlı tutulabilir.
Peki...
Saadet için “önemli ölçü”nün sınırı ne?”
Açıkça dile getirilmese de...
“Psikolojik sınır” olarak nitelendirilen bir oran var.
Bu oranı “tam” olarak biliyorum ancak tam olarak vermeyi uygun bulmuyorum!..
Sadece şunu ifade edeyim;
“Genel seçimde baraj endişesini ortadan kaldıracak bir rakam.”
Saadet için “yerel”den çok, “genel” önemli bu seçimde.
Ve...
Bir sonraki seçimin “barajına” yönelik mesaj önemli.