Rahmet-müjde ve hoşgörü-2
İslam rahmet dini olduğu gibi, hoşgörü ve sevgi dinidir. İslam sadece Müslümanlara değil, bütün insanlara rahmet olarak gönderilmiştir. Allah, kullarının kendisine sevgi ile yaklaşmasını ister. Bunun için Kur’an’da, sahih sünnette ve Hz. Peygamber’in hayatını anlatan biyografi kitaplarında sık sık sevgi ifadeleri geçmektedir. Örneğin; yapılması istenen işler için: “Güzel işler yapın. Çünkü Allah güzel iş yapanları sever.” (Bakara sûresi, 2/195); “Şüphesiz Allah takva sahiplerini sever.” (Al-i Imran sûresi, 3/76) ; “Allah sabredenleri sever.” (Al-i Imran sûresi, 3/146); Yapılmamasını istediği işlerle ilgili olarak da: “Allah sınırı aşanları sevmez.” (Bakara sûresi, 2/190); “Allah fesadı sevmez.” (Bakara sûresi, 2/205); “Allah kafirleri sevmez.”(Al-i Imran sûresi, 3/32); “Allah zalimleri sevmez.” (Bakara sûresi, 2/57) buyuruluyor.
Bunun içindir ki, Kur’an sürekli olarak inananları müjdeleyip iyi işler yapmaya teşvik ediyor, kötülükler karşısında uyarıyor. Uyarırken bile sevgi ifadesini kullanıyor. Bu durum çok dikkat çekicidir. Bir kere daha ifade edelim ki, İslam dini cezalandırma ve tehdit etme dini değildir. İnsanları korkutmak asla söz konusu değildir. Azaptan bahseden bazı âyetler de vardır. Fakat bu âyetlerin muhatapları tehlikenin ucuna gelmiş bulunan insanlar olup bunların hedefi, çıkmaz yola girenleri ve tehlike ile karşılaşanları uyarmak ve geri çevirmektir. Tıpkı farkında olmadan uçurumun kenarına gelmiş bulunan bir insanı etkili bir sesle uyarıp kurtarmaya çalışmak gibi..
Yoksa Allah kullarını cezalandırmak istemez, bir annenin evladına karşı var olan sevgisinden daha çoktur Allah’ın kullarına olan sevgisi… Çünkü kullar onundur, başkasının değil… Allah kullarının yanlış yolda olmalarından hoşnut değildir, onların güzel ve yararlı işler yaparak mutlu olmalarını ve kendisine yaklaşmalarını ister.
Aslında Kur’an’a göre, Müslümanlar asla tehdit altında değillerdir. Bizim yaptığımız araştırmalara göre, Kur’an’da doğrudan Müslümanları muhatap alarak onları cehennemle ya da azapla tehdit eden âyetlerin bulunmaması çok dikkat çekicidir. Sadece, genel bir ilke olarak, kul hakkı söz konusu olan konularda birkaç uyarı vardır.
Kur’an’da dikkat çeken hususlardan biri de uyarı ve tehdit mesajı taşıyan âyetlerin sonunda tövbe kapılarının ardına kadar açık olduğunun peşin olarak bildirilmesi, Allah’ın çok acıyan ve bağışlayan sıfatlarının hatırlatılmış bulunmasıdır.
Bütün bunlardan kesin olarak şu sonuç ortaya çıkmaktadır: İslam sevgi dinidir, hoşgörü dinidir. Onun aslını bilmeyenler insanları istedikleri istikamete sevk edebilmek için, büyük ölçüde kendi akılları ve anlayışlarını da katarak Kur’an’ın metodu olan müjdeleme ve hoşgörü yerine tehdit yolunu seçmişlerdir. Bu tehdit metodu maalesef toplumumuzu ve İslam dünyasını etkisi altına almıştır. Özellikle cehennem tehdidi yakın tarihteki din kültürümüzde yaygın bir hal almış, günahların sayısı çoğaltılmış, insanlar için hayat adeta bir cendereye döndürülmüştür.
Oysa Kur’an ve sahih sünnette Allah’ın kulları için koyduğu yasakların sayısı çok az olup 20 civarındadır. Bunlar içinde günah ve büyük günah olarak nitelendirilenlerin sayısı ise 7–8 civarındadır. Örneğin; adam öldürmek, ana-babaya kötü davranmak, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, iftira atmak, zina etmek, kumar oynamak gibi… Bir belediyenin halka koyduğu yasakların sayısı belki bunun birkaç katı kadardır.
Kur’an, evrenin yol gösteren kılavuz bir kitabıdır. O, insanları yanlışlardan kurtarmak için onlara ışık tutma, kafalarını aydınlatma metodunu seçmiş, tehdit ile yol gösterme metodunu benimsememiştir. Esasen tehdit ile yol gösterilemez. İnsanların, emirleri severek yapmalarını, yasak ve çirkin olan işlerden yine severek kaçınmalarını ister. Bunun için sürekli olarak düşünmeyi, akl etmeyi önermektedir.
Ancak, Kur’an’da var olan bazı tehditlerin aslında mücrim denen ağır suçlular, insanlığa ve topluma zarar verecek birer unsur haline gelmiş insanlar için söz konusudur. Yani hem bireyleri hem de toplumu tehlikelerden korumak içindir bu uyarılar..
İslam dini, insanları sürekli olarak müjdeliyor, iyilik ve güzelliklerin önündeki tüm engelleri kaldırıyor; onları aydınlatıyor, yanlışın farkına varmalarını sağlıyor. Kur’an ilahî bir ışıktır, İslam dini de aydınlık bir yoldur. Bu ışık sayesinde insanların akıllarını kullanıp doğruları araştırmak suretiyle kötülüklerden kaçınmalarını istiyor. Bunun için tehdit yolunu değil, ikna etme yolunu seçiyor. Kur’an’da 700 küsur âyette akla hitap ediliyor; doğruları bulsunlar diye, insanların beyinleri ile olaylar arasındaki tüm engeller ortadan kaldırılıyor.
İslam, bilimi esas almıştır. Onun temelinin okumak, öğrenmek ve iyi bir yol seçmek olduğunu kesin olarak söyleyebiliriz. Kur’an inanan kimselerin ışıklı bir yolda olduklarını, bu sayede aydınlandıklarını bize haber veriyor. Zümer suresi, 39/22. âyette ulu Allah bu konuyu bize hatırlatıyor: “Allah kimin kalbini İslam’a açmışsa, o Rabbi katından aydınlık yol üzerindedir.”
İnanan insan aydınlanan kimse demektir. Aynı zamanda bilgili, kültürlü, görgülü insan demektir. Aydın olan kişi ise haliyle kendisini tüm kötülüklerden koruyarak düzgün bir yolda yürüyecek, hem kendisine, hem de insanlığa yararlı hizmetler verecektir.
Kur’an’daki tüm mesajların hedefi, insanı olgunlaştırmak, onun doğru hareket etmesini sağlamak, yanlış adımlar atmasına engel olmaktır. Bunun için seçtiği yol tehdit yolu değil belki yol göstermektir, aydınlatmaktır, ikna etmektir; tehdit değildir; korkutmak asla değildir. Tehdit gibi görünen âyet ve hadislerin amacı insanları uyarmak, akıllarını başlarına almalarını sağlamaktır.
İslam, hoşgörü dinidir. Bu noktada o kadar ileri boyutlu çizgiler çizmiştir ki, toplum içinde yanlış yapanların hatalarının paylaşılmasını ve bunun için Allah’tan bağışlanma istenmesini istemektedir. Yüce Peygamberimize hitaben ulu Allah Âl-i Imran sûresinin 159. âyetinde şu mesajı vermiştir: “İnananları affet, günahlarından ötürü Allah’tan onların bağışlanmalarını iste, işleri yürütürken kendilerine danış.” Casiye sûresi 45/14. âyetinde ise inananlara hitaben de şu mesajı veriyor ulu Allah..: “İnananlara söyle ki, kendilerinin, Allah’ın zafere kavuşturacağı günlere kavuşacaklarını ummayanları bağışlasınlar.” Düşmanı bile bağışlamayı öngörüyor bu ayet-i kerime..
Anılan ayetler, İslam’da hoşgörünün doruk noktada olduğunu gösteren belgelerdir. Bu bakımdan İslam’ı bir ceza dini, bir korku dini, cehennem tehdidi yağdıran bir din gibi algılamak çok yanlıştı; bu şekilde yorumlamak ya da böyle bir anlayışı savunmak ise Allah’a karşı çıkmak, onun ışıklı yolunu gölgelemektir.
Bir defa daha ifade edelim ki; İslam sevgi-hoşgörü, bağışlanma, bağışlama ve rahmet dinidir. Sadece Müslüman olanları değil, tüm insanları kucaklamayı hedeflemektedir.
Hz. Peygamber (SAV) Müslümanlara, uygulayacakları şaşmaz bir metot vermiştir: “Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz; kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.” (Buharî K.Cihad, 164) Bu hadis-i şerif, Kur’an’ın çizdiği nurlu yoldan en üst düzeyde yararlanabilmek için, Müslümanların sürekli akılda tutmaları gereken bir hayat ilkesi niteliğindedir. Bu ilke unutulduğu zaman, onun yerini yobazlık, baskı, tehdit, korku ve manevî şantajlar alır; böylece toplumla İslam arasında gölge oluşturulmuş olur. Bu gölgeyi bütün ile kaldırmak gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.