Çeçenlere karşı Rus operasyonu ve Türkiye’nin terör mücadelesi!
Birkaç ay içinde 3 Çeçen mücahit, İstanbul’un göbeğinde katledildi. Başlarda Çeçen mafya’sının iç hesaplaşması diye takdim edilen cinayetlerin aslında Rus istihbaratının operasyonları olduğu anlaşılıyor. Rusya ile karşı karşıya gelmek istemeyen çevreler, mafya hesaplaşması diyerek cinayetlerin üstünü örtmeye çalışıyorlar.
Bağımsız bir ülkede Rus istihbaratının elini kolunu sallayarak cinayet işlemesi o ülke adına büyük bir ayıptır. Hiç bir ülke bu tür operasyonlara fırsat vermez. Türkiye’de yaşayan her fert, Türk devletinin koruması altındadır. Suç işleyen, gayri meşru işlere karışan başka bir ülkeye değil, Türk yargısına hesap verir.
Rusya bu pervasız tavrı ile düşmanlarını cezalandırırken aslında hiçbir uluslar arası kural tanımadığını ortaya koyuyor.Bir kişi benim düşmanımsa onu her yerde bulur, vururum, o ülkenin hükümranlık hakları, yasaları,uluslar arası hukuk beni hiç ilgilendirmez diyor.Milletlerarası ilişkilerde mütekabiliyet esastır.Ülkemizde operasyon yapanın ülkesinde operasyon yapmak karşılıklılık ilkesinin bir gereğidir..Bu cinayetler karşısında suskun kalmak,yeni cinayetlerin işlenmesine davetiye çıkarmaktır.Türkiye ilk iki cinayette suskun kalarak son cinayetin davetçisi olmuştur.
Bu ülkeye sığınan, yurtlarından, vatanlarından edilen Çeçen’ler hepimizin misafiridir. Üstelik Dünya’nın kahpeliğine rağmen Rusya’ya karşı son derece şerefli bir mücadele vermişlerdir. Türk milletinin hafızasında her Çeçen bir Şeyh Şamil’dir. Şimdi onların katledilmesine göz yummak, Rusya’ya bir nota verecek cüret ve cesareti bile göstermemek, Çeçen davasına ihanettir. Hükümetlerin politikaları ne olursa olsun Türk halkının Çeçen davasına bakışı değişmeyecek, maddi-manevi destekleri devam edecektir.
Rusya’nın düşmanlarına karşı takındığı bu sınır tanımaz tavrı biraz da Türkiye’nin düşmanları açısından irdelemekte fayda var. Son on yılda Çeçen davasının bütün öncü isimleri Rus devleti tarafından tek, tek katledildi. Bugün Cevher Dudayev, Arslan Maşedov, Şamil Basaev, Salman Raduyev, Selimhan Yandarbiyev gibi isimlerin hiç biri yaşamıyor, onların hepsi Ruslar tarafından hunharca şehit edildi. Liderler ortadan kaldırılınca başsız kalan Çeçen davası da eski ivmesini kaybetti. Kafkas dağlarında artık o kahramanların savaş naraları duyulmuyor.
Liderleri yok ederek, düşmanı dağıtma stratejisi yeni değil. İsrail yıllardır Filistin’de aynı taktiği uyguluyor. Filistin davasının bütün önder isimleri bir, bir Mossad tarafından yok edildi. Hiç bir örgüt lideri belki Arafat dışında beş yıldan fazla örgütünün başında kalamadı. Şeyh Ahmet Yasin, Rantisi, Ebu Nidal gibi isimler buna örnek gösterilebilir.
Türkiye’de 30 yıldır terör belasıyla mücadele ediyor. Yüzlerce asker, binlerce insanımız PKK terör örgütünün kurbanı oldu. Kurulduğu 1978 yılında, PKK’nın üç önemli lideri vardı; Abdullah Öcalan, Murat Karayılan ve Cemil Bayık… Aradan 30 yıl geçti PKK’nın lider kadrosu hiç değişmedi, hala aynı isimler hayatta ve örgüt hala aynı isimler tarafından yönetiliyor. Türkiye 30 yılda tek bir lider ismi bile tasfiye edememiş. İki de bir TV ekranlarına çıkıp, güvenlik güçlerinin verdiği terör mücadelesini öve, öve bitiremeyenler, 30 yıldır bu isimlerin nasıl PKK’nın başında kalabildiğini, bu mücadelenin niçin tek bir lideri yok edemediğini de anlatsalar, bizde öğrensek. Rusya düşmanını Türkiye’de, Katar’da, Kuveyt’te arayıp buluyor, biz burnumuzun dibindekine bile dokunamıyoruz. Onlar liderleri vurarak problemlerini küçülttüler, biz Liderleri yaşatarak sorunlarımızı büyüttük. Saddam’ın da hatası buydu, Liderleri, yani, Barzani ile Talabani’yi cezalandıracağına, Halkı cezalandırdı ve mücadeleyi kaybetti. Umarım bizde kaybetmeyiz.