Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Kadınlar Günü ve Babalar Günü

Kadınlar Günü ve Babalar Günü

Kadınlar, biz sahtekâr erkeklerin kurbanı olmayı sürdürüyorlar. Duygularını ve bedenlerini sömürtmeyi sevenler ile bu işe mecbur kalan kadınlar, erkeklerin elinde birer oyuncak olmaktan kurtulamıyorlar.
Aksini iddia edecek hanım ya da hanımlar, hemen tepki göstermek yerine biraz düşünürlerse, ne demek istediğimi anlarlar. Mesela şunu diyebilirler mi; “Bizler asla erkeklerin istedikleri gibi yoğurdukları varlıklar değiliz...”
“Haydi canım” derler insana.
Erkeklerin gizli ya da açıktan hükmetmedikleri hiçbir ortamda, kadın kendi başına bırakılmaz. Ayrıca hanımlar da bunu istemezler. En feminist kadın dahi son nefesine kadar dirense de son anında bir erkeğe muhtaç hale gelir. Kaçınılmaz gerçektir.
Bu sebeple; ne kadınlar kendilerini “günümüz.. günümüz..” diye kandırmalılar, ne de böyle günlere sahtekârlık yaparak önem veren erkekler. Bir kısım erkeklere göre kadınlar işe yaradıkları sürece vardır. İşe yaramadıkları zaman kadın her zaman ikinci sınıf vatandaştır...
Kadınların erkeklere üstün gelme savaşı veya her alanda söz sahibi olma baskıları, fıtratlarını zorlamalarından ve zorlanan fıtratların bozulmasından başka bir işe yaramaz. Yabancı toplumları bilmem ama bizim toplumumuzda her erkeğe göre kutsal kadın, sadece “annesi, kız kardeşi ve varsa eşidir.” Hiç kimse annesine laf ettirmez, o baş tacıdır.
Fıtratına müdahale etmeyen veya ettirmeyen kadının fıtratında “annelik” özelliği hâkimdir. Annelik duygusunu yitirmeyen kadınlar; “şefkat, merhamet ve fedakârlık” abidesidir. Bu abide ise dışarıya; “sevme, sevilme ve sahiplenme” şekliyle tezahür eder.
Şimdi buradan yola çıkarak Kadınlar Günü diye uydurulan günü hangi kesimler kutluyor, ona bakalım. Her zaman söylediğim gibi, ilk sırada şiddetli geçimsizlik yüzünden yuvayı dağıtan ve özgürce(!) yaşamaktan zevk alan kadınlar. Yani çağdaş yaşamcılar.
Kendisinden başka hiç kimseyi beğenmeyip, bencilliği yüzünden evliliği ve aile kurumunu hiçe sayarak birlikte yaşamaya ayak uyduramayanlar. Para ve şöhret adına tüm kutsalları çiğneyerek, serseri mayın gibi nerede sabah orada akşamlayanlar.
Bedeni ile ruhu arasındaki köprüyü yıkan ve fiziksel özelliklerini ön plana çıkararak, bedensel figürlerle bulundukları ortamlarda ilgi odağı olmaktan zevk alan ama bir süre sonra bıkkınlık verdiklerinde, fiyat kaşeleri düştüğü için tedavülden kalkanlar. Yani çağdaşçılar.
Ruhu ile beden ilişkisi deyince şu ayrıntıyı da belirtmeliyim. Bir kısım erkeklerin kadınlarda aradıkları ruh güzelliği değil, “fiziksel özellikleridir.” Kadınların ise erkeklerde aradıkları beden güzelliği değil “ruh güzelliğidir.”
Erkekler bedene sahip olmak isterken, kadınlar ruha sahip olmak isterler. İşte dananın kuyruğu burada kopar. Çünkü bir kısım erkekler için, “anneleri, kız kardeşleri ve eşleri” dışındaki her kadın, “domino taşı” gibidir, yeri geldiğinde ve kazanacağı zaman kullanılır.
Medya dünyasına ve iş dünyasına bakıldığında, söylediklerim çok net görülebilir. Mesela reklâmları ele alalım. Reklâmlarda tanıtılmak istenen ürünler mi ön plandadır, yoksa kadınların bedenleri mi? Ya dizilerde ve müzik dünyasında, en çok kim sömürülmektedir?..
Kadını fıtratından uzaklaştıranlar, kendileri olduğu gibi ağırlıklı olarak da erkeklerdir. Kadını sere serpe kullanan erkekler, her kadına “annesi”, “kız kardeşi” ya da “eşi” gibi bakabilmeyi becerebilse, zaten böylesine rant metaı olarak kullanamazlar.
Her neyse, belki aklı bir karış yukarıda olan ve henüz hayatın ilk basamaklarında emekleyen birileri yazdıklarıma tepki gösterebilir. Tepki göstereceklere ve göstermeyeceklere şu örneği vermek isterim.
Amerika’nın bir eyaletinde ortaöğretim öğretmenleri “Babalar Günü” kutlaması yapmak isterler. Dünya Kadınlar Günü'nün merkezi ABD olduğuna göre, “Babalar Günü”nün de merkezi ABD olmalıdır. Uzun bir çalışma sonucunda “Babalar Günü” iptal edilir. Neden biliyor musunuz?
Çünkü pek çocuğun babası ya bilinmiyordur, ya da yoktur. “Çocuklar mahcup olmasın” diye iptal edilir. Burada ne kadınları suçluyorum, ne de erkekleri. Sadece kadını sömürmeyelim, onlar da kendilerini sömürtmesinler diyorum. Bilmem anlatabildim mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi