Bursa’dan Şehremini Uzunyusuf’a
Cumartesi sabah erkenden, Oktay Kaptan, Vezir Mehmed Başar'ı atıyor arabaya, oradan muhterem büyüğümüz Adalet eski Bakanı Avukat İsmail Müftüoğlu Beyefendi'yi devlethaneden alıp, Sancaktepe'ye uğrayıp fakiri de kendilerine mülâki edince, Bursa istikametinde yola koyuluyoruz.
Sayın Bakanım, “Körfezi dolaşarak gidelim, etrafı da görmüş oluruz” diyor. Giderken, Halıdere beldemize uğruyoruz, daha doğrusu eskiden belde belediyesi idi.
İsmail ağabey 1969 öncesi gençlik günlerini yâd ediyor sanki..
Bakışlarından anlıyorum, buğulu gözlerle bakıyor etrafa...
“Bak Metin'im..” diyor ve Vezir'e “Sen de dinle..” demekte ve sahil yolunda yavaş yavaş adımlıyoruz.
Oktay Kaptan ağır ağır sürüyor arabayı peşimiz sıra. İsmail Bey'in işaret parmağı dört katlı bir yalı tarzı binayı gösteriyor ve denize 5-6 metre mesafede. “Yaz aylarında buradaki daireyi kiralar, hanımefendi eşim ve çocuklarla burada kalırdık” diyor.
Rahmetli Sabri Özey ağabeyin irtihali kendisine pek mükedder bir hâl getirdi. Milli Gazete'deki iki yazısı iştah kaçırıcı ölüm gerçeğinden bahsettiğinden, bizleri de bu gerçekle iç içe kıldı.
Bursa'ya vardığımızda sağanak yağmur adetâ bardaktan değil, damacanadan dökülür gibi idi. Miting meydanına gitmeden evvel, Turan Usta'nın kasap köftesini yemek üzere lokantasına vardık.
Fomora Meydanı'na giden yollar tıklım tıklım. Bütün saçakaltları kadınlı-erkekli ve geleceğimizin teminatı gençler ve onların küçükleri ile dolu. Bir de tek tek şemsiyelerin kardeşane yan yana olmaları adetâ bir otağı hümayun meydana getirmiş.
Çok dağınık bir kalabalık var. Yağmur mecbur kılıyor. Dedim ki, “Sayın Bakanım, burada 1 kişiyi 10 kişi saymak lâzım. Bu yağmurda gelip burada duran 10 kişiye bedeldir. Hanımları ise 20 kişi saymak lâzım. Çünkü Bursa'da işsizlik korkusunun ve işsizliğin ilk farkına varan hanımefendilerdir. Neden mi? Onlar feraset sahibidirler ve yuvalarının anaç muhafızlarıdır, sıkıntının, üzüntünün geleceğini bir hissikablelvukuu ile hemen kavrarlar, bütün beşeri isteklerini bir bohçaya koyup, yuvasını gelen buhrana karşı korumaya alır. Bundan dolayı birini 20 saymak lâzımdır.”
Sevgili Orhan ile Ali Molla kardeşlerin ve de kıymetdar arkadaşlarının gayretleri, mitingi tam vaktinde başlatmaya muvaffak oldu.
Bursa'nın Yıldızları: Nilüfer'de Fikret Serkan, Osman Gâzi'de Gökhan Gerçek, Büyük Orhan'da Osman Turga, Gemlik'de Recep Aygün, Gürsu'da Mehmed Birgül, Harmancık'ta Ahmed Pelvan, İnegöl'de Zeki Anıl Gülşen, İznik'de Fikret Kara, Karacabey'de Hamid Çavdarlı, Keles'de Hasan Bingöl, Kestel'de Mustafa Bayrak, Mudanya'da Yusuf Geliş, M.Kemâlpaşa'da Burak Çelik, Orhaneli'de Mustafa Gültekin, Orhangâzi'de Ali Turgut, Yenişehir'de Ahmed Şengün ve de Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı da Zekeriya Yılmazgöz, platformda ele ele tutuşup halkı selamladılar.
Zekeriya Yılmazgöz, Ahmed Sünnetçioğlu ve İsmail Müftüoğlu Beyler ahaliye kısa, fakat çok müessir hitabelerde bulundular.
Numan Bey'in konuşmasının başlamasıyla, benim akşam 20.00'de İstanbul'da Şehremini'de Uzunyusuf sokağındaki Milli Görüş'ün sabit karargâhında sohbetim olduğumdan, yola çıkmak için müsaade istediğimde, İsmail Ağabey güle güle yerine, “Anca beraber, kanca beraber. Birlikte geldik, birlikte döneceğiz” diyerek Oktay Kaptan arabanın istikametini Topçular araba vapuru iskelesine yönlendirdi.
19.30'da Edirnekapı'da Oktay Kaptan beni bıraktığında, aile dostum Okmeydanı SSK Hastanesi Emekli İşletme Âmiri Elkt. Müh. Mahmud Celâl Gül Bey alesta bekliyordu. Vaktinde sohbetimize başladık.
•
PENDİK’E 3. DOKTOR REİS
Milli Görüş dâvâsının erlerinden biri, 2004 mahalli seçimleri ve neticesi hakkında bendenize birtakım bilgiler aktardıktan sonra, SP'nin Pendik için son derece ideal olan kıymettar mensubu Dr. İsmail Haskul Beyefendi için, riyasete seçilebilmesi amacıyla sütunumda bir tanıtım yazısı rica etti.
Çok seyrek de olsa yazılarımda bir evlâd-ı fâtihan olduğumu, Yanya'nın Kaçka çiftlikleri sahiplerinden Hattâtzâdelere anne tarafından mensup olduğumu yazmışımdır.
Yanya'nın 1913'de işgâli esnası akabinde dedem, Hattatzâdelerden Hafız Nuri Bey'in, minareye çıktığında, Yunan Efzun (etekli asker) askerlerinin ateş ettiğini, dolayısıyla câmi müezzininin Cuma salâsı sonrasında minâreye çıkamaması üzerine, vazifenin kendisine terettüp ettiğini anlamış ve Ezan-ı Muhammediyi terennüm etmek üzere çıktığı minarede görevi yerine getirirken, yine mavzerlerin mermilerinin taarruzuna uğradığını bir müddet evvel bu sütunda yazmıştım.
Hattatzâdeler, 1934 soyadı kanunu çıktığında, “Yazıcı” soyadını aldılar. Bilindiği gibi Pendik, Osmanlı Devleti döneminde, daha ziyade Rumların ikamet edip, hür ve müreffeh bir hayat sürdükleri balıkçı köyü idi.
Mücadelei Milliyeyi Mustafa Kemâl Paşa'nın kumandasındaki milletimiz, istiklâliyetini elde edecek şekilde kazanması üzerine, ehl-i salibin karşımızda yer aldığı Lozan Barış Konferası'nda hudutlarımızı belirleyen bir antlaşmayı temine muvaffak olmuştuk.
Bu sulhün netayicinden birisi de, Türkiye ile Yunanistan arasında mubadele-i nüfus eylemek oldu.
Milâdi 1360'larda Rumeli fütûhatının başlaması, 1380'lerde Anadolu'daki büyük sülâlelerin Balkanlar'ı İslâmlaştırmak gayretiyle oraya gönderilenlerin, 6 asır sonra avdetlerini getirdi söz konusu antlaşma.
Hattatzâdeler de bu mübadiller arasında Pendik'e, bir kolu da Samsun'a, velhasıl Cennet ülkemizin her biri zümrüt mesabesinde olan iskân alanlarında yeni hayatlarının köklerini salmaya başladılar.
Kaç kişi kalmıştır şimdi Pendik'teki Madalyon mezarlığını hatırlayan... Pederimin vazifesi dolayısıyla biz Pendik'e okul tatillerinde gelir, bir asırlık ömrünün 80 küsur senesini Yanya'yı geri alacağız idealiyle düşleyen Hattatzâdelerin 1908 doğumlu ve dayım olan Fethi Yazıcı'nın bostan evinde kalırdık.
Ben de bir Pendikli sayılırım.
Nitekim; nikâhım Pendik'te kıyılmıştır. Bu yüzden; Pendik'e Belediye Reisi olarak hizmet vermiş olan Opr. Dr. Orhan Maltepe ve hâzik hekim Dramalı Dr. Tahsin Arcan merhumların, eğer belediye târihinde yerleri korunmaktaysa, 3. doktor olarak kemâl-i imânla muttasıf, zarif, nâzik, müşfik ve gerçek bir kardeş muhabbeti, üzerinde bir asalet yıldızı gibi duran Dr. İsmail Haskul Beyefendi'nin Pendik'e hizmet edenler galerisinde yer alması için, reylerinizi Saadet Partisi'ne vermenizi tavsiyeyi insâni bir vazife addediyorum.
Evlâd-ı Fâtihan, Hakk'ı tutar. Kuvveti değil. Bu vasfı mümeyyizimiz hususatıyla, Saadet Yıldızlarını destekleyelim.
Geçen seçimlerde bu yalana aldananlar, birinin timsahın alt çenesi, diğerinin üst çenesi olduğunu anlamışlardır; artık kanmayacaklardır.
Fiemanillah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.