Kürtçe câizleşince Türkiye âcizleşti mi?
Soruyu şöyle de sorabiliriz: Kürtçe serbestçe konuşulunca veya Kürtçe yayın yapılınca Türkiye gücünden mi kaybetti yoksa daha çok kuvvet mi kazandı?
Cevap gayet açık!
Peki, cevabı bu kadar açık ve net olan bir soru daha önce hiç sorul(a)madı mı?
Ehline âşikâr olan bu soru ve cevap, resmî bakışın işine gelmediğinden, meseleyi açıkça konuşabilmek için koskoca bir seksen sene beklemek gerekti.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA)’nın “Kürt Meselesi” başlıklı Kasım 2008 tarihli başarılı analiz-raporunda dil meselesi, “Kürt sorunundaki temel sorunlardan biri, hatta sorunun kırılma noktası” olarak değerlendirilmiş. (www.setav.org )
Hatırladınız değil mi SETA’nın raporunu?
Hani şu 12 paşa ve emekli elçilerin beğenip de birebir aşırma yaptıkları, Star’dan Nasuhi Güngör’ün “İntihal-i Encümen” başlıklı yazısıyla tîye aldığı, Taha Özhan ve Hatem Ete imzalı önemli rapor...
Her neyse, esas konuya gelelim, raporda dil konusunda geçen değerlendirme şöyle devam ediyor: “Bu konunun tabulaştırılması ve taleplerin taviz olarak değerlendirilip reddedilmesi, söz konusu taleplerin siyasi sembolizmine olan ilgi ve merakı artırmakta, bu ise terör örgütünün dahi meşru bir sosyal zemin bulmasına neden olmaktadır. Bu nedenle anadili Kürtçe olan vatandaşların ayrıma uğradıkları hissi ortadan kaldırılmalıdır. Kültürel hak diye talep edilen hakların neredeyse tamamı, Kürtçenin serbest kullanılmasıyla ilgili taleplerdir.”
Maalesef meseleye daima güvenlik merkezli yaklaşılması ve teröre indirgenerek sorunun aşılmak istenilmesi, yaraya neşter atılmasına hep mani oldu.
Aynı hataya düşmenin mevcut hükümet için büyük bir kayıp olacağına 28 Kasım’da bu köşede şöyle dikkat çekmiştim: “Kürt meselesinde ‘statüko ile uzlaşma’ tespitlerine kapı açan şahin tavırlar yerine, bölgenin mayasını ve fıtratını iyi bildiğini düşündüğümüz, ülkeye hükümet eden kadronun, en geç önümüzdeki iki ay içinde, bölge halkını kucaklayacak mesajlar ve somut adımlar atmak yerine sadece ekonomik kalkınma vaatleriyle yerel iktidarlara talip olması hüsrana uğramasına sebep olabilir. Bunun faturasını ise hep birlikte öderiz.”
26 Eylül’de yine bu köşede sorunun nirengi noktasına temas etmiş, çözümün çok yönlü olduğuna vurgu yapmıştım: “Meselenin uzun dönemli ve kalıcı çözümü için, kültürel, ekonomik, siyasi, diplomatik boyutları birlikte değerlendirilmeli ve açılımlar buna göre yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, hiçbir düzenleme tek başına yeterli ve kalıcı sonuç vermez. Tüm bunların odağında ise, bugüne kadar, Kürt kökenli insanlarda ve özellikle bölge halkında sağlam bir vatandaşlık bilincinin veya samîmî bir âidiyet hissinin tesis ve tespit edilemeyişi ve bu bilinç ve hissin büyük oranda tahrip edilmesi bulunmaktadır.”
Çok şükür ki son dönemde, tam da kırılma noktasında ümitlerimizi yeşerten bazı adımlar atıldı. Hiç olmazsa Kürtçeyi ‘resmen’ câizleştiren ‘TRT Şeş’ yayına başladı. Türkiye âcizleşmedi, bilâkis, gücüne güç kattı. Özel kanallara da bu hak verilmelidir.
Tek kelime Türkçe bilmediği için devletin dağıttığı yardımın dahi verilmediği gözü yaşlı annelerden Kürtçe’nin serbestçe her ortamda konuşulmaya başlandığı bugünlere gelindi. Yeterli olmasa da geçmişe kıyasla gelinen nokta çok da kötü değil.
Altan Tan’ın, 603 sayfalık “Kürt Sorunu” kitabının (Timaş, Ocak 2009) alt başlığında dediği gibi “Ya tam kardeşlik ya hep birlikte kölelik” ikilemi, Kürt Sorununun Türkiye için ne nispette hayatî olduğuna dikkat çekiyor.
Tan, dil meselesini de etraflıca incelemiş kitabında. Bir dilin yaşayabilmesi ve yayılabilmesi için, bilimde, ticarette (pazarda) ve siyasette kullanılması gerektiğini, aksi takdirde kaybolacağını ifade eden Tan, körükörüne bir Kürtçe kullanım isteğinin zaten olmadığını, olduğu takdirde özellikle azınlıkları her bakımdan geri bırakan ‘etnik tuzak’ sendromunun yaşanabileceğine dikkat çekiyor. Ayrıca, yazar, bir asır önce yazılan bir reçeteyi, Bedîüzzaman Hazretleri’nin ‘Medresetüzzehra’ isimli üniversite projesini ve üniversite dili için “Arapça vâcip, Türkçe lâzım, Kürtçe câiz” formülünü de etraflıca tahlil ediyor. Bu da kayda değer...
SETA’nın raporunda da değinildiği gibi, “Kürt meselesinin kalıcı çözümü, bugüne kadar uygulanan stratejilere alternatif yeni stratejiler geliştirmekten geçmektedir. Sorun gün geçtikçe yönetilemez bir hal almakta ve Türkiye’nin geleceğini esir almaktadır.”
Kürtçenin câizleşmesi bu esaretten kurtulmanın bir ama mühim bir adımıydı. Yerel seçimler sonrası, yeni, cesur ve birleştirici adımlar gecikmeden gelmeli
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.