Darbecilerin isimleri mezarlıklara, morglara verilsin!
- Lütfü Bey; 2000 yılında her siyasi görüşten aydınlar ve sivil toplum örgütlerince “Cumhurbaşkanını halk seçsin, adayımız Lütfü Oflaz” denilerek cumhurbaşkanlığına aday gösterildiğinizde “Cumhurbaşkanı olursam yapacağım ilk iş, darbeler sonucunda cumhurbaşkanı olmuş generallerin fotoğraflarını Çankaya Köşkü’nden indirmek ve darbecilerin adlarının okullardan, sokaklardan silinmesi için bir girişimde bulunmak olacak” demiştiniz. Şimdilerde İzmir İl Genel Meclisi, Kenan Evren ile 12 Eylül adlarının İzmir’deki okullardan silinmesi kararı aldı. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu kararı?
- Bu kararı öncelikle Milli Eğitim Bakanlığı almalıydı. Ve sadece Kenan Evren ile 12 Eylül adını değil, tüm darbecilerin ve darbelerin adını okullardan silmeliydi. Bununla birlikte belediye başkanları da caddelere, sokaklara verilmiş darbecilerin ve darbelerin adlarını silmeliydi. Ve de darbeler sonucunda cumhurbaşkanı olmuş generallerin fotoğrafları Çankaya Köşkü’nden indirilmeliydi. Ne yazık ki bu, bugüne kadar gerçekleşmedi. Şimdilerde her yetkili “Demokrasi, insan hakları, hukuk” diyor ama, demokrasiyi, insan haklarını, hukuku katletmiş darbeci generallerin isimlerini de, resimlerini de kaldırıp çöp sepetine atmıyor. Başbakan asan, 17 yaşındaki çocukların yaşını büyütüp asan darbeci cumhurbaşkanlarının fotoğrafları Çankaya Köşkü’nün duvarlarından bile kaldırılıp çöp sepetine atılmıyor. Oysa darbecilerin resimleri çöp sepetine, kendileri de hapse çoktan atılmalıydı. Hadi bunların kendileri hapse atılmadı, hiç değilse resimleri de, isimleri de çöp sepetine atılsaydı. Bunlar yapılmadığı gibi, holding medyası, TÜSİAD’çı işadamları başta olmak üzere birçok kesimce darbeci generallere “büyük kurtarıcı” muamelesi yapıldı. Hem demokrasiyi, insan haklarını, hukuku katledenlere böylesine muamele yap; hem de demokrasi, insan hakları, hukuk şampiyonluğu yapmaya kalk; böyleleri hiç inandırıcı olabilirler mi? Ben derim ki, darbeci generaller ile darbelerin adları ille de bir yerlere verilecekse, mesela mezarlıklara, morglara, hapishanelere verilmeli! Kenan Evren Mezarlığı, 12 Eylül Morgu, 12 Mart Hapishanesi gibi! Demokrasiyi, insan haklarını, hukuku katleden, binlerce insanı yargısız infazlarla öldüren, yüzbinlerce insanı hapislerde çürüten darbeci generallere de, darbe dönemlerine de en yakışanı bu değil mi?
PAŞALAR ABD KARŞITIYSA, BEN DE NAPOLYON’UM!
- Ergenekon davasında yargılanan generallerin ABD karşıtı oldukları, Avrasyacı oldukları, Rusya-Çin-İran’la bir kutup oluşturmaktan yana oldukları şeklinde bir görüş var. Bu görüş hakkındaki düşünceniz nedir?
- Bilindiği gibi ben, Türkiye’nin çok kutuplu bir dış politika izlemesinden yanayım. Dünyada sadece Rusya-Çin-İran’ı içine alan değil, Chavez’in Venezuela’sı, Morales’in Bolivya’sı, Castro’nun Küba’sı gibi ülkeleri de içine alan ikinci bir kutbun oluşturulmasından yanayım. Tek kutuplu dünyada istediği gibi at koşturan ABD’li kovboyların çekineceği ikinci bir kutbun oluşturulmasından yanayım. Ancak Ergenekon davasında yargılanan generaller ve de Hüseyin Kıvrıkoğlu gibi Ergenekon’un baş yöneticisi olduğu söylenen generaller bu düşüncede mi? Böyle bir kutbun oluşturulması için en başta ABD’yi karşınıza almanız gerektiğine göre, acaba söz konusu generaller “Gerekirse ABD’yi de karşımıza alalım” diyorlar mı? Söz konusu generallerin hiçbirisi böyle demiyor. Mesela “Ergenekon’un bir numarası” denilen eski Genelkurmay başkanlarından Hüseyin Kıvrıkoğlu, “Generaller olarak biz ABD’ye, NATO’ya karşı değiliz; tercihimiz ABD’den yanadır” diyor. Zaten Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un da, bu makama oturur oturmaz yaptığı ilk konuşmada, “ABD Silahlı Kuvvetleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasındaki mükemmel işbirliğini koruyup kollamak başlıca görevimizdir” dediği, ABD’ye olan bağımlılığı ilan ettiği biliniyor. Peki Rusya-İran ile ilişkilerin geliştirilmesinin düşünülmesini kim söylüyor? Ergenekon davası kapsamında gözaltına alınıp serbest bırakılan MGK eski Genel Sekreteri Tuncer Kılınç söylüyor. Ama o da “ABD’yi göz ardı etmeden Rusya ve İran’la ilişkilerimizi geliştirmeyi düşünmeliyiz” diyor. Yani “Rusya ve İran’la bir araya gelip ABD karşıtı bir kutup oluşturalım” demiyor. Zaten ABD’yi göz ardı etmeden, ABD’yi karşınıza almayı göze almadan, ABD karşıtı bir kutup oluşturamazsınız. Onun içindir ki Ergenekon davasında adı geçen generallerin ABD karşıtı oldukları, Avrasyacı oldukları, bunun için yargılandıkları görüşü dayanaksız. Eğer bu generaller ABD karşıtıysa, ben de Napolyon’um!
KOLTUĞUYLA GÖMÜLMEK İSTİYOR BAYKAL!
- CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “Önümüzdeki seçimde AKP yüzde 52’nin altında oy alırsa başarısızlık sayılır” dedi. Nasıl yorumluyorsunuz bunu?
- Deniz Baykal kendi başarısızlığını başarı gibi göstermekte, başkasının başarısını ise başarısızlık gibi göstermekte fevkalade hünerlidir! Nitekim önümüzdeki seçimde AKP yüzde 51 oy alsa da, yani milletin yarıdan çoğunun oyunu alsa da, Deniz Baykal “AKP başarısız” diyecektir. Buna karşılık önümüzdeki seçimde CHP yüzde 21 oy alsa da, yani milletin dörtte birinin oyunu alamasa da yine de “CHP başarılı” diyecektir. Benim bildiğim Baykal, herhangi bir seçimde bırakın yüzde 21 oy almayı, yüzde 11 oy alsa bile, “Yüzde 10’un altına düşmedik ya, baraj altında kalmadık ya, bu şartlarda bu da büyük başarı” der! Böylesine bir başarısızlığı bile başarı olarak ilan eder! Futbol diliyle konuşursak, Deniz Baykal’ın teknik direktörü olduğu CHP’yi şampiyon yapmak gibi bir hedefi yoktur. CHP’nin küme düşmemesi Baykal için yeterlidir; onun tek hedefi budur. Gerçi bir zamanlar CHP’yi küme düşüren, baraj altına düşüren tek teknik direktör, tek lider olarak tarihe geçmiştir ama, hadi şimdi o konuya girmeyelim. Ve de Deniz Baykal’ın “AKP yüzde 52’nin altında oy alırsa başarısızlık sayılır” şeklindeki sözlerine cevaben Başbakan Erdoğan’ın “Seçimde ben birinci parti olmazsam koltuğu bırakırım; eğer sen birinci parti olmazsan koltuğu bırakır mısın” şeklindeki sözlerine değinelim. Belli ki Başbakan Erdoğan, Deniz Baykal’ı henüz yeterince tanımıyor. Onun bırakın baştan birinci parti olmayı, sondan birinci parti olsa bile koltuğu bırakmayacağını bilmiyor! Yahu baksanıza her seçimde millet Deniz Baykal’ı sandığa gömüyor; ama o hâlâ “Ölürsem beni koltuğumla mezara gömün” dercesine koltuğu bırakmıyor! Korkarız ki bırakın diriyken, ölürken bile koltuğuna “Hoşçakal” demeyecek Baykal!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.