Serdar Arseven

Serdar Arseven

Saadet’in durumu...

Saadet’in durumu...

Malûm; hayli zamandır yerel seçimlerin nabzını sağlıklı bir şekilde tutabilmek için “il il”, hatta bazı yerlerde “ilçe ilçe” geziyoruz.
Ziyaret ettiğimiz merkezlerde, ilk dört içinde yer alacağı belli olan bütün partilerin “seçim bürolarına” gitmeye, adayları ile görüşmeye gayret ediyoruz.
“Etkili” sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, yerel medya organlarındaki meslektaşlarımız ve Vakit İl Temsilcisi olarak görev yapan arkadaşlarımızla bir araya geliyoruz.
Daha da önemlisi, sokaktaki, çarşı-pazardaki vatandaşlarla konuşuyor, onların sadece sözlerinden değil, hâl ve hareketlerinden çıkarttığımız mesajları da dikkatlice kaydediyoruz.
Elde ettiğimiz malzemeyi her akşam derleyip toparladıktan sonra bir sonuca ulaşmaya çalışıyoruz.
Bir araya getirdiklerimiz anlamlı bir neticeye ulaştırmıyorsa, acele etmiyor;
“Aradan birkaç gün geçsin, durum biraz daha netleşir” diyerek bir başka şehre geçiyoruz..
“Hangi parti yüzde kaç oy alır ve nereleri götürür?”ün ötesinde, siyasetin önümüzdeki aylar ve yıllarda ne gibi şekiller alabileceğine dair ipuçlarını yakalamaya çalışıyoruz.

Diğer partilere ilişkin değerlendirmelere, kısmetse önümüzdeki günlerde gireriz...
Bugün; gittiğimiz her seçim bölgesinde karşımıza çıkan “Saadet ne yapar?” sorusuna cevap arayalım:
Ve işin içine “stratejiyi” de katarak bir adım ötesine geçmiş olalım!..
Efendim; sadece Saadet taraftarları değil, siyasi tercihleri farklı olanlar da neredeyse fikir birliği halinde ifade ediyorlar ki; Numan Kurtulmuş’un Genel Başkanlık koltuğuna oturmasından bu yana SP’nin iddiası bir hayli arttı...
Üzerinde çalıştığım birçok seçim merkezinde, “ilk üç” içinde görünüyor bu parti... Genel Başkan Kurtulmuş’un “21 ilde iddialıyız” tespitini biraz abartılı bulabilirsiniz...
Ancak, ben de en az 10 şehirde “ilk üç” içinde yer alacaklarını ve bazı il belediyelerini kazanabileceklerini, birçok ilçe ve beldede ise mutlaka “çarpıcı” sonuçlar alacaklarını düşünüyorum.
Gerçekleştirdiğim “kişisel anketler”, bölgelerin “güvenilir nabız uzmanları” ile yaptığım görüşmeler bunu gösteriyor.
Bunun “genel tabloya yansıması” nasıl olur?..
Bu konudaki tahminimizi kısmetse “son düzlüğe” girdiğimizde yazarız...
Bugünlük şunu kesin olarak ifade edelim ki;
Numan Kurtulmuş’la yeni dönemin getirdiği heyecan ve hareketliliğin dikkatlerden kaçması mümkün değil... Takip ettiğimiz “Doğu Seferi”nin bilhassa Ağrı, Bingöl ve Tatvan duraklarındaki “heyecan”ın, “tempo”nun ve “katılımcı sayısının” yüksekliği dikkat çekiciydi.
Ve... “Fırtına”nın değilse de, “rüzgârın” habercisiydi!..

Bunlar Saadet için iyi gelişmeler...
Dahası; Saadet gibi köklü, şuurlu ve dinamik bir hareketin yükselmesi, Türkiye’nin yararınadır!.. Saadet’in tırmanması “hak ve özgürlük alanı”nın genişlemesini arzu edenlerin ellerini güçlendirecektir!..
Ve de... “Laf değil çözüm” taleplerinin bütün kulaklara ulaşmasını sağlayacaktır!..

Bu söylediklerim ilginçtir; birçok AK Partili tarafından da dile getirilmekte...
İşte, en nazik noktaya geliyorum; özellikle “Milli Görüş” kökenli AK Partililer, SP’nin “Yakın çevreyi rahatsız edecek üsluplardan kaçınması halinde” mesafe kat edebileceğine inandıklarını ifade ediyorlar!..
Ve bunun “Türkiye’nin hayrına” olduğunun altını çiziyorlar!..
Evet; bu “üslup” meselesi son derece önemli, AK Parti’yi ve AK Partilileri “uzaklaştıracak” bir üslupla politika yapacak olursanız, “büyümeyi” fevkalade güçleştirirsiniz!..
Birilerini “salt iyi” ya da “salt kötü” olarak nitelendirmekten ve kategorize etmeye çalışmaktansa, mesajınızı vermek için “en uygun üslubun hangisi olduğuna” kafa yorarsanız, sonuç alma ihtimalinizi artırırsınız!..
İşte bu meseleye ilişkin birkaç cümle:
“Bugüne kadar AK Parti’nin bakış açısındaki ve uygulamalarındaki yanlışlıkları dile getirdim... Onları Milli Görüş’e davet ettim... Ancak, bunu ‘hakaret etmeden’, ‘incitmeden’, ‘uzaklaşmalarına sebep olmadan’ yaptım.”
Bunları söylemek suretiyle parti tabanına üslup konusunda tavsiyelerde bulunmuş oluyor Genel Başkan Numan Kurtulmuş.
Evet, bazı gerçekleri dile getirmenin bin türlü yolu vardır...
Yolların en kötüsü de, “bağları tamamen kopmasına sebep olan”dır!..
Gördüğüm o ki; bunun önemini kavrayan Saadet Partililerin sayısı hızla artıyor...

YEREL SEÇİM VE STRATEJİ!..
Gelelim, “Strateji ve İl Genel Meclisi” bahsine...
Görüştüğümüz birçok Saadet Partili;
“İlle de diğer partilerden birinin adayına oy atacak olanlar, hiç olmazsa İl Genel Meclisi’nde Saadet’i tercih etsinler” mesajını vermeye çalışıyor!..
Bu çağrı AK Partilileri de kapsıyor elbette;
“AK Partililer belediyede kendi adaylarını İl Genel Meclisi’nde de bizi destekleyebilirler!” mesajı önemli...
Peki... Buna mukabil, AK Partililerin talebi olmaz mı?..
Onların söylediklerini de birkaç cümlede toparlayacak olursak:
“Saadet Partililer; iddialı oldukları, almayı gözlerine kestirdikleri yerlerde sonuna kadar asılsınlar.. Ancak, alma ihtimalleri olmayan yerlerde ve bilhassa da ‘teröristlerin ve maneviyat düşmanlarının’ iddialı oldukları yerlerde stratejik davranabilirler!.. Sadece buralarda, İl Genel Meclisi için kendi partilerini, belediye için de bizi tercih edebilirler!..”

Tabiî...
Saadet Partisi sadece “AK Parti” tabanından oy çekmeye çalışmıyor...
Başka partilerin “tabanları” ile de yakından ilgileniyor...
Ve doğal olarak, “hem belediye, hem de il genel meclisi” için alabildiğine asılıyor...
AK Partililer de, “düşüş var” görüntüsünü oluşturmamak için çaba sarfediyor...
Bütün bu gerçeklerin yanında bir gerçek daha var:
Bugün için ayrı yerlere düşmüş gibi görünen Saadet’teki Milli Görüşçülerle, AK Parti’deki Milli Görüş kökenlilerin günün birinde “aynı çatı altında” buluşmaları kuvvetle muhtemel!..
O noktaya kadar “kalıplaşmış hareketler” yerine “stratejik tavırları” tercih etmek ve her seçim bölgesini “kendi şartları” içinde değerlendirmek söz konusu olabilir mi acaba?..
Saadet Partisi, “ilk genel seçim için baraj endişesini tamamen ortadan kaldıracak bir neticeyi” İl Genel Meclisi sonuçları ile ortaya koyabilirse hızla yükselir...
Geçen seçim neticelerinden pek de farklı olmayan bir tablonun ortaya çıkmaması için “stratejik tavra” ihtiyaç yok mu?..
Şüphesiz; CHP’lilerle DTP’liler ve Doğan medyası, bu sorunun gündeme getirilmesinden hoşlanmazlar...
Saadetlilerle AK Partililer onların “hoşlanmadıklarını yapmaları” mümkün değil mi acaba?..
Her ikisinin de “hedeflerine ulaştığı” bir seçim?.. Olmaz mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi