Yürek mektuplar
Ahmet Cinkara;
“Ortaokuldan itibaren kitaplarınızı büyük bir hazla okuyorum. Yavuz Sultan Selim’e ilişkin kitaplarınız tarihe ilgi duymama sebep olmuştu.
“Kitabınızı okurken, kendimi Mısır’a yürüyen Yavuz Sultan Selim’in ordusunda gibi hissetmiştim. Sürekli bunun hayalini kuruyordum.
“Anam beni bir yere gönderdiğinde, koşarak gider gelirdim. Bir sonraki sayfada ne olacak diye merak eder, döner dönmez bıraktığım yerden okumaya başlardım.
“Arkadaşlarla Çukurova’ya çalışmaya gider, oradan kazandığım 3-5 kuruş parayla tarihi kitaplar almaya koşardım. Tüm arkadaşlarıma da bu kitapları okutmaya çalışırdım. Ama okumaları için verdiğim kitaplar maalesef geri gelmezdi.
“Lise son sınıfa geldiğimde Tarih öğretmeni olmak istedim ama kaderde bilgisayar öğretmenliği yapmak varmış. Derslerin ilk 10-15 dakikası tarihi anlatmakla geçiyor. Öğrencilerim hocam ne olur bilgisayar dersini sonra anlatın, şimdi tarihe devam edelim diyorlar. Öyle hoşlanıyorlar.
“Hocam yazacak mevzu çok, ama söylemek istediğim, öğrencilerimin arasında ‘Ankara Savaşı’nı bilmeyenler, Timur Han’ı tanımayanlar var. Doğrusu şaşkına döndüm. Yıldırım’ı. Timur’u bilmeyen nesil olur mu?
“Böyle bir çocuğa hangi liseden geldiğini sordum. ‘Süper liseden’ dedi. Aman Allah’ım! Öğrenci üniversiteye süper lise mezunu olarak girmiş, ama tarihin temel taşlarından haberi yok. Üstelik de babası tarih öğretmeni imiş.
“Ben hâlâ şoktayım! ‘Peki annen ne iş yapıyor?’ diye sordum bu kez. Kızcağız güldü ve ‘Annem de tarih öğretmeni’ dedi. Ablasının da tarih bölümünde öğrenci olduğunu sözlerine ekledi.
“Hocam, ‘Biz Osmanlıyız’ isimli kitabınızdan dolayı çok teşekkür ederim. Her ay 3-5 tane kitap alıp öğrencilerime okutuyorum. Sağ olsunlar onlar da diğer arkadaşlarına okutuyor. ‘Biz Osmanlıyız’ isimli eseriniz bulunduğum üniversitede çok ilgi görüyor. Hatta bir öğrencim bir gün gelmiş, elindeki 6-700 sayfalık kalın kitabı sallayarak ‘Hocam bu kitap Osmanlıya çok kötü saldırıyor’ demişti. Hemen ‘Biz Osmanlıyız’ isimli eserinizi öğrencime verdim. Okuyunca, o ‘kalın’ kitabı kast ederek, ‘Ne maksatla yazıldığını anladım’ dedi.
“Malum Hocam, tarih bir milletin enerji deposudur. Enerjisini tarihinden almayan millet tökezler, hatta yok olur.
“Üzerimizde çok emeğiniz var. Hakkınızı helal edin.”
• Sevgiler, selamlar Hocam. Varsa bir hakkım helal olsun. Ancak benden aldıklarınızı hak ettiğinizi şu yaptıklarınız zaten gösteriyor. Verdiğiniz örnek gerçekten de ilginç. Ama tüm gençlerimiz çok şükür böyle değil. Bana gençlerden gelen soruları görseniz umudunuzun ibresi yükselir.
Tarih konusunda gösterdiğiniz hassasiyeti ve çabalarınızı ayrıca kutluyorum.
Elimizden geleni yapalım yeter, sevgili Hocam.
Ayla Terzioğlu;
“18 yaşımı doldurmak üzereyim. Lise öğrencisiyim. Babam Türk, annem Alman... Hayatımın 14 buçuk yılını Almanya’da geçirdim. Çok farklı hayatlara tanık oldum...
“Türkiye’de özellikle kadınlar biraz abartılı yaşıyor. Fazla gösterişe kaçıyorlar. Sanki süslenip-püslenme ve ev döşeme dışında bir şey düşünmüyorlar. Konuşmalarının çoğunu bunlar oluşturuyor. Oysa hayatta bunların dışında bunlardan çok daha önemli konular var.
“Kadınların fazla süslenmemesine ilişkin bir yazınız, hissiyatıma tercüman oldu.
Gayet anlaşılır ve gerçekçi örnekler verdiğiniz için size çok teşekkür ederim! Ben bir kız olarak, bu konuda hep sıkıntı yaşardım. (Aslında sıkıntı doğru kelime değil ama böyle idare edelim).
“Beni dar giyinmem, makyaj yapmam için zorladılar hep. Bazılarının kendini güzelleştirmeye çalışma dışında bir işi ve derdi yok sanırım.
“Bu çevre baskısı bir ara sinirlerimi müthiş bozdu. Süslensem ne olacak? Kendimi mini etekle veya bir ton makyajla daha mı iyi hissedeceğim? Bu ülkedeki kadınlar/kızlar kafalarını güzelleşmeye takmışlar! Sanırım televizyondan fazla etkileniyorlar.”
• Bakalım bu işe çevren ne diyecek Ayla? Umarım sana kızmazlar!
Şaka bir yana, dindar kadınlarımız bile aşırıya kaçmaya başladı. “Mahalle baskısı” dedikleri bu olsa gerek. Eskiden dünyaya ve dünyalığa fazla önem verilmezdi. Hayat tarzımız “ebedi saadet”e dönüktü. Sanırım dünya bize galip geldi. Fani lezzetlerle avunmaya çalışıyoruz!
Almanya’da büyümüş olmana rağmen böyle bir hassasiyet göstermeni kutluyorum Ayla. Doğru yoldasın. Aynen devam bence...
H. Hüseyin Zengin;
“Yavuz Hocam; gerçekten de öyle bir konu gündeme getirdiniz ki, söyleyecek söz bulamıyorum. 90’lı yıllardan sonra, dediğiniz gibi, tesettürün içini boşalttılar. Bunu modacılarla bizim dindar kadınlar el ele yaptı…
“Günümüzde dindar kadın örtünmek için değil, cazibeli görünmek için giyiniyor.
“Kısacası bu konuda yazdıklarınıza tamamen katılıyorum.”
• Sağol Hüseyin kardeş. Birbirimizi uyara uyara düzeleceğiz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.