Hoş geldin Ali’m, hoş geldin!..
Değerli okuyucularım; 18 Mart Çarşamba günü tarihimizin en önemli savaşlarından biri olan Çanakkale destanının 94. seneyi devriyesini idrak edeceğiz..
Hakk için, Hakikat için, aziz milletimizin başını yere eğdirmemek için gösterilen bir çabanın, verilen amansız bir mücadelenin ismidir Çanakkale!.. Bir başka ifadeyle sadece Allah’ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can etmiş yiğitlerin gerçek hikayesidir Çanakkale!..
Allah hepsine gani gani rahmetler ihsan eylesin!..
Bugünkü yazımda Çanakkale’yle ilgili gerçek bir anektodla karşınızdayım..
Önce Balıkesirli Hüseyin oğlu Ali’nin hikayesi..
Ali dini bütün bir gençti.. Aynı zamanda “hafızdı..”
Ali’nin anası Emine; “ah bir de oğlumun mürüvvetini görsem” diye geçirirdi içinden!. Uzatmayalım, gün geldi ve köyün güzel kızı Ayşe’yi oğlu Ali’ye istedi Emine ana!.. Çok geçmeden de savaşın gölgesinde sade bir düğünle evlendiler.. Seneler 1915’i gösteriyordu..
Birkaç ay henüz geçti ki, Ayşe, Ali’yi kendi elleriyle hazırladı cepheye!..
Git Ali’m, dedi Ayşe!..
Hakk için, vatan için, doğacak evlâdımız için git!..
Gitmek lâzımdı elbette!.. 0turma zamanı değildi.. Vatan söz konusu olunca, yardan da, serden de, geçilirdi.. Ali, bağrına taş basarak; “kısmetse dönerim..”dedi.. Ardından, anacığını ellerinden, Ayşe’sini ise alnından öperek ekledi;
“Sizleri Allaha emanet ediyorum, hakkınızı helal edin!..”
Ali kış soğuğunda gitmişti!.. Cepheden ise şehitlerin haberi ulaşıyordu köye!..
“Ali’m den haber var mı” diyordu Ayşe, kalbi yerinden fırlarcasına!..
Bir haber yoktu Ali’den!.. Sağ mıydı, yaralı mıydı, bilen yoktu.. Ayşe, günlerce, aylarca, bekledi.. Heyhat!. Tıpkı Yemen gibi, tıpkı Galiçya gibi, Çanakkale’den de giden gelmiyordu..
Günler sıkıntıyla geçiyordu.. Asker Ali’den haber alınamıyordu.. Ayşe’nin tek tesellisi küçük yavrusu Ömer’di artık!.. Çalan her kapı, duyulan her ayak sesi, Ayşe’nin yüreğini hoplatıyordu..
Ya gelen Ali ise!..
Rüyalarında Ali’yi görüyor, asker kıyafetiyle karşısında duran Ali’nin yaralarını pansuman ediyordu Ayşe!.. Ama rüyalar bir türlü gerçek olmuyordu.. Babasının fotoğrafını bile görmeden büyüyen Ömer, yürümeye başlamıştı.. Ömer, Çanakkale’yi anlatan ninnilerle büyümüş, masal yerine, destanlar dinlemişti anasından!..
Gün geçti, devran döndü.. Ülke düşmandan temizlendi.. Ali’nin âkıbetinden hâlâ haber yoktu.. Kolunu, bacağını, Çanakkale’de bırakan erler bile dönmüştü köylerine, fakat Ali’cik dönmemişti..
Yaslı anacığına acısını unutturmaya çalışan Ömer, büyümüş, iş güç sahibi olmuştu.. Ayşe ne vakit bir yere gidecek olsa, ya da komşularına, akrabalarına bile gitse, hep aynı sözü söylüyordu oğluna;
“Ya Ali’im gelirse!..
Ardından ekliyordu;
“Baban gelirse, çağır beni oğul..”
Evet, yıllar su gibi aktı.. Ayşe, Ali’nin geleceği ümidiyle yaşadı, durdu.. Alınlarda çizgiler derinleşti, saçlara beyazlar düştü.. Artık yaşlanmış, güçten takatten kesilmişti.. Ve bir gün geldi hastalandı.. Son demlerinde oğlu Ömer’i yanına çağırdı, yavaşça; “oğlum” dedi.. “Bana iyi baktınız, hakkınızı helâl edin!.. Sakın unutma yavrum, baban bir gün gelirse, ona;
“ANNEM SENİ ÖMÜR BOYU BEKLEDİ” de!..
Ömer’in ve yanındakilerin gözlerinden yaşlar boşalırken Ayşe beklenmedik bir şekilde irkilerek doğruldu.. Kapıya doğru gülümseyerek;
“HOŞ GELDİN ALİ’M, HOŞ GELDİN!..” diyerek ruhunu teslim etti..
Evet aziz okuyucularım.. Çanakkale savaşında Ali ile Ayşe’nin hikayesine benzer nicelerine şahitlik edilmiştir.. Nice yuvalar dağılmış, nice çocuklar babalarını görememişlerdir.. Ancak inanıyoruz ki canlarını feda edecek kadar olan Hakk ve vatan sevgileri, onları inşallah İndallah’ta layık oldukları mertebeye ulaşacaktır..
Yazımızı şöyle bitirelim..
Ey bu vatanın gerçek kahramanları.. Yarbay Hasan’lar.. Vefa Lisesi Muallimi Ahmet Rıfkı’lar.. Seyid 0nbaşılar.. Ayaşlı Ecir’ler.. Balıkesirli Ali’ler.. Pehlivan Ahmet oğlu Edirneli İsmail Çavuş’lar.. Mülazım-ı Evvel Arif’ler.. Mekteb-i Sultani talebesi Celal İbrahim’ler.. Gostivarlı Kadir Çavuş’lar.. Hukuk öğrencisi Hasan Ethem’ler.. Ahmet’ler.. Mehmet’ler.. Hasan’lar.. Hüseyin’ler.. Ve de nice isimsiz yatanlar!.
Bu aziz kahramanlara vatan şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy’un mısralarıyla seslenelim;
EY ŞEHİD OĞLU ŞEHİD, İSTEME BENDEN MAKBER!.
SANA AGUŞUNU AÇMIŞ DURUYOR PEYGAMBER!.
Mevla Teala(cc) tüm şehidlere rahmet eylesin!..
Ruhlarına Fatiha...