'Genç subaylar rahatsız' provokasyonsa...

'Genç subaylar rahatsız' provokasyonsa...

Mehmet Gündem'in Salim Dervişoğlu'yla yaptığı mülakat önemli ayrıntılar içeriyor. Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı, Yeni Şafak'ta, 'Genç subaylar rahatsız' mesajlarını provokasyon olarak niteliyor.
İster istemez 'o zaman provokatör kim?' sorusu akla geliyor. O mesajları haberleştiren gazete ve habere imzasını atan gazeteciye bu nitelemeden ne kadar pay çıkıyor? Cumhuriyet Gazetesi ve Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök tarafından lanetlenmişti. Farklı ve o tehditlere muhatap olmamış bir ağzın, Dervişoğlu'nun değerlendirmeleri gerçekten önemli.

Şöyle diyor, Salim Paşa: "Genç subaylar rahatsız tabiri imzasız mektuplarla bize, kumandanlara o kadar çok geldi ki. Hatalarımızdan biri budur, dünyanın hiçbir yerinde imzasız mektuba hukuki bir işlem yapılmaz. Şerefli olan insan, mektubun altına ismini yazar. Türkiye'yi kaşımak isteyenler bu yolu kullandılar. Bunların çoğu provokasyondur. Ben yırtar atardım. Bu mektuplar sivillerin eline geçince, kendilerine gerekçe arayanlar 'genç subaylar rahatsız' dediler." Kendilerine gerekçe arayanlar ifadesinin altını çizmek gerekiyor.

Türkiye'deki asker-sivil ilişkilerini özetleyen bir örnek. Askerin sivil hayata müdahalesini arzulayanların maskesi bu tür beyanatlarla düşüyor. Asker içinde böyle emeller taşıyanlar elbette var. Ancak sivildeki uzantıların tahrikleri ve cesaretlendirmeleri sonucu belirliyor. Türkiye'de darbelerle yüzleşemeyişimiz, hesap soramayışımızın altında da işbirlikçiler var. Darbecilere hesap sorulmaya kalkıldığında sesin başka taraflardan çıkmasının sebebi de bu. Zira bir sonraki adımda yardım ve yataklık yapan, hatta kışkırtan sivillere sıra gelecek. Ergenekon terör örgütü yargılamalarında 'zorunlu' avukatlık yapanların altını deşelediğinizde böylesine bağlantılar çıkacak. İddianamede adı geçenleri 'Saygın generallerin bunları yaptığına nasıl ihtimal verirsiniz?' diyenler, Çevik Bir'le ilgili sorulara cevap veremiyor. Evet, en üst düzey görevler yapmış bir general olması, evrakta sahtecilik yapıp insanların hayatını karartmasını engellemedi. Sahte ifade tutanaklarıyla Cengiz Çandar, Mehmet Ali Birand gibi gazetecilerin kariyerleri, Akın Birdal'ın ise yaşamı karartılmaya çalışıldı.

Dervişoğlu'nun diğer sözleri de kayda değer. Mesela anayasa değişikliklerinin siyasilerin işine gelmediği için savsaklandığını belirtiyor. Bence haklı. Yaklaşık 30 yıldır seçim bildirgelerine 'darbe anayasasını değiştireceğiz' diye yazdılar. Fakat mecburi düzenlemeler dışında dişe dokunur şeyler yapılmadı. Anayasa'nın uzantısı olan Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu'na sıranın gelmesi istenmedi. Dervişoğlu'nun ifadesiyle 'Parti içi diktatörya liderleri mutlu etti.' Paşa, Kürt meselesiyle ilgili de cesur şeyler söylüyor: "Kürt meselesi üzerinde cesaretle düşünmemiz lazım, sadece askerî yöntemlerle çözülmez, bugün öldürdüğünüz teröristin çocuğu yarın büyüyecek ve bu düşmanlık sürekli beslenecek... Sorunun kökünü kurutmak lazım... Onların söyledikleri, istedikleri bir şeyler var, bir de bizim yapmadıklarımız var... Oturalım cesaretle bunları konuşalım, yapılabilecek olanları ertelemeyelim. Ekonomik adımları atmadık, Kürtleri kültürel bakımdan ülkeye entegre edemedik, asimile etmeye çalıştık. Yeni bir entegrasyon politikası belirlemeliyiz. Kuzey Irak'ın ilgi odağı olmasından korktuk, hâlâ da korkanlar var. Bu korkuyu gidermenin yolu kendi coğrafyamızı ilgi odağı haline getirmekten geçer ki bu potansiyelimiz ziyadesiyle var."

Dervişoğlu bunları söylerken bir başka emekli Orgeneral Necati Özgen, Kürtçe televizyonun zararını anlatmaya çalışıyor. Köylerde kadınlar 'TRT'den Türkçe öğreniyorlarmış' yine öğrenebilirler. Beş kanal Türkçe yayına devam ediyor. Terör örgütüne ait televizyonun bölgedeki etkinliği ve halka ulaşmakta devlet olarak yaşanan zorlukları anlatan raporları paşaya okutmak lazım.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi