Çanakkale Zaferi’ni anlamayan bir şair
Aşağıya aldığım mısralar kıyamete kadar rahmetle anılacak ve yine kıyamete kadar arkasından Fatiha okunacak İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Destanı’ndandır.
Destanın her bir mısraı ansiklopedileri dolduracak nitelikte mana yüklüdür. Buraya sadece üç mısraını aldım. “Allah milletimize bir daha böyle destanlar yazdıracak savaşlar vermesin.” Biliyorsunuz merhum Akif’in de böyle bir duası vardır.
Lakin gelin görün ki bazı çevreler, özellikle de CHP zihniyetliler, hem Akif’ten hem İstiklal Marşı’ndan hem de Çanakkale Destanı’ndan çok rahatsızdırlar. Bu hoşnutsuzluklarını da sık sık dile getirmekten çekinmezler. Bugün ve geçmişte de pek çok örneğini yaşadık ve halen de yaşıyoruz.
Şimdi Çanakkale Zaferi’nin 10. yılından bir anekdot aktarmaya çalışacağım. Ama önce şu mısraları bir okuyalım
………
Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
……….
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
……..
Merhum Akif’in tarif ettiği ve anladığı Asım’ın nesilleri olmasaydı, şimdi belki de İstanbul’umuzda ve ülkemizin diğer bölgelerinde pasaportla dolaşan turist kılıklı adamlar olacaktık. Asım’ın nesli sayesinde istiklalimizi ve kurtuluşumuzu elde edebildik.
Çanakkale Zaferimiz her geçen yıl daha büyük bir coşkuyla kutlanıyor. Yediden yetmişe bütün bir millet olarak şanlı geçmişimize sahip çıkıyoruz. Elbet içimizde arızalar da çıkıyor ve çıkacaktır. Bu arızalara takılıp kalmak doğru değil diyerek, Çanakkale Zaferi’nin 10. yıl kutlamalarından sözünü ettiğim hadiseyi nakletmek istiyorum.
Gelibolu Yarımadası’nda zafer kutlamaları yapılmaktadır, tarihçiler ve şairler başta olmak üzere, kutlamalara duyarlı olan insanlar kendi çaplarında savaşın çeşitli yönlerini anlatmaktadır. Rivayete göre o yılın ünlü şairlerinden “Kabe Arabın olsun, Çankaya bize yeter” diye yazan ve milletin dini hisleriyle alay eden Behçet Kemal Çağlar da vardır.
Söz sırası kendisine geldiğinde karşısındaki topluluğa hitaben; “Size burada Çanakkale hakkında bir Türk’ün yazdığı şiiri okumak isterdim ama ne yazık ki, bir Arnavut’un yazdığını okumak zorundayım” der ve birkaç mısra okur. Orada bulunanlar böylesine seviyesiz hakaret ve aşağılamadan çok rahatsız olup, başlarını öne eğerler.
Kutlamanın tüm tadı tuzu kaçmıştır. Dinleyenlerden birinin şöyle söylediği anlatılır: “Behey utanmaz adam, dön de bir arkana bak. Filistinli, Cezayirli, Tunuslu, Iraklı, Faslı, Etiyopyalı, Gineli, Kıbrıslı, Kafkaslı, Balkanlı ve Türkiye’nin her köyünden, her kasabasından, her vilayetinden ve dahi bütün İslâm âleminden, yüzlerce asker yatıyor. Onlar burada şehit olmasaydı, sen bugün çıkıp böylesine hakaret edebilir miydin?”
Ne yazık ki, bugün de nice Behçet Kemal Çağlar tipi insanlar var ülkemizde. Geçtiğimiz yıllarda Çanakkale gezilerine çok defa katılmıştım. Gelibolu’nun küçük bir lokantasında otururken, yaşlıca bir zat şöyle demişti:
“Biliyor musun evladım, Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden buraya ziyaretçi gelir ama bizim bölgemizden milletvekili seçilen CHP ve DSP’lilerden hiç gelen olmaz. Nedense bu adamlar çok soğuktur bizim şehitlerimize karşı.” Hemen şunu hatırlatayım. Şimdiki CHP ve DSP’li vekillerden belki gidenler olmuştur, sözünü ettiğim konuşma 2000 yılındaydı. Birilerinin çıkıp artistlik yapmasına gerek yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.