Çanakkale Savaşlarında orantısız güç
Söyler misiniz lütfen ey maddeciler, şu “Çanakkale Zaferi”ni hangi maddi temele dayandıracaksınız?..
Devletin parası var mıydı? Yoktu…
Devlet o kadar fakirdi ki; savaşan askerlerine miğfer dağıtamıyor, bu yüzden binlerce askerimiz, İngiliz uçaklarından atılan çivi bombalarına canlı hedef olup, şehâdet şerbetini içiyordu.
Peki bari devlet cephelerde savaşan askerin karnını doyurabiliyor muydu?..
Hayır, doyuramıyordu...
Anadolu’nun dört bir yanından gelen gencecik vatan evlâtları, kavrulmuş süpürge tohumu kemirerek savaşıyor, subaylarımız haftada bir çıkan sıcak çorbalarını bile, “Onlar güzel yemeklere alışkındır, biz nasıl olsa idare ederiz” diyerek, İngiliz esirlerine ikram ediyordu…
Askerlerin silâhları muntazam mıydı? Değildi…
Müttefiklerin modern silahlarının yanında “çakaralmaz” denebilecek kadar eski silahlarla savaşıyorlardı…
İsterseniz resmi belgelerden bir döküm vereyim…
Müttefiklerin elindeki savaş gemilerinin toplamı 250 bin tondu ve dünyanın en modern, en büyük zırhlılarıydı…
Bizim ise elimizdeki gemilerin toplamı sadece 25 bin tondu… Üstelik bunlardan bir kısmı çoktan hurdaya ayrılması gerekecek kadar eskiydi.
Düşmanın 18 büyük zırhlısı, 24 denizaltısı, 13 torpido gemisi, 42 bombardıman ve keşif uçağı vardı…
506 topla mevzilerimize günde ortalama 23 bin mermi atıyorlardı.
Bizde çoğu eski ve demode olmak üzere sadece 150 top vardı ve bunlarla günde ortalama 370 mermi ancak atılabiliyordu.
Top eksikliğini gidermek için, Mehmetçikler, köylerden soba boruları toplamış, mevzilere dikmiş, arada bir altında çalı-çırpı yakarak duman çıkarmalarını sağlamışlardı…
Dumanı tüten soba borularının, İngiliz zırhlılarından ateşlenmiş top gibi görünmesini ve bu sayede morallerinin biraz olsun bozulmasını sağlamaya çalışıyorlardı.
Yani…
Karşımızda dünyanın en teknik, en büyük, en güçlü donanmasıyla en iyi yetişmiş orduları vardı…
Teknik açıdan oldukları kadar silah, mühimmat, gıda ve giyecek açısından da mükemmel donanımlara sahiplerdi…
Buna rağmen yenilmeleri ne anlama geliyor?
Kahramanlık destanlarının, savaş menkıbelerinin, akıl almaz gizemde olayların (Norfolk Taburu’nun bulutlar tarafından yutulması gibi) İngiliz resmi belgelerine kadar girmiş olması ne anlama geliyor?
Gerçek şu ki; saldırganların her şeyleri vardı, tamdı; savunanların ise hemen hiçbir şeyleri yoktu…
Buna rağmen bu korkunç savaşı kazandığımıza göre, bu işi nasıl başardık?
•
Tarihi gerçekleri inkâr etmek suretiyle, tarihe ve tarihi yapan kahramanlara sataşmak, yeni bir moda akım galiba…
Önce Fatih Sultan Mehmed’i hedef aldılar: İçki içtiğini filan yazdılar. Ardından gemileri karadan yürüttüğünü inkâr etmeye kalktılar…
Neredeyse, “Bizans hiç fethedilmedi, İstanbul sandığınız yer aslında daima Bizans’tır” diyeceklerdi…
Ecdadın yürek vuruşuyla buluşamamış olanlardan her şey beklenir.
Tabiî iddiaların aksi tek tek ispatlandı. Ama bu sefer de Ulubatlı Hasan’a sarktılar: Öyle birisinin yaşamadığını yazıp çizdiler…
Yani yiğitlerden bir yiğit, Bizans’ın böğrüne Hamd Sancağı’nı dikmemiş miydi? Dikmişti. İşte o Ulubatlı Hasan’dı! (Ulubatsız Ahmed, ya da Mehmed olsaydı sanki ne fark edecekti? Önemli olan bizden birinin Bizans’ın böğrüne bayrağı dikmesiydi).
Çanakkale Zaferi’ne ilişkin olarak anlatılan kahramanlık destanları “efsane”den ibaretmiş…
Seyit Ali Onbaşı 250 kiloluk top mermisini sırtında taşıyıp namluya sürdükten sonra, topu ateşlerken, “Besmele” filan çekmemiş…
Peki ne yapmış: Bu iddiaları ortaya atanlar gibi, kafayı mı çekmiş?
Seyit Ali’nin, o yağız Anadolu delikanlısının, daha önce hiçbir idman yapmadan, 250 kilo ağırlığı nasıl kaldırdığını kim açıklayabilir?
“Besmelesiz beslemeler” bunu açıklayabilirler mi?
Yahu, bu patronajın televizyonlarında oynatılan mafya dizilerindeki kiralık katiller bile “Besmele” eşliğinde kurşun sıkarken, Osmanlı terbiyesi almış, yani, “Bismillah her hayrın başıdır” hakikatine yürek bağlamış Seyit Ali Onbaşı’lar Besmelesiz tetik keser mi?
“Besmele” çekmek, yani işe Allah’ın adıyla başlamak bu milletin kökü, temeli, ruhu ve mayasıdır. Düşman donanmasının medar-ı iftiharı Ochean Zırhlısı’nı batıran mermi de, abdestli ağızdan çıkmış “Besmele” eşliğinde gönderilen mermidir.
Unutmayın: Ne kadar “Besmeleli insan” yetiştirirsek, o kadar “Ochean” batacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.