Yunus Vehbi Yavuz

Yunus Vehbi Yavuz

Hz. Peygamber’in ibadet hayatı ile ilgili bir açıklama

Hz. Peygamber’in ibadet hayatı ile ilgili bir açıklama

Bilimsel çalışmalardan zaman ayırarak bu sitede yazı yazmamızın hedefi, hasbelkader bildiklerimizi ve âcizane düşündüklerimizi toplumumuzla paylaşmak; din ve dünya hayatına Hz. Peygamber (SAV)’in yaklaştığı gibi yaklaşmak ve onun yaşadığı gibi yaşamaktır.

Ancak, bunu yapabilmek için O’nun her iki yönünü de iyi bilmek gerekir. İbadet hayatı ve dünya işleri... Aksi takdirde Hz. Peygamber (SAV)’i izleme hatalı bir izleme olur. Bu hata ise bilmemekten kaynaklanır. Kendimizi bundan kurtarıp nübüvvet nuru ile aydınlanmamız şarttır. Bilmeden aydınlanma olmaz. Şahsen şunu ifade etmek gerekir ki kimse endişelenmesin, bilmediklerimizi öğrenmeye her zaman hazırız.

Bazı Müslümanlar bilmemekten yahut yanlış bilmekten veya tek taraflı bilmekten kaynaklanan bir hatanın eseri olarak, Hz. Peygamber (SAV)’in ibadet hayatını, olduğundan fazla gösterip yahut böyle algılayıp yanlış bir Hz. Peygamber (SAV) imajı çizmektedirler. Ya da kafalarında böyle bir imaj oluşmaktadır.

O’nun ibadet hayatını özellikle bunun için konu edindik. O nasıl namaz kılıyor idiyse öyle namaz kılmak, o nasıl ibadet yapıyordu ise öyle ibadet yapmak, o nasıl zaman geçiriyor ve dünya işlerine nasıl çalışıyor idiyse onu esas almak gerekir. Gerçekten dindarlık işte budur. Onun yapmadığı gibi yapmak, onun yaptıklarına ilave ederek yapmak insanı dindar kılmaz. Belki daha ağır bir yük altına sokar. Rahipler Hıristiyanlığı böyle bozdular; aslında olmayan şeyleri ilave ederek dinlerini ilahi çizginin dışına çıkardılar; öyle ki ilahi değil belki beşeri bir din ortaya koydular.

İnsanoğlu dindarlık adına, bu gibi ilavelere ve mübalağalara temayül gösterir. Bu hareket tarzı Hz. Peygamber (SAV) döneminden başlar. O dönemde de böyle yapmak isteyenler oldu, fakat Hz. Peygamber onları uyarmıştı. Bunu yapmak asla doğru bir davranış değildir. Biz bu konuları irdeliyoruz ki, Allah rızası için gerçek dindarlık olgusu ortaya çıksın, Kur’an’da ve sahih sünnetteki gerçekler bilinsin.

Sitemize e-mail gönderen ve ismini yazmayan bir okuyucumuzun hatırlatması üzerine, dün ki yazımızda geçen bir ifadede, bir kelimenin yanlış yazılmasından kaynaklanan hatayı düzeltmek üzere açıklama yapma ihtiyacı hâsıl olmuştur. İfadeyi buraya aynen alıyoruz: “Hz. Peygamber….Teheccüd namazından sonra bir müddet yaslanarak dinlenir, sonra ezan okununca kalkıp iki rekât sabah namazının sünnetini kılardı. Ancak vitir namazının ona mahsus bir namaz olduğunu, ümmetinin bununla yükümlü olmadığını hatırdan uzak tutmamak gerekir.” Buna göre vitir namazının kılınmamasından bir şey lazım gelmez gibi bir anlam çıkar. İyi niyetle bize yazarak, hatırlatarak, katkıda bulunan herkesten Allah razı olsun.

Evet, okuyucum haklıdır. “Teheccüd” kelimesi yerine yanlışlıkla “Vitir” kelimesi yazılmıştır. Okuyuculardan özür diliyor; bu hatayı düzeltiyor ve anılan okuyucumuza çok teşekkür ediyorum.

Anılan yazıda özetle biz şunu ifade etmek istedik: Namazların sünnetleri ümmet için tavsiye edilmesine karşın, teheccüd namazı tavsiye edilmemiştir. Çünkü bu namaz sadece Hz. Peygamber (SAV)’e mahsus bir gece ibadeti idi. Onun bu ibadeti yapması zorunlu idi. Fakat kendisinin bu namazı diğer Müslümanlara tavsiye etmemesi dikkat çekicidir. Eğer böyle yapsaydı ümmetini zora koşmuş olurdu. Zira teheccüdün vakti özellikle çalışanlar için kolay kalkılacak bir vakit değildir. Durumu müsait olanlar kılarlarsa güzeldir, fakat kimse kendini zorlamamalı, bunun yerine işini sağlam, kaliteli ve güzel yapmaya çalışmalıdır.

Bugün yaşayan Müslümanların yapması gereken şey; kitap okumak, Kur’an’ı anlayarak okumak, beş vakit namazı hakkıyla kılmak, haramlardan sakınmak, helal yoldan çalışıp kazanmak, ahlak ilkelerine uymak, geride kalan zamanlarda dünya hayatını imar etmek ve dinlenmektir. Tıpkı Hz. Peygamber (SAV)’in yaptığı gibi... O, zamanlarının çoğunu dünya işlerine ayırarak ümmetine güzel bir örnek olmuştur. Biz de bu örnekliği dikkate almalıyız. Dünya hayatımızın perişan olmasının temelinde yatan unsur Hz. Peygamber’in dünya hayatı yönünü dikkate almamaktır.

Toplumumuzda ve İslam dünyasında Hz. Peygamber (SAV)’i tersine örnek alanlar da vardır, hatta bunların çoğunlukta olduğunu da söyleyebiliriz. Zamanlarının çoğunu boş geçirerek namaz, oruç, zikir, tespih ve nafile hac gibi ibadetlere ayırarak dengeyi bozmak hem dünyayı hem de dini kaybetmektir.

İşte bizim üzerinde durmak istediğimiz nokta burasıdır. Eğer biz Hz. Peygamber’(SAV)’i tam olarak izleyebilseydik; dolayısıyla tarihte ve günümüzde, dünya işlerini mükemmel yürütseydik; boş zaman bulamayacak derecede ömrümüzün her saniyesini değerlendirebilseydik, İslam dünyası olarak bugün ki zilleti yaşamazdık, diye düşünüyoruz. Zira Batı ile aramızdaki fark, sadece zamanı ve beyni iyi kullanma farkıdır. Onlar beyinlerini kullanıyorlar ve zamanlarını çok iyi bir şekilde değerlendiriyorlar.

İçimizde, işi kolay yoldan halledip suçu başkalarına, kâfirlerin boynuna yükleyenler çoktur. Onların metodu, ne kadar suç varsa bunları öteki insanların boynuna atarak rahat yaşamaktır. Fakat bu yol çıkar yol değildir. Girmemiz gereken yol Hz. Peygamber (SAV)’i örnek almaktır. Bunu yapmak ise oldukça zor bir iştir.

Evet, O’nun gibi ve O’nun kadar ibadete zaman ayıralım, O’nun kadar dünyaya çalışalım, O’nun kadar dinlenelim, O’nun kadar zamanlarımızı dolu geçirelim. Kurtuluşumuzun yolu buradan geçiyor.

Dünyayı ihmal edip sadece âhirete yönelmek kanaatimizce şeytana uymaktır. Çünkü İslam hem dünya hem de ahreti birlikte yürütmeyi tavsiye eder; ikisini eşit tutar. Bu dengeyi sarsmak büyük bir günahtır. Gerisi boş kuruntudur, şeytanın aldatmasıdır. Sakın şeytana aldanmayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus Vehbi Yavuz Arşivi