Muhsin Yazıcıoğlu hem Gazi hem de Şehiddir
Allah rahmet eylesin. İyi niyetli her Müslüman gibi ben de şahitlik ediyorum ki, Muhsin Yazıcıoğlu, şu anda Cennet bahçelerinde huzur içerisindedir. Çok bekledim müjdeli bir yazı yazabilmek için. Acele etmedim, hemen bir şeyler yazıp duygularımı dile getirmek istemedim. Ne yazsam onu anlatmaya yetmeyecekti.
Bekledim, beklemek istedim. Umudumu kaybetmedim, kaybetmek istemedim. Gözyaşlarıma engel oldum, olmak istedim. Kaç gündür hiç yere bakarak yürümedim, oturmadım, konuşmadım ve düşünmedim.
Çünkü yere her baktığımda aklıma toprak geldi. Toprağın altı geldi. Elbet toprağın altına girecek olan cansız bedendi, ruh Hak katındaydı. Lakin olsundu, kimse sevdiğini oraya koymak istemez, ben de istemiyordum.
Babamı kaybettiğimde bu kadar yıkılmamıştım. Tabii ki, babamı da çok seviyordum ve hâlâ çok seviyorum. Her gün ruhuna Fatiha okumaya gayret ediyorum. Yalnız Gazi ve Şehid Muhsin Yazıcıoğlu’nun acısı babamınkinden yeğin geldi.
Çok bekledim ve çok hayaller kurdum, hatta hayallerimi yanımdakilerle paylaşarak onları da güçlü kılmaya ve hayallerime inandırmaya çalıştım. Belki inanmıyorlardı ama inanmış gibi yaparak birbirimize destek veriyorduk.
“Muhsin Bey her türlü hava şartlarına alışkındır, eğer yaralı bile kurtulsa o bir yolunu bulur, kendisini ve yanındakileri sağ salim bize kavuşturur” diyor ve hayalimin gerçekleşmesini istiyordum. Enkaz bulununcaya kadar da bu inancımı sürdürdüm.
Lakin bir şeyi hesap etmiyordum. Onu bizden daha çok seven Allah yanına almak istemişti ve aldı. Müslümanlık inancına göre biz böyle düşünürüz. Bir iki küçük azınlık hariç, bütün Türk ve İslâm dünyası, Muhsin Yazıcıoğlu’nu böylesine seviyorsa, elbet Allah hepimizden daha çok seviyor demektir. Samimi kulların sevdiğini Allah daha fazla sever.
Kazanın oluş şekli maddi olarak bize böyle gözüküyor olabilir. Onların ruhunu nasıl teslim ettiklerini Allah’tan başka kimse bilemez. Yine şahsen inanıyorum ki, Muhsin Bey bize gözüken kaza şeklinden en ufak bir acı hissetmeyerek Yüce Allah’a kavuşmuştur.
Dava arkadaşları başta olmak üzere kaç gündür dünyada ve Türkiye’de milyonlarca iyi niyetli insanımız, Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Gül Adam” olduğuna şahitlik ediyor ve duaların ardı arkası kesilmiyor. Allah bu şahitlikleri ve duaları, “Gül Adamla” birlikte Cennetinde tutuyor.
Bu sebeple derim ki, Muhsin Yazıcıoğlu hem Gazi hem Şehiddir. Evet, bütün kalbimle inanıyorum ki, böyledir. “Şehiddir” derken onu çok sevdiğim ve canım böyle istediği için söylemiyorum. Bir teselliye değil, gerçeğe sığınıyorum.
İslâm fıkhı konusunda otorite sahibi insanlarla konuşuyor ve tam bu meseleyi soracakken onlar Muhsin Yazıcıoğlu’nun Şehid olduğunu söylüyor. Ayrıca yine her kul, böyle bir sonla Rahmeti Rahman’a kavuşan insanların şehit olacağına inanır ve ifade eder.
Gazi meselesine gelince. Evet, Muhsin Yazıcıoğlu bir Gazidir. Çünkü 12 Eylül döneminde gördüğü işkenceler, hiçbir savaş esirine yapılmamış işkencelerdir. O işkencelerden kurtulan biri elbet Gazi’dir. Acımız çok taze olduğu için o günlere dönmek istemiyorum.
Ülkesinin geleceği ve milletinin aydınlık yarınları adına, devletin gülen yüzünün “hazırcılara,” gülmeyen yüzünün de millete dönük olmasını istemediği için başkaldırmış ve işkence görmüştür. Kendi nefsi adına asla bir fiske yememiştir.
Devleti ve milleti adına katlandığı işkencelere sıradan bir kişinin tahammül etmesi imkânsızdır. Milletin sırtından kazanç elde edip, milletin imkânları ile alınan silahların millete doğrultulmaması için mücadele etmiş, karşılığında teşekkür alması gerekirken, işkencelere maruz kalmıştır. Muhsin Bey kimlerden ne adına işkence görmüştür. Gazi değil de nedir?
Ben de dava arkadaşları gibi yüzünü görmeden veya olay mahallinden bedeni gelmeden yazmayacağım diye karar almıştım ama daha fazla dayanamadım. Yazıyı kaleme aldığım sırada hâlâ bölgeden gelmemişlerdi. Allah ailesine ve bu acıyı yüreğinde hisseden herkese yardımcı olsun. Sabırdan başka çıkar yolumuz yok. Dua ve sabır yoldaşımız olmalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.