LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Katillerin cumhurbaşkanı olmaktansa cahillerin cumhurbaşkanı olurum!

Katillerin cumhurbaşkanı olmaktansa cahillerin cumhurbaşkanı olurum!

- Lütfü Bey; eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, birkaç gün önce ortaya çıkan geçmiş döneme ait ses kaydında, “Cumhurbaşkanını cahil halkın seçmesi kadar tehlikeli bir şey yoktur; bu önlenmelidir” diyor. Türkiye’de cumhurbaşkanını halkın seçmesi fikri ilk kez sizin isminizle birlikte ortaya atıldığı ve her siyasi görüşten aydınlar ile sivil toplum örgütleri 2000 yılındaki seçimde “Cumhurbaşkanını halk seçsin, adayımız Lütfü Oflaz” şeklinde bir kampanya başlattığı için bu konuda görüşü alınacakların başındasınız. Neler söylemek istersiniz bu konuda?
- Katillerin cumhurbaşkanı olmaktansa, cahillerin cumhurbaşkanı olurum! Peki katillerin cumhurbaşkanı diye kime diyorum? Askeri darbeler sonucunda binlerce insanı yargısız infazlarla katleden katillerin başı olup da cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan ne kadar general varsa, onlara diyorum! Zaten 2000 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde “Cumhurbaşkanı olursam askeri darbeler sonucunda cumhurbaşkanı olmuş ne kadar general varsa, onların resimlerini Çankaya Köşkü’nün duvarlarından indireceğim ve onların cumhurbaşkanlıklarını geçersiz sayacağım” demiştim. Biraz önce “Katillerin cumhurbaşkanı olmaktansa, cahillerin cumhurbaşkanı olurum!” dedim. Elbette bunu İsmail Hakkı Karadayı gibi halkı cahil görenlere bir tepki olarak söyledim. Onlara göre halk okumamıştır, cahildir. Onun içindir ki halkın cumhurbaşkanı seçmesi fevkalade tehlikelidir. Onlara göre okumamış halk cumhurbaşkanı seçmesin. Ama halkın canına okuyanlar cumhurbaşkanı seçilsin! Zaten onların seçtirdikleri cumhurbaşkanları hep halkın canına okuyanlar değil mi? O halk ki, İsmail Hakkı Karadayı gibileri ta çocukluklarından beri askeri okullarda bedava okutup, eğitir. O halk ki, kendi yemez bunlara yedirir; kendi giymez bunlara giydirir. Askeri okuldan mezun olana kadar onların her türlü masraflarını bu halk üstlenir. Bu halkın vergileriyle bir teğmene yaşıtı bir doktordan, bir generale yaşıtı bir profesörden daha fazla maaş verilir. Ayrıca bunlara her türlü konfora haiz lojmanlar verilir. Orduevlerinde beş yıldızlı otel hizmetleri neredeyse bedava fiyatına verilir. Altlarına en lüksünden arabalar verilir. Peki bu fakir halk onlara bunları niçin verir? Halkı “cahil” diye aşağılasınlar diye mi verir? Halkın değerlerine küfretsinler diye mi verir? Halkın iradesine karşı darbeler düzenlesinler diye mi verir? Halkın parasıyla alınan silahları halka doğrultsunlar diye mi verir? Artık İsmail Hakkı Karadayı gibi halka kabadayı vari küfredenlere, “Sen seni bil sen seni, sen seni bilmez isen patlatırlar enseni” denilerek hadleri bildirilmelidir!
KÜRDİSTAN DEĞİL TÜRKİSTAN DEMEK GERÇEKÇİ Mİ?
- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, geçenlerde Irak’a yaptığı ziyarette Kuzey Irak için “Kürdistan” anlamına gelecek sözler sarfetti. Nasıl değerlendiriyorsunuz bunu?
- Kürtlerin “Kürdistan” dediği bölgeye siz mesela “Türkistan” derseniz bu gerçekçi olur mu? Ne var ki devletimizin bu bölgeyle ilgili olarak izlediği politikanın baştan itibaren gerçekle bir ilgisi yoktu. Hatta bu konuda devletimizi yönlendiren Genelkurmay’ımız “Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulmasını savaş sebebi sayarız” diyerek “Kürdistan”a karşı çıkıyordu. Ancak bir de bakıldı ki o bölgeye ABD de “Kürdistan” diyor. Ancak bir de bakıldı ki o bölgeye AB de “Kürdistan” diyor. Dahası, ABD ve AB’nin yayınladığı haritalarda Doğu ve Güneydoğu’daki birçok ilimizi de içine alan ve Hopa’dan Karadeniz’e açılan bölge de Kürdistan’a dahil edilmiş görünüyor. Sonra ne oldu? Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kuruldu. Peki “Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulmasını savaş sebebi sayarız” diyen Genelkurmay’ımızın buna karşılık tepkisi ne oldu? Kuzey Irak’ta ABD askerleri Türk subaylarının başına çuval geçirdiğinde ne olduysa o oldu! Yani Genelkurmay’ımızın hiçbir tepkisi olmadı. Demokrasiye geçtiğimizden beri milletin iradesine karşı savaş ilan eden Genelkurmay’ımızın, ABD’nin iradesine karşı savaş ilan edemeyeceği ortaya çıktı. Genelkurmay’ımızın ABD’nin iradesine teslim olacağı ortaya çıktı. Topuklar vurulacak, ABD’ye selam durulacaktı! Topuklar vurulacak, düne kadar “postal yalayıcı” dedikleri Barzani’ye, Talabani’ye selam durulacaktı! Nitekim Talabani, Barzani Türkiye’ye geldiklerinde topuklar vurulup selam durularak karşılanmadılar mı ? İşte şimdi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Kuzey Irak için “Kürdistan” demesi, bütün bu olup bitenlerin doğal sonucu değil mi?
DARBESEVER DEĞİL DARBESAVAR OLUR DEVRİMCİ!
- Ülkemiz darbesever paşalardan, politikacılardan, medyacılardan kurtulamadı gitti. Darbesever olmak nasıl bir ruh hali? Bu konudaki tahlilinizi bizimle paylaşır mısınız?
- Halka güvenenler devrimci olur; halka güvenmeyenler de darbeci! İşte darbecilik öncelikle halka güvenmeyen bir ruh hali. Bir şeyleri değiştirmek için halkı ikna etmeyi, halkı kazanmayı yorucu bulan bir ruh hali. Dahası, halkı aşağılayan, halkı adam yerine koymayan bir ruh hali. Nitekim darbecilerin tek güvendiği şey ordu değil mi? Ve de darbecilerin kazanmaya çalıştığı tek şey ordu değil mi? Ayrıca darbecilik, halka rağmen halkı kurtarmak isteyen bir ruh hali. Halkı zorla biçimlendirmek isteyen, halka zorla bir şeyleri kabul ettirmek isteyen bir ruh hali. Baskıcı, dayatmacı bir ruh hali. Darbecilik güç olarak halkı değil tankı gören bir ruh hali! Darbecilik halkla birlikte iktidara yürümeyi değil, paraşütle halkın tepesine inmeyi hedefleyen bir ruh hali. Devrimcilik ise bunun tam tersi. Devrimcilik halkla birlikte tepeye, iktidara yürüme hali. Bakın bütün dünyadaki devrimlere. Bakın Fransız devrimine, bakın Sovyet devrimine, bakın Çin devrimine, bakın İran devrimine ve bakın diğer devrimlere. Bu devrimlerin gerçekleşmesi için devrimci önderler halkla birlikte iktidara doğru uzun yürüyüşe çıkmadılar mı? Statükocuların, düzen yandaşlarının saldırılarına, zulümlerine birlikte karşı koymadılar mı? Bu uzun yürüyüş, bu çetin mücadele boyunca ekmeklerini sularını birbirleriyle paylaşmadılar mı? Et ile tırnak gibi olmadılar mı? İşte devrimci ile halk, et ile tırnak gibidir. Devrimci, halk denizinde yüzen, o denizden beslenen bir balık gibidir. Devrimci halk ile ne kadar iç içeyse, darbeci de halktan o kadar uzaktır. Zaten darbecilik halka kurulan bir tuzaktır. Devrimci dediğin darbesever değil darbesavar olur! Devrimci ile darbeciyi ayıran başlıca özelliklerden biri de budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi