Belediyecilikte Ahlâk, Fazilet, Temizlik, Şeffaflık, Doğruluk...
Belediyecilikte Ahlâk, Fazilet, Temizlik, Şeffaflık, Doğruluk, Dürüstlük, Ehliyet, Vatanseverlik İstiyoruz
Belediye seçimlerinin neticeleri belli oldu. Bu neticeler ülkemiz, halkımız, devletimiz için hayırlı olsun diyelim.
Aşağıda, belediyelerle ilgili bazı konularda çok önemli ve vahim tenkitler okuyacaksınız. Bendeniz partizan bir vatandaş değilim. Lütfen hiçbir parti üzerine alınmasın. AKP'liler içinde hayli dostlarım bulunmaktadır. Sırf onları kastettiğim sanılmasın. Tek kelimeyle bu tenkitler anonimdir, hazır elbise gibidir. Kimin, kimlerin, hangi partinin veya partilerin yapılarına, vücutlarına uyuyorsa onlarındır, alsınlar güle güle giyinsinler.
Bendeniz, Zemzemle yıkanmış, ak sütten çıkmış ak kaşık gibi temiz kimselere ve partilere dil uzatmam. Rüzgâra tüküren kendi yüzüne tükürmüş olur...
Şimdi tenkitlere gelelim:
On yıl boyunca belediye başkanlığı yapmış olan Burhan Özfatura dostumuz Dünya gazetesinin 10.03.2009 tarihli nüshasında yayınlanan yazısında şöyle demişti.
"Ne yazık ki, belediyeler bu dönemdeki kadar israfın/suiistimalin/partizanlığın/aşırı istihdamın/kayırmaların/imar rantlarının ve yolsuzlukların merkezi olmamıştı. Böylesine keyfilik/disiplinsizlik/hukuksuzluk yaşanmamıştı; her gün bir başkan gözaltına alınmamıştı."
Özfatura soruyor: Peki, bu yüz kızartıcı duruma nasıl gelinmiştir? Cevabını da beş maddede veriyor. Aynen alıyorum:
1- Belediyelerin yetkileri ve kaynakları çok artmıştır. Buna mukabil hiç denetim yoktur. (Sayıştay Denetimi, icraatı incelemez, evrak üzerinden yapılır. Ve zaten, minareyi çalan, kılıfını da hazırlar.) (Mülkiye müfettişleri sayıca çok yetersizdir. Zaten, çalışma sahaları da çok geniştir ve belediyelere vakit kalmamaktadır.) (Halkımız, ferdi beklentiler ve çıkar hesapları içindedir. Sadece, bununla ilgilenir, diğer konulara vakit ayırmaz.) (Medya, güvenilirliğini kaybetmiştir. Belirli bölümü de çıkar peşindedir. Reklamı alınca, övgüler yağdırılmaktadır.) (Valiler, ürkütülmüştür. Özellikle, iktidara mensup başkanlara karşı ses çıkaramaz duruma düşürülmüşlerdir.)
2- Belediye meclis üyeleri, kalite esasına göre değil, partizanlığa ve yandaşlığa göre seçilmektedirler. Bunun için, kanlı kavgalar, büyük çekişmeler yaşanmaktadır. Zira, üyelik, inanılmaz bir çıkar kapısı haline gelmiştir. Beldenin çıkarları geri plana itilmiş, iş ve ihale takibi esas olmuştur.
Her belediye, ihaleleri kendi yandaşına vermektedir. İhale mevzuatını ciddiye alan yoktur. (Zaten, bu mevzuat da yaz-boz tahtasına döndürülmüştür.)
İmar konusu, tam bir rezalet haline gelmiştir. İnanılmaz rantlar elde edilmektedir. (Bu sebepten, imar komisyonu üyesi olmak, piyango kazanmak statüsüne dönüşmüştür.)
3- Bakanlar, milletvekileri ve parti teşkilatları; belediyeleri -tam anlamı ile- yağma ve talan bölgesi olarak görmektedirler. Her türlü baskıyı ve iş takibini mübah saymaktadırlar. Partizanlık ve (CHP'li belediyelerde) mezhepçilik had safhaya ulaşmıştır.
4- Belediye şirketleri bu yağmanın en büyük sorumlusudurlar. Zira;
- Bütün ihaleler bu şirketlere kazandırılmakta; bilahare de yandaşlara peşkeş çekilmektedir.
- Şirketler kanalı ile tam bir kadro yağması yaşanmaktadır.
- Şeffaflık yoktur. Tümü büyük zararlar etmekte, daha sonra da "sermaye artışı" senaryosu ile belediye bütçesinden beslenmektedirler. Bu şirketlerin bilanço ve kâr-zarar tabloları ne üyelere, ne de genel olarak kamuya açıklanmamaktadır.
- Sayıştay denetimi dahil, hiçbir denetim yoktur. Tam bir keyfilik ve yolsuzluk hakimdir.
(Başkanlık dönemimde, ANAP/DYP/CHP ve DSP'nin meclis grupları vardı. Tüm şirketlerin yönetim ve denetim kurulunda, mutlaka, 4 partinin de temsilcisi bulunmaktaydı. Her şey şeffaftı. Mecliste, ayrıca bir "şirketler komisyonu" kurulmuştu ve devamlı olarak tüm şirketleri denetlerdi. İlaveten, 30'dan fazla yeminli mali müşavir, "tam tasdik sözleşmesi" ile denetim yapmaktaydı. Ve çok şükür, tek bir dedikodu ve şaibe yaşanmadı. Şirketler, yandaşlar ve partililer ile doldurulmadı. Başkanlığım süresince, tümü kâr etti.)
Şimdi, yapılması gereken, bu şirketlerin sıkı bir denetim altına alınmasıdır. Zarar edenler tasfiye edilmelidir. Kesinlikle, sermaye artışına izin verilmemelidir. Yönetim ve denetime, müteselsil sorumluluk getirilmelidir. Belediye ihalelerine (endirekt yollardan da olsa) girmesi önlenmelidir.
Vergi denetim elemanları, bu şirketleri de incelemelidir.
5- Özellikle, büyükşehir belediyeleri, tam bir israf içine düşmüşlerdir. Plansız, projesiz, sadece şova yönelik inanılmaz harcamalar yapılmaktadır. Profesyonel kulüplere aktarılan ve hiçbir denetime tabi olmayan, muazzam kaynaklar da işin çabasıdır. Verimlilik kavramı sıfırdır. Hele, şu raylı sistem çılgınlığı ülkeyi batıracaktır.
Yapılması gereken, İstanbul/Ankara/İzmir/Bursa/Kocaeli/Antalya/G.Antep/Konya/Kayseri/Eskişehir/Mersin/ vb. gelişmiş illerin belediyelerine, bütçeden hiç kaynak aktarılmamasıdır. (Sadece, büyük altyapı yatırımları için; ihalelerin denetimi şartıyla ve istihkak biçiminde kaynak sağlanabilir.)
Sağlıklı bir "Belediye Gelirleri Kanunu" reformu ile bu beldeler, kendi kendilerine yeterli hale geleceklerdir. Bütçeye yük olmaktan çıkacaklardır. Aksi halde israf sürecek, "performans bütçe", "stratejik plan" vb. uygulamalar lafta kalacaktır. Toplu sözleşme laubaliliği sürecektir.
Mahalli seçimlerin yaklaştığı, şu dönemde, TBMM'ye tarihi bir görev düşmektedir. Bu rezaletlere son verme vebali, parlamentonun boynundadır.
Evet, şu veya bu partiyi hedef almadan tekrar ediyorum: Bazı belediyelerde korkunç yolsuzluklar, israflar, suiistimaller yapılmaktadır.
Belediye bütçeleri kimsenin şahsî malı değildir, belediyeler kimsenin çiftliği değildir.
Yapılan israflar, yolsuzluklar, suiistimaller, yenen haram rantlar ve elde edilen kazançlar önlenmezse Türkiye derin yaralar alacak ve Allah saklasın batacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, belediyelerle ilgili kötülükleri, kanunsuzlukları, hıyanetleri, israfları, suiistimalleri, hırsızlıkları, haram rantları önlemek için mutlaka harekete geçmesi, gereken kanunları çıkartması, boşlukları doldurması gerekir.
Hangi partiye mensup olursa olsun hiçbir belediyenin partizanlık yapmaya hakkı yoktur. Belediyeyi A veya B partisi kazanmış olabilir ama işbaşına geçer geçmez, bütün şehrin, bütün beldenin belediyesi olur.
Belediye işleri ehil ve layık olanlara verilmelidir. Emanetleri ehline vermeyenler vatan hâinidir, bir tür sabotajcıdır.
Belediyelerde rantçılık, yağmacılık, talancılık, israf, partizanlık mutlaka önlenmelidir.
Kötülükleri önlemenin birinci yolu denetimdir. Bazı belediyeler denetimden kaçmak için bin türlü hileye başvurmaktadır. Denetimsizliğin olduğu yerde hırsızlık, yolsuzluk, talan, hortumlama olur.
İsim vermeyeyim, geçen sene Ankara ilçelerinin birinde belediye başkanı olan zat, kendi partisine mensup idare meclisi üyeleri için "Bu adamları doyuramıyorum!.." diye feryat etmişti.
Denetimsizlik yüzünden 1'e yapılacak iş 5'e yapılıyor, birileri zengin oluyor.
Yapılan hizmetler kalitesiz oluyor. Bazı şehirlerimizdeki şu kaldırımların haline bakınız.
Kaçak yapılaşmaya göz yumuluyor.
Belediyeye bağlı bazı şirketlerin bütçeleri hortumlanıyor.
Çok büyük bir şehrimizde, imar değişiklikleri ile yekûn olarak milyarlarca dolarlık gayr-i meşru rantlar ve kazançlar oluşturulmuş ve bunlar haramiler tarafından üleşilmiştir.
Sözün kısası...
1. Belediye hizmet ve faaliyetlerinde partizanlık yapılmamasını istiyoruz.
2. İşlerin ehil ve layık kimselere ve şirketlere verilmesini istiyoruz.
3. İsraf istemiyoruz.
4. Suiistimal istemiyoruz.
5. Rantçılığa son verilmesini istiyoruz.
6. Kadroların şişirilmesini istemiyoruz.
7. Saçı bitmedik yetimlerin haklarının yenmesini istemiyoruz.
İsveç'te, Norveç'te, Almanya'da, Finlandiya'da, İsviçre'de yapıldığı gibi ciddî, kalıcı ve kaliteli hizmetler istiyoruz.
Temizlik istiyoruz, şeffaflık istiyoruz, fazilet ve ahlâk istiyoruz.
Haramilik istemiyoruz.
Belediyecilikte namus, erdem, fazilet, ahlâk, vatanseverlik istiyoruz.
Temiz ve şeffaf belediyeler, temiz ve şeffaf bir Türkiye istiyoruz.
Türkiye'nin uluslararası temizlik ve şeffaflık notunun 10 üzerine 4'ten, en kısa zamanda 7'ye çıkmasını istiyoruz.
İyi, doğru, güzel şeyler istiyoruz.
Hırsız, haramzade, rantçı, düzenbaz istemiyoruz.
Birtakım sahtekarların, vaktiyle bozuk, tuh kaka dedikleri sistemin haram rantlarını yiyerek ulvî davâmıza ihanet etmelerini istemiyoruz.
Bir itirazı olan var mı?