Saadet güneşinin ilk ışıkları
Çağlayan'da şafak söktü. Saadet güneşinin ilk ışıkları dünyamızı aydınlatmaya başladı.
Zira ampuller bir bir söndürülüyor, ampule hacet kalmadı.
Siyasi hayatımızda yeni bir dönem başlıyor. Saadet Ana Muhalefet Partisi olan CHP'yi sollayarak ikinci büyük parti olma aşamasına kavuştu.
Bu doğuş, aynı zamanda kışın bitişi ve yeni bir baharın da başlangıcına rastladı. Bu gelişme Saadet iktidarının yaklaşmakta olduğunu müjdeliyor.
Saadet Partisi'nin yapılan son büyük kongresinden sonra bir yazı yazmıştım. Saadetin önündeki yollar açıktır, bakarsınız kimsenin beklemediği bir anda tek başına iktidara bile gelebilir demiştim.
Olaylar tahminimi doğrulamaya başladı. Partiye iltihaklar hızlandı, kişisel iltihakları, grub halinde iltihaklar, grub halinde iltihakları kitlesel iltihaklar takip etti, katılımlar hız kazandı.
Tabii ki bu yeniden doğuşta, Saadet Partisi kadrolarının, prensiplerinden taviz vermeden, hak bildiği yolda büyük bir sabır ve büyük bir azimle yaptığı çalışmaların faydası olmuştur.
Bilhassa yerel seçimler münasebetiyle yeni seçilen Sayın Genel Başkanımız Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'un gösterdiği gayret ve hummalı çalışmaların önemli payı vardır.
Gözüken odur ki siyasi gelişmeleri belirleyen kum saati artık Saadet Partisi lehine çalışmaya başlamıştır.
Bu, hız kazanan gelişme dönemi, tıpkı, 12 Eylül'den sonra, yeni kurulan Refah Partisi'nin önlenemeyen yükseliş dönemini andırıyor. Bu dönemde yapılan bir yerel seçimde Refah Partisi, bütün partileri sollayarak öne geçmişti. O zamana kadar bize dördüncü parti nazarıyla bakan medya kuruluşlarının attığı manşetler aynen şöyle idi:
- Refah gümbür gümbür iktidara yürüyor,
- Refah depremi...
- Refah'ı durdurmak mümkün değil,
- Refah iktidara gelecek...
Bütün bu gelişmeleri, Saadet Partisi'nin, daha da hızlı çalışması gerektiğini hatırlatmak için yazıyorum.
Bilindiği gibi, şu dönemde ülkemizde, hem bir iktidar ve hem bir ana muhalefet boşluğu yaşanıyor. Niçin yaşanıyor? Çünkü, AKP ile CHP'nin temel hedefleri bakımından asla birbirinden farkı yoktur. İkisi de IMF'ci, ikisi de dış politikamızı ABD ve AB'ye endekslemeyi gaye edinen bir karakter taşıyor. Birbirlerinden farkları olmadığı için ortada tartışacak ciddi bir konu bulamıyorlar, birbirleriyle siyasi nezaket kaidelerinin dışına çıkacak şekilde kavga ediyorlar, çirkin hakaretamiz benzetmeler yapıyorlar.
Görüldüğü gibi, içerisinde bulunduğumuz dönemde, siyasi partiler aralarında bir fikir karmaşası yaşanmaktadır. Bu ortama Saadet Partisi'nin yeni başlattığı açılım; netlik, berraklık, samimiyet ve ciddiyet getirmiştir.
Eskisine nazaran daha da bilinçlenmiş olan seçmenimiz, Saadet Partisi'nde beklentilerine cevab veren, inanılır, güvenilir bir yaklaşıma kavuşmuştur.
Meselâ: AKP hem biz artık Millî Görüşçü değiliz, Millî Görüş gömleğini çıkarttık, biz evrensel görüşlere teslim olduk diyor. Hem de biz muhafazakar bir partiyiz, biz taklitçi değiliz diyor.
Bu nasıl bir muhafazakarlıktır ki, millî ve manevi değerlerimize taban tabana zıt olan batı medeniyetinin, ahlâk dışı uygulamalarına EVET diyor, zinâya, eşcinselliğe, domuz eti yemeye cevaz veren bir kaos ortamına MEDENİYET PROJESİ OLARAK BAKIYOR.
Taklitçi değiliz diyor ama Avrupa Birliği'nin bütün kanunlarını terceme ederek, noktasına, virgülüne kimseyi dokundurmadan, TBMM'den geçiriyor, kanunlaştırıyor...
Belli başlı diğer siyasi partilerimizin de fikir ve prensip karmaşası bakımından AKP'den pek farkı yoktur.
NETİCE: Evet bu yerel seçimler bir dönüm noktasıdır. Saadet Güneşinin ilk ışıkları, ülkemizi aydınlatmaya başlamıştır. Sabah oluyor. Bütün ampüllerin söndürülmesi gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.