İktidar kibrine karşı elitist Gandi
Seçimler ardından söylenebilecek sözün ve yapılacak yorumun çoğu çoktan tüketildi. Bu kadar çok yorumun dolaşımda olduğu bir ortamda seçime dair değerlendirmelerin birbirini tekrarlama riski her zaman var. Birbirine zıt görüş sahiplerinin bile birbirine benzemeye başladığı, farklılıkların kalmadığı, adeta tek sesliliğe evrilen medyatik çağdayız çünkü.
Her iktidarın zamanla yıpranmasının kaçınılmaz olduğunu söyleyerek AKP'nin aldığı sonuçları normal karşılayacak değilim. Çünkü bu seçimlerde ortaya çıkan durum iktidar yorgunluğu ya da iktidar yıpranmasından çok daha derin bir sorunla alakalı: iktidar çürümesi… Varoşlardan gelen, ötekileştirilen "sesiz yığınların sesi" olmak adına iktidara yükselen bir kadronun bir anda statükoyla özdeşlemenin getirdiği bir duruş kaymasından söz ediyoruz. Adeta anlamın buharlaşması gibi siyasal eksen kaymasının, toplumsal kopuşun getirdiği siyasal sonuçları konuşmak zorunda iktidar partisi.
Bir tür 'iktidar kibri'ne bürünerek merkez parti tavrını hızla benimseyiş en çok seçim kampanyasına yansıdı. Bir zamanlar kapı kapı gezerek, bire bir insan ilişkilerine yaslanarak toplumla sıcak ilişki kuran bir gelenekten gelen iktidar partisi bu tür çalışmalara pek itibar etmedi. Dev bütçeli medyatik kampanyalara, gösterişli mitinglere ve sadece lider karizmasına sığınarak oy talep ettiler. Merkez sağ parti görüntüsü, görüntü olmaktan çıkarak kısa sürede özümsenir hale gelmişti.
En önemlisi yerel yönetimlerdeki ahlaki çürüme birebir insan ilişkisinin önünde duran en büyük engeldi. Medyatik kampanyaların arkasına saklanarak toplumun nabzını tutacak çalışmalara girilmekten kaçışın temelinde iktidar kibrinin verdiği körlük yatıyor. Büyük ölçüde, çürüme algısı toplumda yaygınlaştıkça, yönetimi elinde tutanlar da bunu içselleştirdikçe toplumla aradaki mesafenin açılması kaçınılmaz bir sonuçtur.
AK Parti'nin bu seçimlerde hızının kesilmesi az da olsa oy kaybetmesinin arkasında ne ekonomik kriz ne de yanlış anlaşılma yatıyor. İktidar aşınmasının iktidar çürümesine dönüştüğü aşamada seçimlere büyük bir hezimet yaşamamışsa bunda en büyük etki alternatiflerinin toplum hafızasında canlı olan imajı nedeniyledir. Muhalefetin ne olmadığı iktidarın ne olduğundan daha öne çıktığı için açık bir yenilgiye dönüşmedi.
Fakat buna rağmen CHP gibi bir partinin, hiçbir şey söylemeden, teklifi olmadan sadece yolsuzluk üzerine yürüttüğü kampanyanın sandığa yansıması anlamlıdır. Özellikle İstanbul, Ankara gibi illerde 1994'den beri belediyeleri elinde tutan bir çizginin neden zorlandığını düşünmek gerekir. Hele Kılıçdaroğlu'nun en çok yolsuzluk karşıtı söyleminin itibar görmesi iktidar çürümesinin ahlaki boyutuna işaret etmektedir.
Bu seçimlerde CHP gibi elitist bir partinin adayına yapılan Gandi benzetmesi de bu seçimlerin ironisiydi... Halktan bu kadar kopuk seçkinci zihniyetin Gandi imajını parlatmaya cesaret etmesi siyasi kanatların ne kadar hızla yer değiştirdiği hakkında yeterince fikir veriyor.
Bu seçimlerde yeni sayılabilecek boyut CHP'nin ideolojik körlüğünü keşfetmiş olmasıdır. Bu zamana kadar laiklik, irtica saplantısını halkın ortak değeri zannederek siyaset yapmanın sonuçlarını kavramış görünüyor. Bir bakıma korku siyasetini tersine çeviren bir taktik izledi.
Laiklik eksenli bir kamplaşmada halkın kimden yana tavır alacağını yeni kavrayan CHP, iktidar partisinin elindeki en önemli kozu almış oldu. İkinci olarak da Ak Parti'nin mağdurdan yana, dışlanmış yoksul kesimlerden yana söylemini de alarak yolsuzlukla mücadele, siyasi ahlak gibi ilkeler doğrultusunda bir kampanya başlattı. Büyük şehirlerdeki sol belediye iktidarlarının yolsuzluk ve hizmet istismarı konusundaki geçmişi hafızalarda hala diri olmasa çok daha etkili sonuç alabilirdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.