Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

'Bu ezanlar ki...'

'Bu ezanlar ki...'

Biliyor musunuz, CHP’lilerin getirmekle övündükleri demokrasi günlerinde, (1942) Yahya Kemal, “Ezan-ı Muhammedi” isimli şiirden dolayı sürüm sürüm süründürülmüştü...
O kadar ki, Türkiye’nin medar-ı iftiharı olan ünlü şairimize, yurtdışına çıkış yasağı konmuş ve pasaport verilmemişti.
Bereket ki, gazeteler işin üzerine gittiler: Haber yaptılar, yazı yazdılar. Nihayet tek parti iktidarı pes etti. Böylece Yahya Kemal’e konulan yurtdışı yasağı kalktı.
Yurtdışı yasağının sebebi neydi biliyor musunuz? Aşağıdaki şiir.
“Emr-i bülendsin ey Ezan-ı Muhammedi...
Kâfi değil sadâna Cihan-ı Muhammedi.
Sultan Selim-i Evvel'i râm etmeyip ecel,
Fethetmeliydi âlemi Şan-ı Muhammedi.
Gök nura garkolur nice yüzbin minareden,
Şehbal açınca Ruh-u Revan-ı Muhammedi.
Ervah cümleten görür Allah-ü Ekber'i,
Akseyleyince arşa, Lisan-ı Muhammedi.
üsküp'de kabr-i mâdere olsun bu nev-gazel,
Bir tuhfe-î bedî’ü beyân-ı Muhammedî.”
özellikle de, “Emr-i bülendsin ey Ezan-ı Muhammedi/Kâfi değil sadâna cihan-ı Muhammedi” mısraları tek parti hükümetinin ilkelerine aykırı bulunmuş, “laikliğe karşı” çıktığı gerekçesiyle Yahya Kemal aleyhine dava açılmıştı...
Bildiğiniz gibi, o tarihte “Muhammedî” kimliğiyle (Peygamber Efendimizin şanlı müezzini Hz. Bilal-ı Habeşî tarafından okunduğu gibi) ezan okunması yasaktı...
Niyet çok eski bir niyetti. Cumhuriyetin fikir babalarından Ziya Gökalp yıllar öncesinden neyin niçin yapılacağını belirtmişti:
“Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar manasını namazdaki duanın...
Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kur'an okunur,
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüda'nın;
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!”
Bu niyete göre hazırlıklar başladı. 1931’de ezanın tercümesi yaptırıldı ve bestelemesi için konservatuar üyelerinden İhsan Bey’e verildi. Fakat bestelenmesi ve öğrenilmesi uzun zaman alacaktı. Bu yüzden bir süre daha beklemeye karar verildi.
1932 başında her şey hazırdı. Ezan Türkçeleştirilmiş ve buna uygun biçimde bestelenmişti. Artık ezan “Tanrı uludur” diye başlıyor, “Bilirim, bildiririm Tanrının elçisidir Muhammed; Haydi namaza, haydi felaha” diye sürüyordu.
Ezanın Türkçeleştirilmesini, “Herkes tarafından kolayca anlaşılması isteği”ne bağlayanlar, ne hikmetse, “kurtuluş” anlamına gelen “felah” kelimesini Türkçeleştirmekten kaçınmışlardı. Belki de, namazı “kurtarıcı” olarak ilân etmek istememişlerdi.
Yine de “Türkçe ibadet”in halkla buluşturulması denemesine ezanla değil, Kur’an’la başlandı: 22 Ocak 1932’de Hafız Yaşar, İstanbul/Yerebatan Camii’nde polis ve jandarma koruması altında, ilk kez Türkçe Kur’an (bir anlamda meal) okudu. (Soyadı kanunu çıktığında “Okur” soyadını bu yüzden aldı)
Nihayet tarih 29 Ocak 1932... (Geçen Salı bu hicranlı ayrılığın 76. yıldönümüydü)
önce Fatih Camii polis ve asker tarafından kuşatıldı. Bir gün öncesinden İstanbul’a takviye kuvvet gönderilmişti. Sanki savaş vardı. Hayır, sadece “Türkçe ezan” okunacaktı. Bu iş neden bu kadar önemliydi, anlamak mümkün değil!
Hafız Rıfat kuşatma altındaki caminin minaresine çıktı ve ilk Türkçe ezanı okudu: “Tanrı uludur, tanrı uludur!”
Birkaç gün sonra, (03 Şubat) Kadir Gecesi’ydi... O tarihte hâlâ cami olan Ayasofya’nın içi-dışı dolmuştu. Soğuğa rağmen halk camilere akın etmişti.
O kutsal gecede Ayasofya minarelerinde ilk kez Türkçe ezan, caminin içinde ilk kez Türkçe kamet okundu.
18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı müftülüklere bir genelge göndererek, bütün camilerde Türkçe ezan okunması talimatını verdi.
26 Eylül 1932’de evkaf müdürlüklerine Türkçe ezan metinleri gönderildi. Böylece ezan tüm camilerde Türkçe okunmaya başlandı.
Halk sessizce dinliyor ve sessizce ağlıyordu!
Memleketin çeşitli bölgelerinden itirazlar geliyor, işin mantığını anlayamayan millet soruyordu:
“Buna ne gerek var?..”
En masum itirazlara bile Ankara’dan çok sert cevaplar geliyordu: “Kesin olarak bilinmelidir ki, Türk Milleti’nin millî dili ve millî benliği, bütün hayatında hâkim ve esas kalacaktır.”
Ve ancak on sekiz sene sonra, 16 Haziran 1950’de ezan yasağı kalktı. Sabırlı millet, Ezan-ı Muhammedi’siyle tekrar buluşup kucaklaştı. Ve kendisine ezanını iade eden partiyi, (Demokrat Parti) diğer bütün kusurlarına rağmen, üst üste iktidara taşıdı.
Tasalanmayın: Enünde sonunda milletin dediği olur!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi