Medenî bir dünya
Önemli bir toplantı. Önemi, çok sayıda ülkenin üst düzey katılımından ve ABD Başkanı Obama'nın da bu toplantı vesilesiyle Türkiye'ye gelmesinden belli. Dün başlayan Medeniyetler İttifakı 2. Forumu neyi hedefliyor?
Medeniyetler İttifakı, bir diyalog platformu. Demek ki, "diyalog" kelimesinin ifade ettiği üzere gerçekte iki tarafı olan bir proje. İki taraf ise Hıristiyan-Batı dünyası ile Müslüman-Doğu dünyası. Medeniyetler İttifakı başlığı altında, İslâm dünyası ile Batı dünyası arasında giderek büyüyen uçurumu kapatmak için çare aranıyor. "Büyüyen uçurum", iki düşman dünyanın karşı karşıya gelmesi. Batı, İslâm dünyasını potansiyel terör odağı olarak görüyor. Bu tehdidi, medeniyet platformunda yumuşatarak çözmeye çalışıyor.
"Medeniyet" kelimesini, derin kavramsal tartışmalardan kurtarmak için pratik bir yol var. Bu tür kavramlar zıtlarıyla kaimdir. Medeniyet kelimesinin tam karşıtı "vahşet". İnsanlar doğal çevrelerini ve kendi dünyalarını vahşetin ötesinde, akıl ve izan ölçülerinde düzenliyorlar. İçgüdüler yerine akıl ile hareket ediyorlar. En ileri noktada birlikte var olmanın adil ve eşit kurallarını geliştiriyorlar. Birlikte yaşamaya, sadece insana özgü olan estetik bir boyut kazandırıyorlar. 19. yüzyıla ait olan bu kavram, Toynbee gibi düşünürler elinde uluslararası ilişkilere, o toplumların kültürü ve inançlarını da çatışmalara dahil ederek derinlik kazandırmak için kullanılınca, bugünkü "diyalog" arayışlarının da zengin dünyasını oluşturdu. Varsayım şuydu: İlkel kabile toplumlarından farklı olarak, Batı dışındaki toplumların bazıları geçmişte sanat, bilim ve siyasette zirvelere ulaşmıştı.
Bu açıdan bakınca dünyada üç büyük medeniyet havzası vardı. Bunlar Yahudi-Hıristiyan, İslâm ve Uzakdoğu'ya özgü Budist medeniyetlerdi. Bugün Batı dünyasını "Hıristiyan-Yahudi" bir medeniyet olarak telakki etmek çok zor. Batı, sadece muhatabı İslâm olduğu zaman "medeniyet" dilini kullanıyor. Bu yüzden "Medeniyetler İttifakı" projesi özünde, Batı'nın İslâm dünyasına yönelik bir diyalog çağrısı. Bu diyalog çağrısının "medeniyet" kavramı üzerinden yapılması da tesadüf değil. Amaç, terörü çoğaltan psikolojik baskıyı frenlemek. Nasıl? Vahşetin karşısına medeniyeti koyarak.
İstanbul'da yapılan toplantının bu kadar büyük ilgi görmesinin arkasında, tarihin önemli kırılmalarından birine bu toplantının hem içeriği hem de zamanlaması ile eşlik etmesi yatıyor. Standart ideolojik kalıpları kırıp, bu dünyayı anlamaya çalışmalıyız. Amerika, dünya üzerinde artık astarı yüzünden pahalıya gelen hakimiyetini kendi istek ve arzusu ile sona erdiriyor. Obama ile birlikte Amerika stratejik bir geri çekilmeyi yönetiyor. Bu geri çekilme ile eşzamanlı olarak, hegemonik üstünlüğüne dünya kamuoyunda rıza ve destek arıyor. Bir sempati taarruzuna girişiyor. Hedef ise İslâm dünyası. Dün, İspanya ve Türkiye'nin önayak olduğu bu projeye sıcak bakmayan ABD'nin bugün İstanbul'da başkanı ile temsil edilmesinin sebebi bu.
"Medeniyetler ittifakı" Batı'nın bir diyalog arayışı. Dünyanın giderek büyüyen başka sorunları da var: Yoksulluk, su, çevre gibi. Bu sorunlar da ancak medenî bir zeminde hafifleyebilir. Medenî bir diyaloğun asgari şartları belli: İnsan haklarına saygı, hukuk, demokrasi bu diyaloğun ilk üç adımı. Farklı kültür ve inançlara hoşgörü ve saygı ile yaklaşmak, barış içinde bir arada yaşamak ancak böyle mümkün. Vahşetin kaynağı olan şiddet yöntemlerinin bir hedefe vasıl olacağını kim iddia edebilir?
Batı, bu diyalog arayışında muhatap olarak Türkiye'yi kabul ediyor. Türkiye, kendi tarihî tecrübesi ve diplomatik tercihleri ile bir medeniyet adasına dönüşüyor. Türkiye'nin bölgesel güç olarak bulunduğu coğrafyaya barış ve istikrar getirme çabası ile uyumlu bir rol bu. Yeni bir dünya kuruluyor. Ana sütunlarından biri ise Türkiye. Gölgesinde başka halkların da huzur ve barış bulacağı bir medeniyet hamlesi, başka medeniyetlerle diyalog içinde yol alıyor.