Sırada İhkak-ı Hakk var!
Muhterem büyüğüm Müftüoğlu Beyefendi, Adapazarı’ndan aradı gözün aydın Metinim, diyerek. Ben de haberi alalı beş dakika olmuştu. Ne haberi demeyin ne olur sevgili okurlarım. Haber; trilyonluk dâva adıyla ortaya konmuş düzmece bir dâva, Türk siyasi hayatının en çirkin, en zalim bir skandal ile yetmiş kişiyi başlarında muhterem Erbakan olmak üzere karalayan bir hukuk skandalından söz ediyorum. Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi, Erbakan Hoca'nın Ceza İnfaz Kanunu’nun son çıkan düzenlenmesiyle insanlara hayatlarında yeni bir beyaz sayfa açma imkânı bahşeden ve olumlu bir anlayış olan değişikliğin gereğini yerine getirmiş söz konusu mahkeme. Bir de ilâve etmiş arzu ettiğiniz takdirde sicilinizdeki kayıtı sildirebilirsiniz. Eyvallah. Yanlışın neresinden dönülürse dönülsün, elbette evlâdır. Ancak; bu dâvanın rüyet yeri yanlış adreste gerçekleşmiştir. O yönüyle iadei mahkeme talebi kabul edilip, esas mercii olan Anayasa Mahkemesi’nde görülmesi icap eder. Öte yandan bu dâva içinde Mardin İl Başkanı olarak söz konusu mahkemeden südûr eden kararda, Abdürrezzak Bey'in temyiz dilekçesinde yer alan talepte “Ben zâten İl Başkanı değildim..” cümlesi, muhterem Temyiz mahkemesi heyetinin dikkatini çekmiş ve sayın heyet kararı bozmuştur. Geçen Haziran ayından beri de, 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Abdürrezzak Bey'in dâvasına bakılmaktadır. Ne hazindir ki; Haziran’dan bugüne kadar Mardin'deki Emniyet cemiyetler masasından, Abdürrezzak Bey'in İl Başkanı olmadığını, Refah Partisi İl İdare Kurulu Üyesi olduğunu belirten yazı, Ankara'ya 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sekiz aydır getirilememiştir.
Yetmişe yakın kişi, verilen kararların cezasını çekmişler, bunların içinde Sayın Erbakan Hocamız, C.reisinin cezanın infazı esnasında kalan kısmı kaldırmasıyla tahliye olmuştur. Yâni bu dâvanın hükümlüleri, tashihi gereken kararın mahkûmları olarak, mağdur ve mazlum olmuşlardır. Hakk'ın tecellisi, yukarıda dediğimiz gibi dâvanın aidiyeti olan Anayasa Mahkemesi’nde görülmesine vabestedir. Seçme ve seçilme hakkına sahip olmak elbette güzeldir. Buna tabiî ki sevinilmelidir. Bu infaz maddesi değişikliğinin, TBMM'nin hukuka bakışında hayatı iyi okuduğunu gösterir olduğunu söylemek isterim. Ayağı sürçeni ömrünce medeni haklarından mahrum etmemek anlayışı, İslâm’da var olan ‘nedamet getirene merhamet edilir’ anlayışını tasdiktir. Bu yönüyle mahkeme, Muhterem Erbakan'a bu hakkını iade etmeyi öngören infaz yasasındaki hükmü harekete geçirmekle vazifesini yerine getirmiştir. Dediğim gibi, bu dâvada hukukda olmaması gereken hatalar görüntüsü vardır. Meselâ; Trabzon'da, bir lokantada Refah Partisi İl teşkilâtının verdiği bir yemekte kesilen fatura, 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nce sahte sayılmıştır. Ancak aynı faturayı deftere geçerken eksik meblağ ile geçen firma, vergi mahkemesi tarafından cezaya uğratılmıştır. Dolayısıyla Ankara Ağır Ceza’nın sahte saydığı faturayı, vergi mahkemesinin gerçek fatura saydığı görülmüştür. Böylece adli mekanizmamız bir fatura üzerinde iki çelişkili hüküm vermekle karşı karşıya kalmışlardır. Bunun düzeltilmesi temennimizdir. Bakınız P.tesi günü Sayın Yargıtay Başkanı, Haber Vaktim'den alıntıladığım paragrafta adetâ bizim gösterdiğimiz müşahhas misâl yanında, yargının geldiği mücerret durumu benzer tarzda tanzime tutmak lâzım geldiğini ifade buyuruyorlar: “..Gerçeker, Gazi Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi işbirliğinde düzenlenen ‘Türk Ceza Hukuku Bağlamında Adli Bilimler Alanında Bilirkişilik’ konulu sempozyumun açılış konuşmasına, bugün Türk yargısı gerçekten çok büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Maalesef yargı bağımsızlığını daha ileriye götürmek yerine, geriye götürecek birtakım öneriler gündeme getirilmeye çalışılmaktadır. Ben bütün bu sorunların hakimiyle, savcısıyla, avukatıyla, üniversitelerin değerli öğretim üyeleriyle birlikte işbirliği içinde aşılacağına inanıyorum...”
Erbakan Hoca siyasete döner mi derseniz; kanaatim dönebilir. Hizmetin olduğu yerde o her zaman vardır. Milli Görüş câmiasına tavsiyem, bunu söz konusu etmeyip, şimdiye kadar olduğu gibi Hocamıza bırakmalıyız ve indî mütalâalara cevap vereceğiz diye fitne kazanı kaynatılmasına fırsat vermemeliyiz. ‘Milletimiz için hayırlısı neyse o olsun..’ dedikten sonra, yüksek müsaadelerinizle geçmişten geleceğe bir köprü koymak istiyorum.. Öte yandan Vakit gazetemizde, 26 Haziran 2006'da, Ali Adakoğlu Bey'in “Bitmeyen Mücadele Erbakan” adlı kitabımız münasebetiyle fakirle yaptığı röportajda, sormuşlar. Erbakan'ın artık siyasete döneceğini düşünüyor musunuz? Cevabımız: Hayır, onun artık siyasete döneceğini zannetmiyorum. Bir soru daha gelmiş Adakoğlu'ndan: Erbakan'dan geriye ne kalır? Cevabımız: Erbakan'dan geriye kalan dâva, yeni bir hamle ile yürür. Erbakan'ın bu dâvadaki şerefi, asrımızda Milli Görüş'ün müceddidi olmasıdır. Bir soru daha gelmiş: Hoca'nın yerine ikinci bir lider gelmez mi? Cevabımız: Erbakan'dan sonra, yeni bir lider gelmez. Bundan sonra gelen insanlar, ancak genel başkan olarak bu görüşlere katkıda bulunurlar. Demişiz. Şimdi bu soruya iki sene sonra da olsa, verdiğim cevaba şu ifadeleri eklemek istiyorum: Erbakan Hoca, ömrünün bir saniyesini bile dâvasının düşüncesi dışında geçirmiş bir insan değildir. Dolayısıyla, hep siyasetin içindeydi. Bundan sonra da içinde olacaktır. Riyaset ve makam hırsına kendisini kaptırmamış bir Â'lî zatdır.
•
NOT: Son zamanlarda bakıyorum da bâzı dostlarımızın torunlarının düğünlerine dâvet ediliyoruz. Demekki üçüncü kuşak da evlenme çağını yakaladı. Bizler de yaşlılar arasına katıldık demektir. Pazar günü Akçatî Ali Efendi’nin torunu, Millî Selâmet Partisi Beşiktaş ilçemiz eski başkanlarından Hasan Kuzeyli'nin oğlu Asım ile Ramazan Güney Beyefendi’nin kerimeleri Selma, Sanayii Mahallesinde Barbaros Kültür Merkezi’nde bir Velime'yle dünya evine adım attılar. Genç evlilere saadetler dilerken, ailelerin dayanışma içinde bu gençlere yardımcı olmalarını, Cenab-ı Hakk’dan niyaz ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.