“I love you Karadut”
Kanal D televizyonunda Esra Ceyhan’ın programına çıkan bay uyarıcının eşi Sayın Canan Öztürk, gözyaşları içerisinde seyircilere içini döküyordu.
“(...) Halbuki ben Ankara’ya gittim. Oğlum ve Nusret Sevenoğlu bana dedi ki ‘Lütfen anahtarınızı kullanmayın, çok farklı bir şeyle karşılaşabilirsiniz, kaldıramayabilirsiniz, bir yerinize bir şey olabilir. Siz normal zili çalın girin’ dedi. Ben de dediklerini tuttum. Şimdi bunları burada anlatıyorum ve insanlar ne kadar rahat anlatıyor diyebilir ama o günler çok sıkıntılı günlerdi, hiç kolay değildi. Gittim. Eşime telefon açtım ‘Ben geldim’ dedim. O da bana ‘Aaa öyle mi ben de biraz sonra çıkıyorum’ dedi. ‘Hayır’ dedim ‘Ben geldim ve kapının önündeyim, lütfen kapıyı aç’ dedim. Kapı maalesef 10 dakika sonra açıldı. Eşimin kıyafeti düzgün bir kıyafet değildi. Üzerine bir pantolon, bir gömlek geçirmiş. O sırada banyodan trak trak iki tane kilit sesi geldi. Doğru banyoya fırlayıp ‘çıkın dışarıya’ dedim. Bu hanım saçı başı ıslak, üstünde göğüs dekoltesi açık, zaten tuttuğum an içinde de hiçbir çamaşır olmadığını gördüm. Altında bir tayt ve ayakları çıplak. Saç baş yüz ıslanmış. (...)
Hoca bir şey diyemedi, yüzü gözü sapsarı oldu. Ben doğru yatak odasına koştum, tabiî ortalık karışmış. Bir baktım eşimin başucunda Carmen pozu dediği, sırtı açık, yanından göğsü görünen daha küçük yaşlarına ait bir resim çerçevelenmiş ve eşimin başucuna koymuş. Bunları Türk halkı bilecek, insanların nasıl tezgâhlara komplolara çekilebildiğini, bunları bilecek. Bunlar ibret bir vakadır. Resmi elime alıp eşime ‘bu ne oluyor’ dedim...”
Olay bu kadarı ile anlaşıldı.
Şimdi de uyarıcının sevgilisinden aldığı mesajlardan bir tanesine bakalım:
“(...) İki bardak yıkayınca çok bulaşık yıkamış gibi havaya girmeni, ayrı kaldıktan sonra her bir araya geldiğimizde gözlerime beni ilk defa görüyormuş gibi bakmanı, ‘I Love You Karadut’ (seni seviyorum) demeni çok özledim.”
Bir okuyucu yorumunda şöyle diyor:
“Aydın Doğan ile CHP’nin hocası bu kadar olur...”
Bir başkası: “Şükür ki bu adamın iç yüzü ortalığa döküldü, halkımız da kurtuldu...”
Brezilya Basını, Sivas Spor Teknik Direktörü Bülent Uygun hakkında:
“Türkiye’nin alkolsüz ve gece hayatsız lideri” diye başlık atıyor...
Bu direktör kardeşimiz, anlaşılan lâik ve de çağdaş yaşam olayından habersiz.
Uyarıcılardan Yaşar Nuri Beyefendisi öyle demiyor...
Kur’an’ı hayat tarzına çamur atmak olayı işte buradan başlıyor.
Kur’an laikliğe açıkmış!
Yanı laik iseniz içebilirsiniz, hatta eşiniz tarafından banyoda basılabilirsiniz.
Laik hayat...
Din kurallarının olmadığı bir yaşam tarzı.
Laikçiliği yıllardır o kesimin Müslüman halkımıza neden kakaladıklarını şimdi anladınız mı?
Adam hayatını yaşayacak...
İslâmî bir toplumda bu çirkef hayatı yaşayamaz...
Halkın cebindekileri çalıp çırpanlar için de öyledir....
Laikçilik olmadan soygunculuk yapılamaz.
Birinde 80 değnek ceza vardır, diğerinde ise suçun ağırlığına göre hırsızın kolunu kesmek.
Hadi bakalım bu tip cezaların uygulanmasını kim ister?
Namuslu ve de hakkına razı olan vatandaş için kuralların ağırlığı, ya da acımasızlığı o kadar önemli değil. Çünkü onun bu taraflarda bezi yok...
İdam katiller için bir önem taşır, sade insanlar için idam kalkmış, kalkmamış ne önemi var?
Çalmıyorsa, kol kesmek cezasından neden korksun?
Zina yapmıyorsa, 80 değnek cezası ile ne alakası var?
Espri şu olabilir.
İnsanın, cinin, şeytanın, nefsin şerri vardır. Allah bizi bu şerlere karşı her namazda okuduğumuz sûrelerde uyarıyor.
Bu şirretlerin şerrinden korunmak için sık sık dua etmemiz lazım.
Nefis taşıyan herkes günah işler, farkına vardığında tövbe eder, bir daha yapmaz.
Makbul ve de geçerli olan budur.
Bu bağlamda Yaşar Nuri’nin günah işleyip işlemediğinden ziyade, onun takındığı tavırlarla İslâm hükümlerini tornistan etme çabaları beni ilgilendiriyor...
Ona göre, türban (örtü) neden rahibe kıyafetidir?
Hani Kur’an’ın Nisa Sûresi?
Ülkemizde her şey açıktan oynanıyor.
Bakıyorsunuz, bir zamanların dehşet saçan JİTEM’cileri, şu anda yargının kıskacında hesap veriyor.
Diğer üst seciyedeki yöneticiler de öyle...
Böyle gittiği takdirde yediği haltın hesabını vermeyen kalmayacak.
Birileri bunları hem kullanmış, hem de kullanma tarihi bitince deşifre etmiş.
Kaldırıp atmış...
Hangisi öyle değil...
Yaşar Nuri’nin şu anda düştüğü psikolojik ortamı ne ile izah edeceğiz?
Kullandılar attılar mı?
Yoksa, yenileri mi girecek vizyona?..
I love you Karadut!.. (*)Emekli Hakim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.