Obama ve yeni ABD politikası

Obama ve yeni ABD politikası

ABD başkanı yine bir Amerika filminde olduğu gibi rüzgâr gibi gelip, rüzgâr gibi geçti. Bir buçuk güne sığan ziyaret ardında önemli izler bırakacağa benziyor. ABD başkanının Kanada’yı saymazsak ilk yurt dışı ziyaretine Türkiye’yi ilave etmesi elbette önemlidir. Bunun hangi sonuçlara müncer olacağını zamanla göreceğiz.

Şimdiden atılan zafer naraları da, hezimet çığlıkları da gerçekçi değil. Neticeleri görmeden verilen peşin hükümler bizi sağlıklı sonuçlara götürmez.

Obama gerek mecliste yaptığı konuşmada, gerekse diğer temaslarında Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alarak konuştu. Dikkatli, saygılı diplomatik bir dil kullandı. Ermeni meselesinde önceki kanaatlerini korumakla birlikte, soykırım ifadesini kullanmaktan kaçındı. İlişkilerin bir an önce normalleştirilmesi için taraflara çağrı yaptı. Empoze eden bir üslup yerine, davet eden, teşvik eden bir üslup kullandı. Obama’nın ABD diplomasisine getirdiği en önemli yenilik herhalde bu yeni yaklaşım biçimidir.

Meclis konuşmasının belki de en önemli yanı demokrasi vurgusuydu. ABD başkanı çeteleri besleyen, semirten, kışkırtan muğlâk ifadelere prim vermedi. Türkiye’yi İslam dünyası için model ülke olarak gören bu bakış tarzı, bundan sonra darbecilere ABD’den ekmek olmadığını gösteriyor. Çünkü Türkiye’nin İslam dünyası için model ülke olma özelliği, hem Müslüman hem demokratik bir ülke olmasından kaynaklanıyor. İslam dünyasının tek demokrasisi olan Türkiye’nin örnek gösterilebilmesi, demokrasisinin yaşatılmasına bağlı. Bunun için ABD’nin en azından Obama döneminde askerleri kışkırtmayacağı, darbelere destek vermeyeceği anlaşılıyor.

ABD başkanının, terör örgütü için kullandığı ifadeler de Türkiye açısından şimdilik tatmin edicidir. Bazıları Obama’nın elde kılıç PKK’ya savaş açmasını bekliyor. Kimse, kimsenin kapısının önünü temizlemez. PKK’yı yok etmesi gereken ABD değil, Türkiye’dir. Batı’lı müttefiklerden en fazla istenebilecek olan, gölge etmemeleri ve terör örgütüne yardım ve yataklık etmemeleridir. Kendi işinin onun bunun himmetine bırakan bir ülke hiçbir problemini çözemez.

Büyük devletlerin üslup ve tarzları değişebilir ama hedefleri kolay, kolay değişmez. Obama ile ABD hedef değiştirmemiş, sadece daha yumuşak, daha kabul edilebilir bir dil kullanmaya başlamıştır. Bush döneminde ABD nin dış politikaya ihtiyacı yoktur, biz emrederiz başkaları yapar diyen despot dış politika anlayışının yerini, hedeflerimizi beraber gerçekleştirelim diyen ve karşı tarafın ulusal onurunu daha dikkate alan bir anlayış almıştır. Yaptırım gücü daha yüksek, maliyeti daha düşük olan bu dilin ABD’nin Bush döneminde yıpranan imajını düzeltmeye büyük katkı sağlayacağı muhakkaktır.

Obama’nın ziyareti şimdilik Türkiye’nin öneminin altını çizmiş, yeni bir darbe için ABD’den medet umanlara kapıları kapatmıştır. Türkiye’nin ne kazanıp, ne kaybettiğini söylemek ise zaman işidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi