Seyirci kalma zamanı değil, seyirci olma zamanı
Bütün mesele seyirci kalma ile seyirci olma arasında değişiyor. Sinema ve tiyatro çok önem verdiğim sanat dalları olmasına ve sinemaya büyük emek harcamama rağmen, maalesef sinema meselesine seyirci kaldık, seyirci olamadık.
En son benim de içinde bulunduğum ve yapım danışmanlığını üstlendiğim, yönetmenliğini Mesut Uçakan’ın yaptığı “Anka Kuşu” adlı sinema filmine seyirci kaldık, seyirci olamadık. Kimse bu sözlerimden sitem anlamasın. Bu bir sitem değildir.
Elbet kimseyi zorla sinema veya tiyatroya götürecek halimiz yok. Yalnız bugün yaşadığımız kültür erozyonunun gerçek sebebi, sinema ve tiyatrodur. Bizim kültürümüzü bize anlatmayan sinema ve tiyatro oyunları, bizi bizden uzaklaştırmış ve yabancılaştırmıştır.
Bizi biz yapan değer yargılarımızı sinema ve tiyatro yoluyla insanlarımıza anlatmanın en iyi yöntem olduğuna inanan bir avuç sanat adamımız, “seyirci olmak yerine seyirci kalanların” sayesinde maalesef ayazda kalıp gitmiştir.
Geçtiğimiz Pazar günü tiyatroya gittim. “Tiyatro Greyfurt” adlı topluluğun “çanakkale Mahşerinde Kardeşlik Destanı” adlı oyununu izledim. Genç yetenekler tam bir destan yazmışlar. Bugün onlardan söz etmek istiyorum ama önce kısaca grubu tanıtayım.
Gönüllü bir oluşumla bir araya gelen ekip, “Katakulli” adlı komedi oyunuyla 2002 yılında perdesini açar. 2003 sezonuna Hekimoğlu İsmail’in yazdığı “Menan Cinleri” adlı oyunla girerler. 450’yi aşkın temsil 290 bin seyircisiyle “Menan Cinleri”, Türkiye’de özel tiyatrolar arasında en çok izlenen oyun olarak bir ilke imza atar.
2005 yılında 8 aylık hazırlık döneminden sonra “çanakkale Mahşerinde Kardeşlik Destanı” adlı oyun izleyenlerin beğenisine sunulur. Mart 10 ve Nisan 10 tarihleri arasında 60 kez sahne alarak bir rekora daha imza atarlar. Mehmet Niyazi’nin danışmanlığı ve İbrahim Sadri’nin metin seslendirmesiyle harbin dramatik yapısını mizahi bir dille anlatan oyun, savaş efektlerinin ustaca kullanılmasıyla izleyenlerin ve sanat eleştirmenlerinin övgüsünü alır.
2007’nin UNESCO tarafından Mevlana yılı ilan edilmesi sebebiyle “Mevlana, Güneşe Uçan Kanatlar” adlı oyun hazırlanır. 5 ay süren sema eğitimi, özenle hazırlanmış dönem kostümleri ve ışık oyunlarıyla desteklenen 70 dakikalık bu mistik gösteri, izleyenlerini çağlar öncesinin hoşgörü ortamına kanatlandırır. Oyun, İstanbul başta olmak üzere Türkiye’de ve Avrupa’nın birçok ülkesinde 117 temsille sahne alır.
Halen 3 yetişkin, 5 çocuk oyununu yoğun temposuyla yurt içinde ve yurt dışında sahnelemeye devam eden “Tiyatro Greyfurt”, faaliyetlerine uzun metrajlı film çalışmaları ve stand up hazırlıklarıyla devam etmekte.
“çanakkale Mahşerinde Kardeşlik Destanı” adlı oyuna gelince. Bu hikaye, iki Anzak askerinin üstlerine verdikleri rapordan alınmış gerçek bir hikaye. Savaş başlayalı 5 yıl olmuştur. Tüm siperlerde kanlı çatışmalar sürer ama bir tek “İsmailoğlu Tepesi” hariçtir.
Tarihler 12 Ağustos 1915’i gösterirken “İsmailoğlu Tepesi’nde” bir gözcü siperi vardır. Suvla kıyısında, çanakkale’nin en sapa yerinde beş asker, kardeşlik destanı yazar. Bayram namazına bir saat kala, Komutan, İstanbullu, Laz Cemal, Mehmet, 314 Mahmud gözcü tepesindedirler ve her an bir baskın beklemektedirler.
Bayram namazına hazırlanırken, 276 kişilik bir İngiliz Alayının geldiğini fark ederler. Artık karar zamanıdır. Oyun, Türkiye’de yazılan resmi tarihin kaydetmediği ama İngiliz tarihlerinde kayıtlı olan 276 kişinin bir toz bulutu tarafından yok edildiği gerçeğiyle biter.
çanakkale öyle bir tarih ve öyle bir destan ki, bugün mevut topraklar üzerinde rahat nefes alıp veren herkes varlığını oraya borçludur. Oradaki “imana” ve “itikada” borçludur.
İstanbul’da olanların oyunu izlemesini tavsiye ettiğim gibi, diğer vilayetlerimizde de imkanı olan kuruluşların oyunu bölgelerinde izlettirmelerini hararetle tavsiye ederim. Tarih okuyamıyoruz, bari oyunlardan öğrenelim.
Oyun hakkında bilgi için: Tiyatro Greyfurt 0216 422 09 00
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.