Muhammed Ali'yi kucaklayan ilk beyaz
Hayatındayken yüzüne gülmediğimiz, gülmek bir yana aleyhinde bin bir türlü sözler ettiğimiz nice insanın kıymetini vefat ettikten sonra anlarız. Hayatında demedik laf bırakmadığımız adam birden bire kıymete biner. Kimimiz hakikaten kimimiz de siyaseten ölenin ardından methiyeler dizeriz.
Müteveffayı hayattayken karalayıp öldükten sonra arkasından methu sena dizip ağıtlar yakanları ben pek samimi bulmam.
Bizim kültürümüzde sevdiğimizi ifade etmek vardır. Takdir vardır, teşvik vardır, teşekkür vardır. Kula teşekkür etmeyenin Allah'a da şükredemeyeceği bilinir.
İstisnaları tenzih ederim ama bizde takdir ve teşekkür müessesesi pek nadir işler. Hayatımızda çok şey borçlu olduğumuz insanlar vardır. Teşekkür etmemiz gerekir. Lakin etmeyiz. Çoğu kez ondan gördüğümüz küçük bir ihmal onun aleyhinde olmamız için yeterli bir sebeptir.
Geçen hafta bugün İstanbul'da Fatih'te Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'inde alışılmışın dışında bir program vardı.(Ali Emiri Efendi adına yapılan bu kültür merkezi için emeği geçenlere teşekkür etmek gerekir. Güzel bir merkez olmuş.)
Geçen hafta bugün icra edilen program, bir ilim ve fikir adamına ölmeden önce, daha hayattayken takdir ve teşekkürü içeriyordu. Zaten bu özelliği itibariyle sıra dışıydı.
Programın adı, “Akademik Hayatının 50. Yılında Bir İlim ve Fikir Adamı Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş” idi.
Tahmin ediyorum Nevzat hocanın hayatında yaşadığı en mutlu günlerden biriydi, belki de en mutlu olduğu gün o gündü. Salonda oturacak yer yoktu, salonun içi de dışı da adım atılamaz haldeydi.Yüzlerce insan bu sıra dışı davete icabet etmişti. Yurt içinden ve yurt dışından çok sayıda misafir, hocanın bu mutlu gününde yanında olmak için koşup gelmişti.
Hoca, hizmetleri ülke sınırlarını aşmış beynelmilel bir şahsiyet. Dünyanın neresine gitseniz onun eserlerini ve ayak izlerini bulmanız mümkün.
İBB vekili ve Fatih Belediye Başkanı'nın açış konuşmasından sonra hocanın en küçük kardeşi, Yalçıntaş ailesini anlattı. Peşinden hocayı anlatan kısa bir belgesel gösterildi. Belgeselde zihinlere kazınacak bir hatırayı ben de zikretmeden geçemeyeceğim. Hoca akademik çalışmalar yapmak üzere İngiltere'de iken henüz 23 yaşında olan meşhur boksör Muhammed Ali Clay İngiltere'ye gitmiş. İngiltere Müslümanları da Nevzat hocanın ona rehberlik etmesini istemişler. Tanışma sırasında Nevzat hoca Muhammed Ali ile kucaklaşmış. Yalnız kucaklaşma biraz uzamış, hoca bakmış ki Muhammed Ali ağlıyor, bir hata mı yaptım acaba diye sebebini sormuş. Muhammed Ali'nin cevabı, “Bana sarılan ve beni kucaklayan ilk beyaz insan sizsiniz.” olmuş.
Programda Prof. Dr. Süleyman Yalçın beyin başkanlığında, Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Numan kurtulmuş, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ve Ali Coşkun beylerin konuşmacı olarak katıldıkları bir de açık oturum yapıldı. Peşinden Alaaddin Büyükkaya beyden, Kırım Meclis Başkanı Mustafa A. Cemil Kırımoğlu'na, Nuri sesigüzel'den Avrupa Müslümanlar Birliği Başkanı Ebu Bekir Rieger'e kadar çok sayıda dostu hocadan kısa hatıralar naklettiler.
Tabii ki en önemlisi programa sayın cumhurbaşkanının katılmasıydı. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül bu sıra dışı programa katılarak kendisinin de alışılmış cumhurbaşkanlarından olmadığını, kadir kıymet bilen bir şahsiyet olduğunu göstermiş oldu. Sayın cumhurbaşkanı Nevzat hocanın hem öğrencilerinden hem de birlikte siyaset yaptığı önemli şahsiyetlerden biriydi. Sayın cumhurbaşkanının kürsüden hocam diyerek hitap etmesi ve kendisine bir berat takdim etmesi, Nevzat Bey için mutluluğun zirvesi olmalıydı.
76 yaşındaki Nevzat hocanın hayattayken karşılaştığı bu takdiri görüp de ona gıpta etmeyen biri var mıydı bilmiyorum. Ama beni en fazla, insanlara artık ölmeden önce değer vermeyi önemseyen bir bilincin oluşması sevindirdi.
İBB Kültür A.Ş. ve İstanbul İktisatçılar Derneği'ni bu sıra dışı ve anlamlı programı için kutluyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.