Kıbrıs yeni bir fetih bekliyor
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’de meclisin 50 üyesini belirlemek üzere bugün genel seçimler yapılıyor. 649 yılında sahâbeler eliyle fethedilen Kıbrıs, 1571’de Osmanlı İmparatorluğu’nun, adayı 50 bin şehid vererek fethine kadar Bizanslılar, Templar Şovalyeleri, Lusinyanlar ve Venediklilerin elinde kaldı. 1878-1960 yıllarındaki İngiliz idaresi sonrasındaki Rum tarafının kanlı ve kirli politikaları sebebiyle yapılan 1974 harekâtı sonrasında 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti ve sonra da 1983’te KKTC kuruldu.
Türkiye’ye rağmen iktidar olmanın mümkün ama hükümet etmenin imkânsız olduğu KKTC’deki seçimlerin Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri ve Kıbrıs sorununa olduğu kadar KKTC’nin sosyal yapısına da etkileri olabilir. Özgürlüklerin ‘olumsuz’ yönde ilerlediği ama ‘öze dönmek’ adına yapılan ‘manevî çalışmalar’ın, dinî eğitimin olabildiğine kısıtlandığı KKTC’de bu seçimin sonucu her ne olursa olsun ‘kimliksizleştirme’ siyasetinin artık ciddi şekilde sorgulandığını söylemek mümkün. Türkiye’deki ‘temizlik ve arınma (tasfiye ve tasaffî) süreci’nin benzeri Kıbrıs’ta yaşanırsa şayet, önümüzdeki günlerde adanın şartları çok değişebilir ve bu değişim Kıbrıs’ın istikbali adına her aktörün yeniden düşün(ül)mesini gerektirebilir.
Ergenekon’un Kıbrıs uzantılarının gün yüzüne çıktığı bir zeminde seçime giden KKTC’de mevcut Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) iktidarının yıpranmışlığı ve ekonomik problemler oyları muhalefete kaydırmış görünüyor. Muhalefette ise Derviş Eroğlu’nun başında olduğu Ulusal Birlik Partisi (UBP), Serdar Denktaş’ın partisi Demokrat Parti (DP) ve Turgay Avcı’nın liderliğindeki Özgürlük ve Reform Partisi (ÖRP) ve Ahmet Yönlüer’in Halk İçin Siyaset (HİS) Partisi var. Kıbrıs Toplumsal Araştırmalar Merkezi (KADEM) tarafından mart ve nisan aylarında yapılan anketlere göre, UBP’nin yüzde 46, CTP’nin ise yüzde 27 civarında oy alması bekleniyor. Şu an 5 milletvekili olan ve ilk defa seçime gidecek olan ÖRP ise yine 10 milletvekili (yüzde 20) kazanmayı bekliyor. Yeni kurulan ve muhafazakâr bir çizgi takip eden ÖRP için bu seçim ilk imtihan olacak.
Seçim sonuçları, Kıbrıs sorununun çözümü ve dolayısıyla Doğu Akdeniz politikalarını etkilemesi bakımından Türkiye için de önemli. Kıbrıs’ın tamamının bir çözüme kavuşturulması veya Kuzey Kıbrıs’ın tanınabilirliğinin önünün açılması şeklinde iki şıkkı olan çözüm odaklı çalışmalar, siyaseten her yöne çekilebilen, Türkiye’de ve Kıbrıs’ta iktidarlara karşı kullanılmak üzere muhalefet partilerinin elindeki en büyük koz. Yıllardan beri yapılan propagandalarla çözüm taraftarı olmak Kıbrıs’ın stratejik önemine inanmamak veya daha âmiyane tabirle ‘Kıbrıs’ı satmak’la eşdeğer tutuldu.
Oysa bugünden geçmişe baktığımızda, Kıbrıs’ta asıl Kıbrıs’ı savunuyormuş gibi yapanların, statükodan yana tavır koyanların, Kıbrıs’ı yokluğa, yolsuzluğa, karanlık ve kirli oyunlara, maneviyatsızlığa, ahlâksızlığa mahkûm ederek Kıbrıs’a ihânet ettiklerini görüyoruz. Aynı çevrelerin Kıbrıs halkını savunuyormuş gibi yaparak aslında Ergenekon türü yapılanmalara zemin hazırladıklarını da yeni yeni ve açıkça görmeye başladık.
“Ada’da taşlar bağlandı, köpekler salındı” diyen HİS Partisi Başkanı Ahmet Yönlüer, 11 Nisan’da Vakit’e verdiği mülâkatta Kıbrıs’taki karanlık oyunlara dikkat çekmiş ve Ergenekon’un şifresinin din düşmanlığı olduğunu ifade etmişti. Denktaş ve Eroğlu döneminde din öğretimi önünde yüksek barikatlar kurulduğunu, hocaların ve küçük çocukların bile gözaltına alındığını söyleyen Yönlüer’e göre “Kıbrıs İngiliz sömürgesiyken, Denktaş-Eroğlu zulmü yoktu.”
Geçen hafta bir Kutlu Doğum Paneli için gittiğim adada görüştüğüm bazı yetkililer de Kıbrıs gençlerinin ahlâksızlaştırılması ve yozlaştırılması için bilinçli politikalar üretildiğini ancak yine de başarılı olunamadığını ifade ettiler. “Daha iyi anlayasınız diye söylüyorum” diye söze giren bir Kıbrıslı “Fazıl Küçük de bizim İnönümüzdür” tespitini yaptı. 1959-1973 dönemlerinde Cumhurbaşkanlığı muavinliği yapan ve 1984’te İngiltere’de ölen Küçük’ün hamâset maskesi arkasında dehşetli manevî tahribat yaptığı bilinmeyen bir hadise değil. Ardından göreve gelen Denktaş ve ekibi ise Küçük’ün bıraktığı yerden alarak Anavatandaki işbirlikçilerin yardımıyla Kıbrıs’ı bugünkü durumuna getirdiler. Depoya ve sergi salonuna çevrilen camiler, gençleri zehirleyen ahlâksızlık yuvaları, berbat bir şehircilik, kirli entrikalar, yok edilen üretim kültürü hep Denktaş döneminin kirli mirasları.
Bugünkü seçimler, yapıcı ve kalıcı reformlar yapılmadığı müddetçe, tarihinden ve irfanından kopartılmış bir halkın şaşkınlık içindeki yeni ve önemsiz bir adımı olarak kayıtlara geçecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.