Ara rejimi tanımlamak
Şu andaki manzara:
Orduyu göreve çağıranların yargıda hesap verme zamanı gelince başta Baykal olmak üzere yandaşlar adalete isyan halindeler...
Bu beylerin ne hikmetse, fakülte kapılarında yaka paça sürüklenen başörtülüleri ekranlardan keyifle seyrettiklerinde sesleri çıkmıyordu...
İnançlı insanlara baskıyı kazanılmış hak sayıyorlardı kendilerine.
İşin aslı ihanet yumağı...
Çorap söküğü gibi gelince, sesleri daha da yükseliyor.
En kuvvetli argüman “cumhuriyet elden gidiyor” yaygarası...
Ülkeyi soyup soğana çevirmenin projesi kapsamında Atatürk’ü, cumhuriyeti, laikliği bu havada tepe tepe kullandılar. Tatlı yemenin acı hikayesi gibi...
Adamların bakış açısı şöyle:
Devletin hakim ve savcıları bakıyorlar; simalarında “Çamur Yaşamı Destekleme Derneği” yazıyorsa hemen tutukluyorlar, yazmıyorsa serbest bırakıyorlar!
Veya....
Hükümet hakimlere “atın içeri” diyormuş, onlar da emir gereği ülkede ne kadar Atatürk’ü seven dekan, profesör, emekli paşa varsa içeri tıkıyorlarmış.
Sorsanız dünyada kargaları en çok güldüren ülke hangisidir?
Cevabı hazır, bizim ülkemizdir.
Bizdeki İttihatçılardan kalma kaşarlanmış devrim yobazları...
Ağızlarını açıp ülke meselelerini konuştuklarında dallarda ne kadar karga varsa hepsi gülmekten patır patır aşağıya düşüyorlar.
Anlaşılıyor ki “ara rejim” yakıştırması kargaların gülmesi işine yarıyor.
Vatandaş da içinden diyor ki:
“Madem Anayasa Mahkemesi gibi bir kuruma başkanlık yapan kişi yargıdaki hakim ve savcılara ara rejim yakıştırmasını yapabiliyor, o halde yargıdan asla adalet çıkmaz.”
Ve bütün dehşetiyle yıpratıyorlar bu kurumu...
Düne kadar yargı Baykal’ın resmi ideoloji boyutunda bağımsızdı...
Bugün ne oldu bitti ki siyasallaştı?
Ülkeyi babalarının çiftliği gibi öteden beri kullanmakta olanlar şunu demek istiyorlar:
“Rejimin asıl sahibi biziz. Bizim dokunulmazlığımız Hindistan’daki Kutsal İnekler gibidir. Oturduk mu kimseler bizi yerimizden kaldıramaz...”
O gün öyleydi, ama bugün bir kaldıran bulunur...
YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’na hep sordum, yine de sormak isterim:
Akşam siyasi bir amigo gibi beyanatlar verip sabahleyin kürsüye oturup “tarafsız kalmak” nasıl oluyorsa? Daha doğrusu oluyor mu?
Oluyorsa, Sayın Yargıtay Başkanı’ndan tutun da ne kadar yargı mensubu hakim ve savcı varsa hepsi de oturup siyasetle iştigal etseler yargı ne hale gelir?
Yıpranmaz mı?
Dökülmez mi?..
Sonra bir şey daha var.
Savcı olarak önünüze gelen bir soruşturmada darbe planları varsa...
Bombalar, silahlar varsa...
Uyuşturucu trafiği varsa...
Der misiniz ki “Bu adam bizdendir, iyi bir Kemalist’tir, iyi bir irtica yaygaracısıdır, işlemiş olduğu ağır suçları görmezlikten gelelim, salın gitsin...”
Hey!!!
Üsküdar’da sabah oldu uyanın...
Halk gözünü açtı...
Yıllarca birtakım resmi ideolojinin nişanesi olan cumhuriyetçilik, laikçilik, Kemalistçilik gibi içi boş dolmalarla bu millet artık uyutulmak istemiyor.
Biliyor ki:
Kimileri devletin tanklarını halkın üzerine “darbecilik” niyetiyle yürütmüş,
Kimileri birtakım insanları hukuk dışı hem dinlemeye almış, hem de takibe almış,
Kimileri evinde cephane şeklinde silahlar yakalatmış,
Kimileri devletin paralarını bankalardan haksız yere çekerek birtakım karanlık işlere yatırmış,
Kimileri uyuşturucu trafiğinde baş rolleri oynamış,
Kimileri PKK ile gizli ve de açık ilişkilerde bulunarak halkın asker çocuklarına sıkılan hain kurşunlara yardım ve yataklık yapmış...
Kimileri yetkilerini kötüye kullanarak meşru olan hükümeti silah zoru ile alaşağı etmiş.
Kimileri 28 Şubat darbesinde hazinenin içini bir gecede boşaltmış.
Kimileri darbe günlüklerinde kadrolaşma ayağında devleti haksız yere işgal etmiş...
Ve bu fakir millet soracak.
Bugün soramazsa, yarın soracak:
“Sen 28 Şubat gecesinde bu ülkeyi yağmalattırdığın için ben de bugün sokaklarda işsiz ve de güçsüz geziyorum. Sen bu milletin inanç kalesini silah zoru ile devirdiğin için bugün benim elimde devlete karşı yöneltilen silahlar var... Bugün ben teröristsem sebebi sensin, katilsem yine sebebi sensin... Hep sensin...”
Muhalefetin desteksiz atışları nihayetinde hedef şaşırtmadır...
Eldeki tarihi devlet nimetleri kaçacak korkusuyla yapılan ara rejim benzetmeleri karanlıkta şarkı söylemenin hikayesidir.
Onu da bu millet bu saatten sonra yutmaz... (*) Emekli Hakim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.