Bir başka pencereden bakmak
Birikmiş önemli hadiselerin tahlilini yapmak ve gerçekleri sizinle paylaşmak istiyorum...
“Akredite” diye kişiye özel bir kavram dolaşıyor ortalıkta... Embeddet’in Türkçesi imiş... Nasıl bir Türkçe amma?..
Sizin anlayacağınız “Güvenilir/güvenilmez” tasnifi...
Ben “akredite” olmadım... Olmak da istemem... Çünkü insan haysiyetine vurulmuş kirli kelepçedir “akredite”...
“Akredite oldum” diye sevinerek “bilgilendirme” mahfiline koşan kim varsa, ben onlara acıyarak bakarım...
Çok şükür benim gazetem VAKİT ve yazarları “akredite” çemberine henüz girmiş değiller...
Zaten komutanlar da kabul etmezler...
Açık konuşalım; ya inançlarından feragat edecekler, takiyye yapacaklar, ya da çember dışında kalacaklar...
Biz inançlarımızla kaldık...
Ayrıca, şu demokrasi diye bildiğimiz, henüz rüştünü ispat edememiş kavramın dahi ne hallere düştüğünü görmemek için ya kör olacaksınız, ya da tımarhanelik deli...
Nerede, hangi demokraside askerin sivilleri “güvenilir-güvenilmez” şeklinde etiketleyip aşağıladığını gördünüz, duydunuz?..
Org. sayın Başbuğ’un, “Türk askeri din düşmanı değildir” ifadesini yeterli bulanlara sorarım:
Bu şüphe niçin doğmuştur?
Din ile askerin alıp/veremediği ne var?
Öyleyse dönüp bakalım:
Akredite edilmeyen, hiçbir toplantıya çağrılmayan gazetelerin asker indinde suçları nedir? Hukuken bir suç işlediler de haberimiz mi yok?
Hayır, hiçbirisi!..
Amma akredite harici tutulan gazetelerin, gazetecilerin en bariz vasıfları dini (yani İslami) hassasiyetlerinin herkesçe bilinmesidir...
Dahası da var...
Doğan medya muhabirini helikoptere alan askeri iradenin Cihan Haber Ajansı muhabirini karlı dağ başında bırakıp “nasıl geldinse öyle git” demesi hangi insanlığa sığar acaba?
PKK’nın dağdan inmesi ve affedilmesi hususunda yeşil ışık yakan TSK veya Orgeneral Başbuğ, Kıvrıkoğlu mantığı ile dindarları 1000 yıl cezalandırmayı mı düşünüyor?
Bir Ermeni öldürüldüğünde malum kesim topyekün Ermeni olduklarını ilan ediyorlar...
Bir Yahudi hakkında doğru da olsa en safiyane beyan bile hemen “antisemitist” kabul ediliyor.
Amma Türkiye bir İslam ülkesiyle dostluk kurduğunda medya karteliyle aynı görüşü paylaşan sayın Başbuğ veya diğerleri, acaba ne düşünürler?
Duyduğumuza göre veya gazetelerin yazdığı gibi, geçen akrediteli toplantıda Gn.Kur. Başkanımız Başbuğ “Ulusalcılık” görüşünü öne çıkarmış...
Kendileri bilir!..
Ben hayatımın hiçbir safhasında “ulusalcı” olmadım, asla olmayacağım..
“Milletçi” değilim... Milletçilik ırkçılığın kapısını açar... Ben milliyetçiyim... Bu topraklarda yaşayan herkesin müşterek değerleri millidir... Milliyetçilik milli değerler manzumesi...
Vatan millidir...
Bayrak millidir...
Din millidir...
Kültür, gelenek ve mabetler millidirler... Ordumuzun, eğitimimizin de milli olması temennimizdir...
Mezarlıklarımız, kütüphanelerimiz, mimarimiz, folklorumuz vs. hepsi de millidir...
Bendeniz ulusalcı nokta göremedim... Başbuğ’un talimatı ile “ulusalcı” olmam mümkün değildir...
Elbet TSK dine karşı değildir... Dini motiflere karşı çıkan hiç mi yok TSK içinde?
YAŞ kararıyla hukuksuz şekilde ordudan uzaklaştırılanlardan soralım hangi gerekçelerle askerliklerine son verildiğini... Alacağımız cevaplar bizi rahatsız edecek mi, etmeyecek mi?
Hiç kimse, ben de dahil Türk ordusuna düşman olamaz... Ancak, kendilerini ordunun emredicisi görerek hukuk dışı, demokrasi dışı tasarrufta bulunanları sevmek ne mümkün...
TSK’yı sevenler lütfen yanlış yapmasınlar... Yapacakları yanlışlarla ordumuzu sevimsizleştirmeye kimsenin hakkı yoktur...
==========
Her gün kendi eksenimde yanarım ben
Gider buz tutmuş dallara konarım ben
Her saat imtihan edildim ömrümce
Şimdi sabrımı ölçerim-sınarım ben
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.