Cemal Nar

Cemal Nar

Vazgeçtim

Vazgeçtim

Ne yalan söyleyeyim, sayın Başbuğ’un konuşmasını ben de dinledim baştan sona, hem de notlar alarak. Önümüzdeki bir haftada medyada bunların gündemde olacağını bilmemek mümkün mü bu ülkede yaşayan birisi olarak?

Evet, notlarıma baktım, din konusunda söyledikleri en az üzerinde düşünülmüş, çalışılmış, dolayısıyla en az inandırıcı, en az açılımcı olanıydı ve bu konuda söylenmesi gereken / beklenen bir sürü sözler vardı.

Sonra vazgeçtim bunlardan.

Niye mi?

Şöyle düşündüm: Kusura bakmasınlar ama askere ne ülkenin din anlayışından?

Bu işin uzmanı Diyanettir ve o konuşmalıdır din hakkında. Saygısızlık yapmak istemem ama din toplum ilişkisini belirlemek askere mi kaldı?

Ülkede bu alanda şöyle veya böyle bir sorun varsa, sorunun ve çözümün ne olduğunu, nasıl olacağını düşünmek ve karara bağlamak, Diyanet’in işidir, askerin değil.

Peki ama asker bunu niye yapıyor?

Bunun doğru olmadığını birileri onlara anlatmalı değil mi?

Niye ben din toplum ilişkisini askerden öğreneyim ki?

Bunun için din tahsili yapmışlar mı yeteri kadar onlar? Veber’i, Monteku’yu, Huntington'u okuyup bildikleri kadar, acaba Hz. Muhammed’i de okuyup bildiler mi?

Acaba Kur’an-ı Kerim’in mealini baştan sona sayın Başbuğ kaç kere okumuştur?

Ben bilemem, belki de defalarca okumuştur. Ama bildiğim bir şey varsa o da konuşmasında ne ayet vardı, ne de hadis.

Ne Hanefi ictihadı vardı, ne de Şafii ictihadı.

Oysa bu ülkede daha çok Hanefiler ve Şafiiler var.

Bir de aleviler var. Onlar için de aynı şeyler geçerli. Sayın Başbuğ Hz. Aliden de hiç alıntı yapmadı.

Yani şimdi bir din toplum ilişkisini düzenleyen bir konuşma yapacaksınız, ama içinde Allah kelamı olmayacak, Hz. Peygamber hadisi olmayacak, Hz. Ali vecizesi olmayacak, ben de bunu değerlendirmeye alacağım. Olmaz öyle şey!

Niye mi olmaz?

Önce doğruluğuna inanamam. Bana kaynak göstermeli bu konuda konuşan her kimse.

Hadi “oldu” diyelim, doğruluğunu nerden bileceğim?

Diyanet tasdik etmiş mi bu konuşmayı? Basmış mı “olur” mührünü?

Biz Diyanetin mührü yoksa çarşıdan Kur’an-ı Kerim bile almıyoruz millet olarak. Bu konuda da onun mührü yoksa, doğruluğu daha baştan tartışmalı olmaz mı?

Hani yasalar “din” hakkında konuşma ve düzenlemeyi Diyanete vermişti? Genel Kurmay bu işe niye karışıyor? Meselenin bir de bu tarafı var.

Meselenin daha bir çok tarafı var.

Mesela ne vardı o konuşmada, şöyle bir hatırlayalım: Kimlik, modernite, din toplum ilişkileri, siyasal analizler, terör, hatta ekonomi bile vardı.

İyi ama askere ne bunlardan? Tamam, bir güvenlik sorunu olarak terör konuşulur, ya diğerleri? Askerin görev alanına niye giriyor bunlar?

Bırakın görev alanı, ilgi alanına bile girmemeli. Demokrasilerde her kurumun görev ve yetkileri bellidir ve hiçbir kurum diğerlerine müdahale etmemelidir. Erkler ayrılığı bunu gerektirir herhalde.

Gerçek buysa ve denildiği gibi asker demokrasiye bağlıysa, Sayın Başbuğ’un bu konuşmasını nereye koyacağız?

Ben bunu anlayamıyorum. Dolayısıyla değerlendirmeye de almıyorum. Konuşması esnasında notlar da almıştım ve değerlendirme yapmayı da düşünmüştüm.

Ama sonra saydığım gerekçeler yüzünden vazgeçtim.

Gerçi konuşmasındaki üslup ve tavır bu sefer iyi idi, beğendim. Fakat düşündüm ki biz değerlendirdikçe o konuşmaların ardı arkası kesilmeyecek. Bizim ilgimiz Genel Kurmay Başkanının konuşma yapmasına davetiye çıkaracak.

Bir de bunun için vazgeçtim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi