Misyonerlik Kemalizm’le özdeşleşti mi?
Ergenekon iddianamesi hadi diyelim ki siyasi bir maksadın yargıdaki anlamsız boyutudur... Ele geçen deliller de hayal mahsulü, düzmece!
Tutuklamalar da keyfi!
Bu duruma göre savcılar taraflı, hakimler taraflı...
Öyle söylemek istiyor muhalefetin ana lideri Sayın Baykal.
“Ergenekon olayı cumhuriyete başkaldırıdır.”
Türkan Saylan’ın el işaretlerindeki anlam ise, daha da vahim. Sanki birileri misyonerlik faaliyetlerinde Kemalizm’i kullanmak isterken, devletin istihbaratı ile emniyeti tutuyor yakasından. Planlar suya düşüyor, oyunlar bozuluyor.
O da buna baskı diyor...
Evinde cephanelikler yakalatan muvazzaf subayın da taraftarları aynı ağız birliği içerisindeler. Yediği haltı bir kenara itip sazın bamteline Kemalizm’den dokunuyor ki attığı nameler acıklı olsun... Taraf bulsun, korunsun...
Bütün bu olanları seyrederken aklıma komşudaki fino köpeğinin tavırları geliyor.
Bu köpek arada sırada dışarı çıkarıldığında, yaptığı pisliği o küçük ayaklarıyla örtmeye çalışırken zanneder ki kokusu da gidecek.
Delilleri hadi yok saydınız ama ülke baştan başa kokuyor.
En başta misyonerlik faaliyetleri.
Atatürkçülük, cumhuriyetçilik, çağdaş laikçilik gibi içi boş kavramların arkasına saklanan bu ikiyüzlüler lise ve yüksek okul çağında okuyan çocuklarımızı bir sebeple kandırarak asimile ediyorlar.
Bu konuda öylesine bir çalışma var ki sormayın.
Madem devlet, ithal malı laiklik adı altında İslam dininin açıkça öğretilmesini ve de yaşanmasını resmi ideolojiye aykırı görür, o halde buradan kaybolan boşluğu misyonerler Hıristiyanlaştırarak doldurmak gayretindeler...
Bir gün önüme gelen suçüstü bir soruşturmada, üniversitede okuyan üç genç hırsızlık, gasp suçlarıyla itham ediliyordu.
Şikayetçiler, kocasız birtakım kadınlar.
Bu kadınların işi gücü okuyan ve de imkanları kıt olan gençleri beraberlerinde bulundurdukları kızlarla tanıştırıp, sonra da “Çamur Yaşamı Destekleme Derneği”nin yaptığı gibi burs vererek örgüte bağlamaktı.
Gençleri dinlediğimde olay dehşet.
Şikayetçiler resmen misyoner.
Bu gençlere önce kız arkadaş sağlayıp, sonra da burs adı altında para vererek avlamışlardı.
Gençler, kiliseye götürülerek beyinlerinin yıkandığını anlayınca bu kadınlardan uzaklaşmışlar.
Hem kız arkadaş, hem parayı aldıktan sonra kaçmanın cezası iftira...
Güya gençler bu kadınların evlerindeki elektronik eşyaları çaldıkları gibi, kendilerine para vermeleri için de tehdit etmişler.
Tam bir tezgah.
Emniyet bilgilerine baktığımda gençlerin savunmaları doğrulanıyordu.
Üçünü de serbest bıraktım ama, bu kadınlar yalnız olmadıklarından, başka odakları devreye sokarak mutlaka bu gençlerin cezalandırılmasını istiyorlardı. Sonra da dava benim gibi bir hakime düşünce, beraatla sonuçlandı.
Sayın Genelkurmay Başkanı’nın askerin cemaatler eliyle yıpratıldığı şeklindeki şikâyeti nedense bu misyonerlere uğramıyor.
Ülkede onlarca kurulan ve hepsinin de ortak sloganı Atatürkçülük olan derneklerin PKK’ya kadar militan yetiştirdiklerini devletin savcılarının toplamış oldukları bilgilerden öğrenmiş bulunuyoruz.
Bu yaranın kanamasına bakmazlar, ille de başörtüsü onlar için birinci tehlike.
Anlaşılıyor ki ülkenin dokunulmazlıkları resmi ideoloji çerçevesinde koruma altına alınınca, karanlık düşüncedekiler bu şemsiyede Mustafa Kemal’i kullanarak hayli yol almışlardır. Aldı başını gidiyorlar...
Dokunduğunuzda verdikleri tepkiler belli; Cumhuriyetçilik, Kemalizm, laikçilik..
Aslı astarı yok.
Hepsi de misyonerliğe birer kılıf...
:::::::::::::::::::::::::::::::
(*)Emekli Hakim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.