Ne söyledik? Ne anladılar?
Tuhaf bir memlekettir şu bizim Türkiye...
Söylediğinizi anlamazlar, bir de söylemediğinizi size yüklerler...
Beğendiklerini de bir başkasına, yani sizden alıp ötekine maletmeye çalışırlar...
İlk defa yazdığım şiirden mahkemeye düşmüştüm... Savunmamın başına bir dörtlük yazdım:
Ben milletim uğruna adamışım kendimi
Bir doğrunun imanı bin eğriyi düzeltir.
Zulüm Azrail olsa hep hakkı tutacağım
Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir...
Bu şiirimi bile ara-sıra gazetelerde yazı yazan, romancı bildiğimiz bir kişi Vakit gazetemizde bir başkasına maletmişti...
Tarihini de hatırlıyorum mahkemenin: 1958
1964 yılında yayınlanan ilk kitabımda ilk sayfada yer alıyordu o şiirim... 5 yaşındaki bir çocuk yazabilir miydi öyle bir şiiri?
O günlerde yazdığım bir şiirimin ilk kıtası şöyle:
Bilir misin gardaş Türk illerinde
Havada yıldızlar, dağda kar üşür
Tutsak soydaşların türkülerinde
Dört mevsim ötede bir bahar üşür...
Beyinsizlerin eli kalem tutanları bastılar feryadı:
- Faşizm kokuyor bu şiir...
- Irkçılığı körüklüyor...
Olur olur amma bu derecede maksatlı muhaliflik veya aptallık olmaz ki...
Bilahere hürriyetlerine kavuşan Türk cumhuriyetleri o zamanlar hep Sovyet işgali altındalar...
Bir ırka sahip çıkmaktan ziyade bir zulme karşı çıkmayı bile sırf kendi inançlarına ters düştüğü için başka yönlere çekenlere edebiyatçı denmeyeceği gibi, adam bile denmezdi...
Sene 1960... Bir şiir yazmışım içimden geldiği gibi:
Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslam yazacağız...
Kuşların göz bebeğine
Hak yol İslam yazacağız...
Siyasi olmayan kesimlerde marş olarak bestelenen ve dillerde dolaşan bu şiir için de ileri-geri konuşanlar oldu:
- Şeriatçı, yobaz, gerici...
- Bu kafa ile batıyı nasıl yakalayacağız?
Daha neler neler...
Tabii hiç umursamadım... İslam düşmanlarının dışavurumuydu konuşmaları ve yorumları...
Kargalar sülükler itler uyandı
Uyan öz yurdunda garibim uyan.
Gün kuşluk yerine vardı dayandı
Uyan unutulmuş sahibim uyan...
Ne var bunda?
Amma memleketin ifritleri, satılmışları, çift kimliklileri feryat ettiler:
İsyana davetmiş...
Ülkeyi bölmek için yazmışım...
Tabii itibar etmedim bed seslere... Yürüttüm kervanı... Vatanın esas sahiplerini ilelebed uyutmak isteyenler öfkeleriyle kaldılar.
İLAN başlıklı şiirim fena bir fırtına koparmıştı:
Ne diyorsa İslam dini
Uyacağız suç olsa da.
Gerçeği örten kefeni
Soyacağız suç olsa da...
Şikayetler, şamatalar ayyuka çıkmıştı...
Savcıları harekete geçirmeyi başardılar... Adı geçen şiirimin bulunduğu kitabımı toplarttırdılar...
Mahkemeden beraat kararı çıkardım ve kitaplarımı geri aldım...
Yahu kardeşim, bir insan inandığı dinin esaslarına uymaz mı? Uyar ise bir kısım eblehlerin suç ya da kabahat saymaları ancak korkakları korkutur... Korkmadım elhamdülillah...
Ve ne demişim:
Yolumuz her zaman Allah yoludur
Bu yoldaki ölüm oğulbalıdır
Hak haklının en mukaddes malıdır
Vermezlerse alacaksın tamam mı?
Bugün de geçmişten hatıra örnekleriyle vaktinizi aldım... Yine de mutluyum... Çünkü uyanma başlamıştır... İkiyüzlülere, sekiz dinlilere rağmen kervan yolda yürüyor...
==============
Türkiye’yi yıllarca yatalak hale sokan
CHP yobazlığı, Demirel kurnazlığı...
Ve bunların üstüne acı tuz/biber eken
Fakirin aymazlığı, zenginin doymazlığı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.