80’lik delikanlı: Cezzar Ahmed Paşa
Hemen hepimiz Napolyon Bonapart’ı tanırız, ama onu Akkâ önlerinde perişan eden Cezzar Ahmed Paşa’yı acaba kaçımız hatırlıyoruz?
Akkâ Zaferi’nin (11 Mayıs 1799) 205. yıldönümünde içimi acıtan şey işte budur.
Emperyalizmin en etkilisi ve acımasızı, insan ruhunu çalan türüdür; galiba ruhumuzu böyle bir emperyalizm kemiriyor.
•
19 Mayıs 1798’de altmış bin askerle Tolon Limanı’ndan ayrılan 450 parçalık Fransız Donanması’nın hedefi, Mısır ve Filistin’di. Başlarında ünlü Fransız generali Korsikalı Napolyon Bonapart vardı.
Napolyon Bonapart, Osmanlı Devleti’nin aynı tarihlerde zor bir dönemden (çünkü Yeniçeri Ocağı’nın yerine kurulan Nizam-ı Cedid henüz oturmamış, işler düzene girmemişti) geçmesinden de yararlanarak Mısır’ı kolayca ele geçirdi.
Bu şımarıklıkla, “Bütün Doğu benim olacak!” demeye başladı.
Napolyon’un Doğu hâkimiyeti hayali, “Akkâ” isimli küçük bir Osmanlı kasabası önünde eridi. (Bu kasaba bugün maalesef Filistin’in diğer bazı bölgeleriyle birlikte İsrail istilâsı altındadır) Kasabayı o tarihte 80 yaşına merdiven dayamış ihtiyar Serasker Cezzar Ahmed Paşa komutasındaki bir avuç fedakâr Anadolu çocuğu savunuyordu.
İstanbul’daki yöneticilerin çoğuyla aydınlar “Yandık, bittik… Mahvolduk!” muhabbeti yaparken, ihtiyar serdar Cezzar Ahmed Paşa, “Çıkmadık candan umut var” diyerek, bir avuç Anadolu çocuğuyla birlikte Akkâ’da destan yazmaya, vatan topraklarının her karışını canıyla, kanıyla savunmaya hazırlanıyordu.
Çoğumuzun “Unumu eledim eleğimi astım” dediği, ya da “Yaş yetmiş, iş bitmiş” gevelemesiyle hayattan kopup, tembelliğine yaşını kılıf yaptığı demde, Cezzar Ahmed Paşa, üzerine gelen düşmandan kaçmak için hiçbir mazeret aramıyor, ayrıca da hiçbir imkânsızlığa sığınmıyordu.
Namı dünyayı tutmuş başarılı genç bir generale kafa tutmanın zorluğuna aldırmadan, elinden geleni yapmaya, sonrasında ise kaderin tecellisine sığınmaya hazırlanıyordu.
Cezzar Ahmed Paşa hedefini belirlemiş, yüreğini hedefine kilitlemiş, emeğini ve çabasını yüreğinin yanına koymuş, bu sayede bulaşıkçılıktan vezirliğe yükselip tarihe geçmiş örnek bir insandır.
40 yaşında çalışma hayatından elini-eteğini çeken “genç emekliler ordusu”yla, yaşı tembelliğe gerekçe yapanlara da belki ibret olur.
Çünkü Cezzar Ahmed Paşa, “yenilmez” Fransız İmparatoru Napolyon Bonapart’ı Akkâ önlerinde durduğunda yine 80’li yaşlardaydı.
Napolyon Bonapart’ın, Akkâ’yı teslim karşılığında ömür boyu her türlü imkân ve huzur vaad eden mektubuna gülüp geçmiş, “Bu topraklar bize ecdad yadigârıdır, başımızı verir, amma ki bir karış vatan toprağını vermeziz” demişti.
Bunun üzerine canı sıkılan Bonapart, “Bu ihtiyar bizi birkaç gün uğraştıracak” diye söylenmişti.
Hangi “birkaç gün”? Cezzar Ahmed Paşa ve yiğitleri tam 63 gün top cehennemine karşı dayandılar. Bütün Fransız hücumlarını püskürttüler.
Akkâ’yı almanın öyle kolay olmadığını, ihtiyar serdarın şimdiye kadar yendiklerine benzemediğini anlamakta gecikmedi. Bir mektup yazdı, saflarına geçmeye çağırdı:
“Ben ki; yeryüzünün en kudretli generali Napolyon Bonapart’ım!..” diye başlayan mektup şöyle devam ediyordu: “Bütün Mısır ve Filistin’i istilâ edip, Akkâ önüne geldim. Sizin gibi ihtiyar bir askerin, geriye kalan 5-10 günlük ömrünü zehir etmek istemem! Şayet teslim olursanız, ahir ömrünüzü ibâdet-ü taâtla huzur içinde geçirirsiniz.”
Cezzar Ahmet Paşa saçını-sakalını savaş meydanlarında ağartmış mert bir askerdi. Girdiği savaşlarda bazen yenmiş, bazen yenilmişti, ancak hiçbir zaman şartlara boyun eğmemişti.
Şu mealde bir cevap yazdı:
“Teslim teklifinde geç kaldınız General! Sizin teklif gelmeden önce kalede yaşayanlar, yedisinden yetmişine kadar herkes, teslim olmamaya yemin etti: Bilirsiniz, Müslümanlar yeminlerine sâdıktırlar… Bize gelince: Esir olup geri kalan birkaç günümüzü zillet içinde geçirmektense, şerefle ölmeyi tercih ederiz. Evet, yaşımız 80’e vurdu, amma hamdolsun ki, elimiz hâlâ kılıç tutar. Bu topraklar emanettir, her isteyene veremeyiz!”
İsrail saldırılarına karşı Gazze savunmasına nasıl da benziyor!
Günler süren bombardımanda Akkâ Kalesi’nin taş duvarları yıkılmış, binalar çökmüş, ama ihtiyar serdarla bir avuç imanlı askerin yüreği dimdik ayakta kalmıştı. Bu gerçeği Napolyon Bonapart bile artık fark etmekte gecikmedi. Komutanlarına: “Kaleler yıkmak, imanlı insanın azmini yıkmaktan çok daha kolaydır” dedi.
Başını önüne eğdi: Yenilgiyi kabul etti…
“Bir ihtiyara oyuncak olduk” diye hayıflana hayıflana kuşatmayı kaldırdı.
Napolyon, bu olayı hatırladıkça çevresine şöyle diyecekti:
“Akkâ’da durdurulmasaydım, bütün Doğu’yu ele geçirebilirdim.”
Bonapart’ın muhteşem rakibi Cezzar Ahmed Paşa, bu savunmadan 5 yıl kadar sonra 23 Nisan 1804'te Akkâ’da öldü.
Ölümünün 205. yıldönümünde anmayı bir vicdan borcu sayıyoruz.
NOT: Sevgili dostlarım. Bugün saat 14.00'de Fatih Gençlik ve Spor Müdürlüğü (Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Sarayı bitişiğindeki eski nikâh salonu) konferans salonunda "Osmanlı İnsanında Peygamber Sevgisi" konulu bir konferans vereceğim. Hepiniz davetlimsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.